Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ah benim sevdalı başım ah benim şair telaşım ah benim sarhoşluğum ah çılgın yüreğim sus artık uslandır beni.
-Gece ile Gündüzün Münazarası- Gece ve gündüzün birbirlerine üstün gelmek için Münazara sırasında gösterdikleri delilleri dinle. Bu, gönülden gam ve kederin şiddetini uzaklaştıran bir sergüzeşttir. Onlar üstünlüklerini ispatlamak için mücadeleye giriştiler. Bu övme ve kınama konusunda şöyle sözler geçti: Gece: Tanrı gündüzü geceden yarattığı
Reklam
Ah benim sevdalı başım ah benim şair telaşım ah benim sarhoşluğum ah çılgın yüreğim sus artık uslandır beni Kaç okyanus geçtim böyle kaç denizde yitip gittim? kırılmış direkler yırtık yelkenlerle kaç seferden yorgun döndüm Ah benim yaralı ruhum ah benim insan kusurum ah benim isyanlarım ah yalnızlıklarım gel artık uslandır beni Ah benim iyimser yanım ah benim aldanışlarım ah benim kavgalarım ah pişmanlıklarım sus artık uslandır beni
'' Şiirin nasıl bir yol izlediğini anlamıyorsunuz. Fuzuli'nin saf ve içten şiirine tercüman olan o temiz dilin üzerine sanat gibi, süs gibi iki belayı musallat etmişler; dilde onlardan başka bir şey bırakmamışlar, öyle şeyler söylenmiş ki sahiplerine şair demekten çok kuyumcu denilebilir.
Şair Humeyd b. Abbas
Ömrün aşkına, yerini bildiğin şeyler arasında Küçük düşüren dil kadar hapse lâyık olanı yoktur. Seni ilgilendirmeyen bir söz dilinin ucuna gelince , Onu olduğu yere sağlam bir kilitle kitle , Ağzından çıkan nice söz, Zamansız öldüren okla karşılanır, Susmak yersiz konuşmaktan hayırlıdır, Sus ki, selâmete eresin, konuşunca da mutedil ol, Dostlarına karşı aşırı olma, Nefret ettiklerine karşı ölçüyü kaçırma, Çünkü, dostundan ne zaman nefret edeceğini bilemezsin, Tıpkı, nefret ettiklerinle ne zaman dost olacağını bilmediğin gibi, aklını başına topla.
Yazarın ifadesiyle “Seneler boyunca kitaplarımla bir yapı, bir heykel inşa edip durdum. Hatta İsa’ya Göre İncil’e dek, bu yapıda, ya da heykelde, mesleğin bahşettiği malzemeyi, yani benim durumumda sözcükleri kullanarak harekete geçmenin, inşa etmenin ve yaratmanın değerini bilen birinin güven ve tatmin duygusuyla çalışmaktaydım. Ta ki bir gün,
Sayfa 22 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Reklam
(...) Süleyman Nazif Bey ayağa kalktı: "Yanılıyorsunuz, Fuzuli özbeöz Türktür, Azeri Türküdür." Rıza Tevfik Bey direndi: "Hayır efendim, siz yanılıyorsunuz Türk değildir." Gerginlik bir anda yoğunlaştı. Bir çok öğrenci sinir içinde ayağa kalkmıştı: "Türktür!" Sinirlilik filozofa da geçti: "Beyler, Fuzuli Türk
Sayfa 545Kitabı okudu
Şiir kendini edebiyatın bir türü olarak gördüğü oranda düşüncelerin yedeğinde bir süs olmaktan kurtaramayacaktır elbet. Bu durumda şair de tuttuğu tarafın "mugannisi" olmayı ister istemez kabullenecektir. Diyebiliriz ki şairler Baudelaire'e gelinceye kadar gerçek yerlerini bulamamaktan doğan bir başarısızlığa uğramışlardır.
Sayfa 155 - TİYOKitabı okudu
- Şiirin nasıl bir yol takip ettiğini anlamıyorsunuz. Fuzuli'nin saf ve samimi şiirine tercüman olan o temiz dilin üzerine sanat gibi, süs gibi iki belayı musallat etmişler, dilde onlardan başka bir şey bırakmamışlar, öyle şeyler söylenmiş ki sahiplerine şair demekten çok kuyumcu denebilir. Bir ucundan tutulsa da silkilse taş parçalarından başka bir şey dökülmeyecek... Dili cansız bir külte haline getirmişler.
Sayfa 7 - Ahmet CemilKitabı okudu
Fuzuli'nin saf ve samimi şiirine tercüman olan o temiz dilin üzerine sanat gibi, süs gibi iki belayı musallat etmişler, dilde onlardan başka bir şey bırakmamışlar, öyle şeyler söylenmiş ki sahiplerine şair demekten çok kuyumcu denebilir.
Reklam
Kemâl erbâbı olan olgun kişiler süs ya da kılık kıyafetle övünmezler. Bindiği araba, oturduğu ev, sahip olduğu servet ile kibirlenmezler. Benzetme muhteşemdir. Çünkü "Mushafların hürmeti cildinin güzelliğinden değildir," diyor şair. Allah kelamı olduğu için kıymetlidir. Yani yapılan benzetme o kadar akılda kalıcı ve o kadar güzel öğretici bir mahiyet arz eder ki imrenmemek mümkün değil...
Dövüşen Anlatsın
Elimizde acının kehribar tesbihi ki kayıp durmakta parmaklarımızdan Ey şair yine bölük pörçük anlattın yine eksik bıraktın bir şeyleri gün devrilmekte ama sen tutmamışsın acımızın çetelesini Sen sus artık, bize bundan sonrasını dövüşen anlatsın Ey tarih, aç solgun yapraklı defterini ve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye. _İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
Elimizde acının kehribar tesbihi ki kayıp durmakta parmaklarımızdan Ey şair yine bölük pörçük anlattın yine eksik bıraktın bir şeyleri gün devrilmekte ama sen tutmamışsın acımızın çetelesini Sen sus artık, bize bundan sonrasını dövüşen anlatsın Ey tarih, aç solgun yapraklı defterini ve oku hayatımızın parçalanmış hikayesini
‘’Mushafların hürmeti cildinin güzelliğinden değildir’’
Lebîb-i Âmidî'den ders niteliğindeki bir başka beyit ise şöyledir: Kemal erbabı ârâyişle asla iftihar etmez Değildir hürmeti Mushafların cild-i mutallâdan Kemâl erbabı olan olgun kişiler süs ya da kılık kıyafetle övünmezler. Bindiği araba, oturduğu ev, sahip olduğu servet ile kibirlenmezler. Benzetme muhteşemdir. Çünkü "Mushafların hürmeti cildinin güzelliğinden değildir," diyor şair. Allah kelâmı olduğu için kıymetlidir. Yani yapılan benzetme o kadar akılda kalıcı ve o kadar güzel öğretici bir mahiyet arz eder ki imrenmemek mümkün değil...
282 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.