Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bi Dünya Kitap Okuma Grubu
Arkadaslar bir kitap okuma grubu kurdum, isteyenler vardı.
bidünyakitapgrubu
bidünyakitapgrubu
Hep birlikte kitap okuyacağımız bir Whatsapp grubu.1200 den fazla üyemiz var.3 yıllık bir grup. Her ay 4 farklı kategoriden kitap(kitapları sayfa sayısına göre belirleyeceğiz ve ayda sadece 1 i zorunlu olacak.Ayrıca yıllık 5 mazeret hakkınız
♡♡♡♡ O zamanların elit ve şımarık çocuğu ben, birisini gördüm pazarda... Gerçekten ve gerçekten o dilenci degildi, çalışamayacak kadar fiziken mağdurdu. "Acaba birileri bir iki lokmalık birşeyler verirde, çocuklarıma götürebilirmiyim" ümidi ile yanaştığı tezgahlarda pazarcıların gözlerine bakıyor, yüz bulamayınca sanki içi ağlar gibi
Reklam
Dokuz Taş - Bizim Köy - Geçip Giden Çocukluğum .
Siz dokuz taş oynamayı bilir misiniz? Biraz anlatayım isterseniz. İki kişi arasında oynanan oyun bir levhaya iç içe çizilen üç karenin kenar ortalarından birbirine düz bağlanarak oluşturulan çizim üzerinde, dokuzar taşla oynanan bir zeka oyunudur. Geçen gün kızıma oyuncak alırken gördüm modern halini, dijital levha üzerinde renkler yaldır yaldır,
O zamanlarin elit ve şımarık çocuğu ben, birisini gördüm pazarda. Gerçekten ve gerçekten o dilenci degildi, çalışamayacak kadar fiziken mağdurdu.. "Acaba birileri bir iki lokmalık birşeyler verirde, çocuklarıma götürebilirmiyim" ümidi ile yanaştığı tezgahlarda pazarcıların gözlerine bakıyor, yüz bulamayınca sanki içi ağlar gibi gönlü
Benim Hikayelerim IV FİNAL
Böyle bizimkisi de ondan sebep; Her hikayenin bir sonu var yani, geldik bizim hikayenin de sonuna. Bazen gerçeklerden ne kadar korksanda onlardan ne kadar kaçmak istesen de zamanı belirsiz bir anı yüzüne tokat gibi çarpıyor bildiğin bütün gerçekleri.Umursamamak olan biteni; memleketi, dostları, öleni, düşeni yani hiç hiç umursamamak. Bakınca
✏️Bir Eğitimcinin Gözünden 👁️👁️🕊️ Çok değil, burada 2 gün önce paylaştığım ileti hakkında kısaca birkaç cümlede bulunacağım. Aklıma takılanlar.. 〰️🔹 ✔️Bir arkadaşım yazmış: olur mu öyle şey, Osmanlı kadına değer vermez mi hiç? O zaman bu Kösem Sultanlar, Turhan Sultanlar neyin nesi? demiş. Tarihten kısaca hatırlayalım. Sultan I.
Reklam
Rüya, Ankara Yolu, Köydeki Ev...
Bu yazım sevgili eşim
Ayçagül Akar
Ayçagül Akar
‘a ithaf edilmiştir. “Atma Babaaa..“ Yahu şu yoklukta, elindeki demir parayı taze betonun içine attı ya adam. Ben onunla renk renk akide şekerleri alırdım, gitti anam gitti! Tamam da ben büyüdüm, koca adam oldum, şimdi şu sekiz yaşımdaki köyde evin temel atılmasında yaşadığım anıyı
Gidelim buralardan Mina...
youtu.be/XTX_J62jNOw Hem yazıp hem seslendirdiğim "Mina" şiirim... "Mina, yeni dünyalara aralasak kapılarımızı, Limon ağaçlarının dibine gömsek Zencefil kokulu acılarımızı. Köklense, Damarlansa, Gürbüz çocuk olup kapımızı çalsa... "Umut... İhtiyacı olana umut hediye edilir"dese. Işıltısıyla aydınlatsa
“Deniz Ve Biz..”
Hayat dalgalı bir deniz. Tutunmaya çalışıyoruz. Dalgalar arasında küçük bir tekneyiz. Gel gitler içindeyiz. Sahile yakın duran güven içinde. Her yer deniz. En başta içimiz. Kılavuzsuz, kaptansız ve pusulasız yol almak zor bu denizlerde. Gittin mi gittin… Rüzgâra, akıntıya kapılmak da var. İçinin denizlerinden ne haber? Dalgaları say say
Toprağın Elleri
Anneannemin toprakla uğraşmaktan çatlayan ellerindeki kudrete inanıyorum. O eller ki Ankara’nın kavurucu sıcağında yıllar boyu toprakla muhabbet kurmuş. Evet doğru kelime bu olmalı, uğraşmak rekabet barındırıyor ama o dostluk, ahbaplık ilişkisiyle ömrünü ölçmüş, biçmiş, değerlendirmiş. Bu dostluktan ona kahve telvesinden nişane kalmış; ayasıyla
Reklam
Yağmur
Mumlar söndüğünde köyde, hepimiz toplanırdık ninemin dizinin dibinde. Çiçekli bir fistanla yamalanmış bir elbise. En çok dikkatimi çeken buydu çocuk aklımla. Hâlâ hayretle hatırlarım... Nineme sorduğumda uyumuna rağmen fistanı, ellerimde tutarak çiçekleriyle, bahar gibi bakardı, genç kız gözleriyle... Ve anlardım ve elbet ki yıllar sonra çok daha
“Tahta çıkma töreni sırasında, kağanın keçe/halı üzerine konarak kaldırılması Türklerde çok yaygındır. Göktürkler hakan seçildikten sonra, devletin ileri gelenleri onu keçe üzerine oturtup ve onu güneşin yönünü izleyerek, dokuz defa döndürüyorlardı. Törenin son kısmında Kağanın boğazı ipek bir bezle sıkılarak transa geçmesi sağlanır ve ona kaç yıl hüküm süreceği sorulurdu.”
Bahaeddin Ögel
Bahaeddin Ögel
“Türk hanlarının tahta çıkışında, onun bir keçe seccade veya halıya oturtularak yahut kalkan üzerinde havaya kaldırılması resmî tören gereği idi, hanın belirli zamanlarda, devlet ileri gelenlerine ve halka törenlerle ziyafet vermesi de hükümranlık icabı idi. Belirtildiği gibi kağan seçilirken kendisi bir keçe ya da kalkan üzerine oturtuluyor ve yukarı kaldırılmakla tanrı nezdine ulaşıp kendisinden yarlık alarak aşağıya indirildiğinde artık kut'lanmış, hükümdarlığı tanrı tarafından tasdiklenmiş oluyordu.”
İbrahim Kafesoğlu
İbrahim Kafesoğlu
Osmanlı İmparatorluğunda neredeyse 500 seneden beri yok sayılan, en ağır vergileri sırtlayan, zorunlu askerlik dışında seçenek sunulmayan, sırf Osmanoğulları Hanedanından hak talep etmesin diye yüzyıllar boyunca İstanbul'a dahi sokulmayan, Türk olmanın utanç kaynağı sayıldığı kendi öz vatanında yetim kalan bir millete kendi kimliğini hatırlatan son Türk Kağanı Atatürk. Yattığın yer incitmesin ulusun kurtarıcı babası. “….Türkiye sadece özleşecektir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Orhan Pamuk Okuması Sonrası
Aslında romancı olmak istiyordum. Ama anlatacağım olaylardan da anlayacaksınız ki romancı olamadım. Şimdi ise burada, çocukluğumdan beri babamla ufak tefek de olsa sorunlar yaşayıp, bir nevi sığındığım bu sessiz evde, saf ve düşünceli bir romancı gibi camdan, az ilerideki bahçede çalışan kuyucu ustası ile çırağını izliyordum. Bu sessiz evimiz
Bebek daha altı aylıkken öldü Gülpembe. Öldüğünde yirmi yaşına yeni girmişti. O, görevini tamamlamış, Veli ağaya bir erkek evlat vermişti. Bundan sonra ha var, ha yok kimin umurunda olacaktı ki? Götürüp gömdüler, hemen de unuttular. Mezarının başına kaktıkları tahta çürüdü gitti. Mezarı belirsiz oldu. Sadık Güvenç- Gül Kurudu
Kadın Üzerine Sabahattin Ali’nin Konuşması Bu yazı Sabahattin Ali’nin 1932 yılın’da Konya Halkevi’nde verdiği, kadın üzerine konferansı Çakıcı’nın ilk Kurşunu adlı kitabından alarak olduğu gibi aktarmaktadır. Kadınlar Üzerine Bir Konferans 17.1.32 Perşembe günü akşamı Konya Halkevi’nde verilen konferanstır. Sabahattin Ali Hanımlar,
1.074 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.