Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlk düşünde Jung yerde, sınırları taşlarla çizilmiş bir deliğin olduğu bir çayırdadır. Gördüğü merdivenlerden aşağı iner ve kendini bir odacıkta bulur. Burada altın bir taht ile tepesinde bir göz olan ve canlı kanlı bir ağaç gövdesine benzeyen bir şey görür. Daha sonra bunun bir "insan yiyici" olduğunu söyleyen annesinin sesini duyar. Ama ne demek istediğinden emin olamaz. Bunun gerçekten çocukları yiyen bir figür mü yoksa İsa'nın ta kendisi olduğunu mu söylemiştir? Bu da İsa'yı algılayışını derinden etkileyecektir. Yıllar sonra bu figürün bir penis, daha sonra ise töresel bir fallus, bu yerin de yeraltındaki bir tapınak olduğunu anlayacaktır. Bu düşü "yeryüzünün sırlarına" girişi olarak görür. Jung çocukluğunda bir dizi görsel halüsinasyon da yaşamıştır. Ay-rıca, istemli olarak imgeler yaratmak gibi bir yeteneği de vardı. 1935 yılında verdiği bir seminerde çocukken anneannesinin bir portresine uzun uzun bakarak sonunda büyükbabasını merdivenlerden inerken "gördüğü"nü anlatmıştır. Carl Gustav Jung Kırmızı Kitap Sayfa: 3 - 4 #carljung #gustavjung #jung #carlgustavjung #kırmızıkitap #libernovus #benimokumam #benimokumahallerim #kitapseverlertakipleşiyor
ne kadar gitsen de uzağa vücudumda dolaşıyor zincirin kurduğun bütün tuzakları tapınak bildim tenim çöl tenim çöl tenim çöl bedenimi linçine bırakıp çekip giderim çekip giderim giderim tenim çöl
Reklam
Öne doğru eğilip ani bir heyecanla ekledi: “Vakıf'a yapılacak bir saldırının günahların en büyüğü olacağının farkında mısınız, altes?” Wienis'in kendine hakim olmaya çalıştığı o kadar belliydi ki. “Bana vaaz vermeye kalkmayın, Hardin. Boş laflarınızı o kalabalık güruha saklayın.” "Azizim Wienis, ya kimin için saklıyorum sanıyordun? Şu son yarım saat içinde Anacreon'daki her tapınak, onlara az önce size bahsetmiş olduğum konuda vaaz veren bir rahibi dinlemek üzere toplanan yığınlarla dolmuştur sanırım. Anacreon üzerinde hükümetlerinin dinlerinin merkezi konumundaki gezegene habersiz bir şekilde, haince saldırdığını bilmeyen tek bir erkek veya kadın yoktur."
Sayfa 178 - 179Kitabı okuyor
Günümüzde insanlar, alışveriş edecekleri mekânlara sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, alışveriş merkezleri bir hayat tarzının merkezi olduğu için, alışveriş merkezleri bir hayat tarzı inşa ettiği ve hatta bireyi psikolojik açıdan rahatlatan bir inanç merkezine dönüştüğü için gitmektedirler. Hatta geleneksel dinlerin ritüelleri ile tüketici ve alışveriş in merkezi arasındaki ilişkilerde tesadüfi olmayan benzerlikler vardır. Bir dinin inanmışı ile hac nesnesi arasındaki ilişki bu benzerliklerden en göze çarpanıdır; tavaf etmek, el sürmek (mesh etmek), karşısında durup tefekkür etmek gibi. Bu benzerlikler arasında haftalık ibadet ritüelini de eklemek gerekir. Bireyler hafta da bir kez olsun alışveriş merkezine gitmeden bir rahatlayamamakta, arınamamaktadır. Bugünün dünyasında alışveriş merkezleri birer tapınak, tüketim kültürü de bir dindir, üstelik insanların tüm hayatlarını etkileyen, yönlendiren son derece kapsamlı ve derinlikli bir din. Bu tüketim dininde pazarın güzelliği ve çekiciliği ahlaki ve geleneksel dini değerlerle irtibatsızdır. Her şey bireylerin ona talep göstermeleri doğrultusunda bir fiyata sahiptir; çünkü her şey sonuçta tüketilmeye aday bir metadır. Bu pazarda her şey pazarlanır ve her şey tüketilir; insanın onuru, bedeni, dini değerleri, tarihi değerleri, geleneksel kutsalları, Allah, peygamber, Kâbe, cami, hac, umre, sahabe, ... ama her şey.
Çölde terk edilmiş bir tapınak gibi yapayalnız hissediyordu kendini.
Doğa bir tapınak değil, bir iş yeridir, insan da orada çalışan bir işçidir.
Reklam
Sevgili Tanrım! Akıp gidiyor ırmak kendi tatlı keyfince.
Bu dünya daha güzel başka neyin sahibi? Ruhsuzdur geçip giden bakmadan doya doya, İhtişamı mest eden böyle bir manzaraya: Sabahın görkemini tıpkı elbise gibi Giyiniyor şimdi kent; sükun içinde, çıplak, Gemi, kule ve kubbe, tapınak ve salonlar, Hem yerde boydan boya hem ta göklere kadar, Dupduru bir havada göz alıcı ve parlak. Vadi, taş, tepeleri bu günden daha önce Sabahla daha güzel yıkamış değildi nur. Ne gördüm ne hissettim böyle derin bir huzur, Akıp gidiyor ırmak kendi tatlı keyfince. Sevgili Tanrım! Her ev uykuda olsa gerek, Kıpırtısız yatıyor ve o muazzam yürek.
Sayfa 55 - Vakıfbank kültür yayınlarıKitabı okudu
Ben, insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna inanıyorum.Bir başka deyişle, insan ruhunda bir tapınak, insan ruhunun bir tapınak olduğunu inanıyorum.
Altay Türkü doğuştan dürüst, temiz, uysal ve her bakımdan dayanıklı ve sâkindir. Şikâyet nedir bilmez. Yurtlarında ve ülkelerinde hırsızlık anlamı mevcut değildir. Küçükler büyükleri sayar, hürmet ederler. Her şeyin üstünde tuttukları hürriyettir. Onu bir nevi sembolik tapınak haline getirmişlerdir. Zenginler yanında çalışanlar, örfe göre, aile efradından sayılırlar. Bu yüzden 24 soyluk koca Altay Türklüğü, âdeta büyük bir aile sayılır.
Başlangıçta
İnsanoğlu, başlangıçta, her şeyin İlk Nedeni, gökyüzü ve yeryüzünün hakimi olan bir Tanrı yarattı. Bu tanrı biçimsel olarak betimlenmedi; hizmetinde ne bir tapınak ne de din adamları vardı. Ve o, yetersiz insan kültü ile ilişkilendirilemeyecek kadar yüceydi. Zamanla insanların bilincinden silindi. O derece uzaklaştı ki, insanlar artık ona ihtiyaç
Reklam
Başlangıçta
İnsanoğlu, başlangıçta, her şeyin İlk Nedeni, gökyüzü ve yeryüzünün hakimi olan bir Tanrı yarattı. Bu tanrı biçimsel olarak betimlenmedi; hizmetinde ne bir tapınak ne de din adamları vardı. Ve o, yetersiz insan kültü ile ilişkilendirilemeyecek kadar yüceydi. Zamanla insanların bilincinden silindi. O derece uzaklaştı ki, insanlar artık ona ihtiyaç duymadıklarını düşündüler. Sonunda, kaybolup gittiği söylendi. Bu, en azından, Peder Wilhelm Schmidt'in ilk olarak 1912'de yayınlanan The Origin of the Idea of God (Tanrı Fikrinin Kökeni) adlı yapıtında popülerleştirilen bir kuramdır.
Bunu sana söyleyemem.
Bu kitabı yazarken, bu şeyler benim için henüz tamamen karanlıktaydı ve yardım almak konusuda Seneca'nın Lucilius'a yazdığı 41. mektuptan (1. Bölüm, s. 49) alıntılamaktan başka yol göremedim:"Eğer soylu bir düşünce için israrla çabalarsan, o zaman iyi ve yararlı bir şey yapmış olursun; ama bunu dilemen gerekmez, bu zaten senin elinde ve bunu yapabilirsin. Ellerini göğe kaldırmana ya da seni tanrı tasvirinin kulağına yakın bir yüksekliğe çıkarması için bir tapınak görevlisine yalvarmana gerek yok: Tanrı senin yakınında, senin yanında, içindedir. Evet, sevgili Lucilius, içimizde tüm iyi ve kötü yanlarımızı gözlemleyen ve bizi kollayan, kutsal bir ruh barınıyor . Ona nasıl davranırsak, o da bize öyle davranır; Tanrı olmadan hiç kimse iyi bir insan değildir. Yoksa o olmadan mutluluktan havalanabilen biri var mı? İnsana büyük ve üstün düşünceleri verenMo değil mi? Her yürekli insanın içinde bir tanrı vardır; Hangisi mi? – Bunu sana söyleyemem."
... Ahşaptan bir tapınak hatırası, üzerinde şu aforizmanın yazılı olduğu bir kiraz: "Boyun ey ama sadece gerçeğe." ...
Sayfa 77 - İthakiKitabı okudu
O gün çalarken, notalarla inşa ettiği hayali tapınak, ileride artık yaşama dayanamadığı zaman içinde gizlenebileceği bir yerdi.
Sayfa 106Kitabı okudu
Şiir Kanjisi…
Söz ideogramı On’un yanında tapınak ideogramı Sa. Şiir sözlerin tapınağıdır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.