Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tanbûrî Cemil'in Ninni'sini bir musikî şaheseri saymak epeyce güçtür. Fakat o plağı bulursanız iyi dinleyin. İktisadî denkliliği bozulmuş, mihrabı çökmeğe yüz tutmuş, gururunu yapan geleneklerin duvarı çatlamış bir topluluğun iç benliğini en canlı yerinde verir. Tanbur, san'atın hududuna girmeyen bir taklitle de olsa bütün havayı nakleder. Şüphesiz eski İstanbul sadece bu hüzün, bu hislilik değildi, sanıldığından çok fazla eğleniyordu. Belki de bu ninni, Hüseyin Rahmi'nin hayatımızın her safhasını alaya alan romanları gibi biraz da eğlenmek için yapılmıştı. Bununla beraber, bu fakirler cemiyetinde, saadeti bir ruh muvazenesinde arayan saf ve ahenkli insanların hayatında, her şeyin peşine bu gölge iyiden iyiye takılmaya başlamıştı. Doğrusu istenirse bu 'hüzün' biraz da kendiliğinden gelen bir şeydi. Tıpkı boş bir tiyatro sahnesinde seyredilen bir akşam saati gibi hayatın bazı unsurlarından doğuyordu. Petrol lambası, hava gazı ile yarı aydınlanan sokak, dilenci sesleri, bekçi sopası, yangın korkusu, acı vapur düdükleri, fazla dindar hayatın verdiği o garip psikozlar adeta matematik şekilde onu hazırlayıp besliyordu. Fakat ne de olsa vardı ve etrafımızdaki havayı elle dokunulacak şekilde kesifleştiriyordu. Onu kaybettiğimiz zaman kendimizi çıplak bulmamız, sarsılmamız da hayatımızda büyük bir yeri olduğunu gösterir.
Sayfa 132Kitabı okudu
‘’Türklerin, Sevr Anlaşmasının imzalandığını işittikleri zaman neler hissettiklerini tasvir etmek güçtür. Bu gibi şartların nasıl kabul edildiğine şaşmamak, kızmamak ve infial duymamak kabil midir? Türkler işte bu üç unsurun birbirine karışmasından doğan dehşetli bir tesir altında çileden çıkmışlardı.’’
Reklam
Böyle olduğu halde, onlara, nasıl aynı ordunun çeşitli çağlardaki kademeleri diye bakıyorsak, 1363’ten önceki zamanların ordusuna da öyle bakmak gerekir ve gerçek de budur. Tarihi, Milattan önce 220 den beri tarihi belgelerle bilinen ve tarihte daima birinci sınıf askerler diye tanınan bir millet, 16 yüzyıl, ordusu olmadan yaşayacak,sonra ancak 1363'te aklına gelerek bir kara ordusu kuracak, bu ordu da, yeryüzünde Türk kalmamış gibi yabancılardan meydana getirilecek! Buna karşı söylenecek söz bulmak güçtür. Bu olay, memlekette milli kültür yoksunluğunun derecesini gösteriyor. Milli şuurun, milli kültür ile ayakta tutulacağı, artık dünyanın yuvarlaklığı kabilinden bir gerçektir. Milli kültürün kaynağı ise okullardaki bazı derslerdir. Bu derslerin başında Türk dili ve Türk tarihi gelir. Milli Eğitim Bakanlığı tarih, coğrafya ve yurt bilgisini birleştirip, yerine müstakil bir Türk tarihi dersi koyarsa ve bunu ilkokulun ikinci sınıfından lisenin sonuna kadar okutursa çok yerinde bir harekette bulunmuş olur.
‘’ Cihan tarihinde en çok savaşan millet Türkler olmuştur. Bu savaşların bir listesini çıkarmak, bilhassa eski zamanlar için, güçtür. Denilebilir ki 15. asırdan önceki Türk tarihi mütarekesiz bir savaştan ibarettir.’’
‘’ Bu pek tabiidir. Ahdi atika göre Allah dünyayı yedi günde yaratmıştır. İşte biz Yeni Türkiye'nin daha ilk günündeyiz. Fakat dikkat edelim. Nuh’un tufanları, Firavunun zulüm ve istibdadı bizim içindir. Her attığımız adım metin olmalı ve bir daha geri dönmemeliyiz. Garbın teşekkül ve tekemmül etmiş cemiyetlerine benzer hiç bir yerimiz yoktur. Garp cemiyetlerindeki ahenk ve inzibattan mahrumuz. İhtisas, işbölümü, kıymet ve ehliyet mefhumları daha bize ulaşmamıştır. Yeni Türkiye'nin inkişaf ve neşvüneması güçtür. Garp milletlerinde olduğu gibi bizde müşterek hisler kuvvetli değildir. Buna mukabil müfrit bir "Bencillik" vardır. Halkın idraki sathan genişlemiş fakat derinlik itibarıyla azalmıştır. Dünün karanlık hükümlerinden kurtulan milli duygularda şuur yoktur. Sevki tabiiye müstenittir.’’
‘’ Çingiz ve Temür istilalarını sade zamanın uygunluğuna ve bu iki büyük adamın dehasına hamletmek biraz güçtür. Osmanlı İmparatorluğu da kısmen aynı sebeplerle yükselmişti. Tarihin bize gösterdiği misallerden alacağımız bir ders vardır: milli mefkûreler taarruzidir.’’
Reklam
Ortadoğu bir bütün olarak ve içindeki devletler itibariyle daha önce de tarihinde sıkıntılı anlar yaşamıştır ve bunların hepsini atlatmayı başarmıştır.Şimdiki durum karşısında halkın hoşnutsuzluğu yaygınken ve bir tek dış güç (ABD) herkesi dışlayan ve istenmeyen bir hakimiyet kurmuşken, 21. yüzyılın bu ilk yılları bölgenin yakın geçmişiyle etkileşiminde yeni bir kritik anı temsil etmektedir. Bu, bir tereddüt izlenimi uyandıran , bölge boyunca çok kalabalık insan topluluklarının sıkıntıları karşısında pasif kalma ve kendilerini bu duruma sokan güçleri reddetme istekleri arasında bırakan bir etkileşimdir.Bu etkileşimde insan hangi yönü görürse görsün, gelecek on yılda Ortadoğu barış ve istikrarı adına belirli bir ihtiyat payı bırakmadan yakın geçmişi incelemek güçtür.
Sayfa 588Kitabı okudu
Reklam
Objektif olarak, büyük bir mirasa,güçlü bir yapılanmaya,önemli bir potansiyele ve tarihi bir zenginliğe sahip bir milletten sözediyoruz. Bu hiçbir zaman değişmeyecektir. Bu halin dejenere olması, ortadan kalkması fevkalade güçtür. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Türkiye'nin bugünkü toprakları, dünyanın etnik yapısı en geç değişen bölümlerinden biridir. Bu topraklar Miladi 12.asırda Turkleşmiştir. Memleketimizin adını Turchia olarak koyanlar da biz değiliz; İtalyan gözlemcilerdir.
TARİHTEN SAHNEYE
"Tarihten sahneye getirilecek pek çok şey vardır: Birtakım kişiler, birtakım olaylar, birtakım sorunlar, birtakım düşünceler v.b Ama bana öyle geliyorki bütün bunları sahneye getirirken bir seçim yapmak zorundayız. Neyi getirebiliriz? Nasıl getirebiliriz? Tarihten çıkardığım iki oyunum var: Hürrem Sultan ile Tohum ve
Sayfa 12 - Milli Eğitim YayınevleriKitabı okudu
Akp iktidarı da tıpkı Okyanusya iktidarı gibi geçmişi, tarihi silip kendi ideolojisine uygun bir kurgusal tarih yazmaktadır. Akp, ''resmi tarihle yüzleşme!'' kılıfı altında Atatürk'ü ve onun kurduğu Cumhuriyeti hafızalardan silmek istemektedir. Gerçek tarihi çarptırıp, silip yerine yeni tarih yazmak için akp iktidarı da tıpkı Okyanusya iktidarı gibi özel birimler, daireler kurmuştur. Televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, dergilerde ve kitaplarda hatta son zamanlarda yavaş yavaş okullarda yeni yazılan kurmaca Cumhuriyet tarihi anlatılmaya başlanmıştır. Akp iktidarının yazdırıp öğretmeye çalıştığı bu yeni tarih, Okyanusya'daki ''Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür!'' sloganlarını akla getirmektedir. Çünkü bu yeni tarih Atatürk'ü ''hain'' , Şeyh Sait'i ''kahraman'' olarak konumlandıran ''tersyüz'' bir tarihtir.
917 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.