Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

tekinsiztelkin

tekinsiztelkin
@tekinsiztelkin
Yüksek Lisans
İstanbul
9 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Ancak Bolşevik öğretiye göre, ekonomik sınıflar varolduğu sürece, eşitsiz sınıflara mensup bireyler arasındaki burjuva demokrat anayasalarda kabul edilen türde eşitlik temelde gerçekdışı kalıyordu. Bireyler arası bir eşitlik ancak sınıfsız bir toplumda gerçekten varolabilirdi. Proletarya diktatörlüğünün amacı, burjuvaziyi oluşturan bireyler ile emekçi sınıfları oluşturan bireyler arasındaki biçimsel bir eşitlik yaratmak değil, burjuvaziyi sınıf olarak ortadan kaldırmaktı.
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
Mutfak penceresi açık mıydı acaba? Temizlikçi kadın az sonra gelir. Evin bir anahtarı da onda var. İçerde olmadığımı görünce telefonumu bekler. "Şunu yap, bunu yap!" diyeceğimi düşünür. Bir telefon etsem mi? Ayrıntıları düşünmekten ölemiyorum. Temizlikçi kadına telefon etmeyi düşünüyorum. Gülünç. Sabah saat dörtte de ölmüş olabilirdim.
Üretimin sürekli dönüştürülmesi, tüm toplumsal ilişkilerin durmaksızın sarsılması, dinmek bilmeyen belirsizlik ve kaynaşma... Bunlar burjuva çağını öteki tüm devirlerden ayırt ediyor. Tüm yerleşik, donuk ilişkiler, arkalarında sürükledikleri saygıdeğer düşünce ve kanaatler silsilesiyle birlikte süpürülüp atılıyor. Yeni oluşan her şey daha kemikleşemeden miadını dolduruyor. Katı olan her şey buharlaşıp havaya kaynaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor. İnsanlar nihayet yaşamlarının gerçek koşulları ve diğer insanlarla ilişkileriyle ciddi olarak yüzleşmeye zorlanıyorlar.
Sayfa 135Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Dayanamıyorsan neden bizimle ortaklığa [Gemeinschaft] girişirsin? Uçmak istiyorsun ama başın dönüyor.” İnsanın gelişmesinin insanı bedelleri vardır; bunu isteyen herkes bedeli ödemelidir ve bu bedel yüksektir.
Kapital’in birinci cildinin üçüncü bölümünde Marx, şöyle der: "Amerika'daki altın ve gümüş madenlerinin keşfi; yerli nüfusun köleleştirilip maden ocaklarında zorla çalıştırılması; Doğu Hint Adaları'nm fetih ve yağmalanmasının başlaması; Afrika kıtasının bir zenci avı alanı haline getirilmesi: Bütün bunlar, kapitalist üretim çağını haber veren olgulardır ve ilk birikim döneminin temel etkenlerini meydana getirirler."
Reklam
Babam öldü. Dün bir geyik avladım. Ne diyebilirim?
Sayfa 9 - YKYKitabı okudu
Latin Amerika'da ise gerillaları dağlarda ve sokaklarda değil de rahimlerde öldürmek hem daha temiz, hem daha kolay oluyor.
ancak solcu, hırs duyduğu dünyanın nimetlerine oruç tutabilen kimsedir. yeni bir dünyada ortakça tüketebilmek için.
Sayfa 398Kitabı okudu
halbuki aydın, zaman zaman ve özellikle yenilgi dönemlerinde, sessizliği ve yalnızlığı sevebilmeli. aydın, eğer ihtilalci olacaksa, yalnızlığa cüret edebilmeli. yalnızlığa cüret edebilenler, sonra, kalabalıklara buluşabilirler.
Sayfa 349Kitabı okudu
Gözlemciler, tartışmayı bölünmüşlük, teorik tartışmayı parçalanmışlık saysalar bile Türkiye'nin ihtiyacı buradadır. Bölünmüşlük görüntüsü fazla tartışmadan değil az tartışmadan doğuyor. Türkiye solunun güçsüzlüğü fazla teorik olmasından değil çok az teorik olmasından ileri geliyor. Türkiye toplumunda teorik geleneğinin yetersizliği, edebiyata gözlem hastalığı, politikaya ise teorik yoksulluk olarak yansıyor. Politikadaki teorik yoksulluk ise bölünmüşlük gözlemi ortaya çıkıyor.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
geleceği olmayan insana ölüm, uyku hapı kadar kolay gelebiliyor.
egoizm, insanın kendisinin oburu olması anlamına geliyor.
insanın gelişimi, tanrının yerine kendisini koyabilmek çizgisindedir.
Bir ülkenin büyük mali-sermayesi, bir başka ülkedeki, siyasal bakımdan bağımsız olan bir ülkedeki rakiplerini her zaman kapatabilir ve sürekli olarak böyle yapmaktadır. Ekonomik bakımdan bu tam olarak gerçekleştirilebilir. Siyasal ilhaka başvurmaksızın ekonomik "ilhak" tam olarak "gerçekleştirilebilir" ve bu yola geniş ölçüde başvurulmaktadır. Emperyalizme ilişkin yazında sık sık, örneğin Arjantin'in işin aslında Britanya'ınn bir "ticaret sömürgesi" olduğuna, ya da Portekiz'in, işin aslında, Britanya'ınn "vasal"ı olduğuna vb. ilişkin ifadelere raslarsıınz. Gerçekten de böyledir: Britanya hankalanna ekonomik bağımlılık, Britanya'ya borçlu olma, demiryollannı, madenleri, toprağı, vb. Britanya'ınn ele geçirmiş olması, siyasal bağımsızlıklanın ihlal etmeksizin bu ülkeleri Britanya'ınn kendine "ilhak etmesi"ni olanaklı kılar.
Marksizm bu tahlili yapar ve şöyle der: Eğer bir savaşın "özü", örneğin yabancı zulmüne son vermekse (ki özellikle 1789-1871 Avrupa'sının tipik özelliğiydi) o zaman, ezilen devlet ya da ulus açısından böyle bir savaş ilericidir. Buna karşılık, eger bir savaşın "özü" sömürgelerin yeniden bölü- şülmesi, yağmanın paylaşılması, yabancı toprakların yağmalanmasıysa (1914-1916 savaşı böyledir), o zaman ata topraklannın savunulmasına ilişkin bütün sözler, "halkın aldatılmasından başka bir şey değildir".
Reklam
Devrim patlak verdiği zaman ve var hızıyla gelişirken, ve herkes modaya uymak için, bazan da kariyerinde ilerlemek için devrime katıldığı zaman, devrimci olmak zor bir şey değildir.
Parti örgütünün ve adına layık parti önderlerinin varlığının nedenlerinden biri, uzun vadeli, kararlı ve çok yönlü bir çalışmayla, sözkonusu olan sınıfın düşünen bütün temsilcilerinin katıldığı bir çalışmayla, çapraşık siyasal sorunlann doğru olarak ve zamanında çözüme bağlanması için gerekli bilgileri, gerekli deneyimleri ve üstelik gerekli siyasal seziş yeteneğini edinme zorunluluğudur.
Rusya'da uzun, çetin ve kanlı bir deneyim, devrimci taktiğin, yalnızca devrimci duygu üzerine kurulamayacağı gerçeğini bize öğretmiştir. Taktik, sözkonusu devletteki bütün sınıf güçlerinin ciddi ve katı bir nesnel değerlendirilmesine olduğu kadar (ülkenin çevresindeki devletlerin ve dünya ölçüsündeki devletlerin içindeki sınıf güçlerini de hesaba katarak), devrimci hareketlerin deneyimine de dayandınlmalıdır.
tarih bir silahtır. geçmişi kavrama şeklimiz bugün nasıl hareket edeceğimizi belirler.
yaşadığımız çağın zihniyeti en büyük müteffikimizdir.
Sayfa 268Kitabı okudu
Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup Bunu kendine üç kere söyledi Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar O kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdım Ben, yani Yakup, her türlü çagrılmanın olağan şekli Daha hiç çağrılmadım Biri olsun "Yakup!" diye seslenmedi hiç Yakup! Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayım Ve içimden durgun ve çürük bir suyu düşüreyim Ceplerimdeki eskimiş kağıt parçalarını atayım Sonra bir güzel yıkanayım da. Ben size demedim mi. Evet, kurbağalara bakmaktan geliyorum Sanki böyle niye ben oradan geliyorum Telaslı, aç gözlü kurbağalara Bakmaktan Bilmiyorum Bilmiyorum, bilmiyorum Ben, yani Yusuf, Yusuf mu dedim? Hayır, Yakup Bazen karıştırıyorum.
Reklam
Ama bütün bunlar yeterli değildi. Hayatın anlamı olmadığını düpedüz anlamış olsam, bunun benim kaderim olduğunu bilebilirdim. Fakat bununla da rahatlayamıyordum. Çıkışı olmayan bir ormanda yaşayan bir insan gibi olsaydım, yaşayabilirdim. Ana ben ormanda yolunu kaybetmiş ve kaybolduğu için de telaşa düşmüş ve yeniden doğru yolu bulmak için elinden gelen bütün gayreti sarfeden biri gibiydim. Bu durumdaki bir insan, attığı her adımın kendini karışıklığın daha da içine götürdüğünü bilmektedir. Ama yine de çabalarını sürdürmeyi kesmemektedir.
Sayfa 30 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu