Kendi kendine verdigin teselliler, kalbin duvarına aşmaz iken aynı sözlerle temiz ağızlı bir dost gelip seni uyarınca o duvarlar yıkılıp gidiyor; rahmet kalbi çepeçevre sarıyordu.
Bazı insanlar zengin bazıları fakirdir; kimileri hasta kimileri sağlıklıdır; bilgili insanlar da vardır cahiller de; ancak bir kedere sahip olmayan tek kişi bile yoktur.
Evet, kederler ve teselliler evrenseldir , insanlığın müşterek malı ve meselesidir .
Bir annenin kucağı çocuklarının sığınağıdır. Kadınlara seçkin bir mevki veren annelik şefkati oradan doğar
Bir yetimin gözyaşları oraya akar. Bir masumun sevinçleri orada gizlenir. Kederli bir kalbi mesut edecek teselliler oradadır
sonbahar kuşları teker teker terkettiler boğaz’ı
o mızrap aynı yorgun tereddütle yoklardı şehnâz’ı
içten bir serzeniş gibi tatlı hayli yumuşak bazı
bazı tellerinde geçmiş zamanların istiğnası nazı
o mızrap aynı yorgun tereddütle yoklardı şehnâz’ı
sinsi bir ısrarla uzamaz mı gün günden geceler
karanlık fena bastırır ürkek bir yağmur çiseler
artık ne eski ihtiras kalmış ne iyimser düşünceler
uçurumlara açıldığından gönlündeki pencereler
yoğun kötümserlik bulutları kuşatmış incesazı
hayalindeki kadınlar ki ulaşamadığı kadınlardır
ulaşamadığı her kadın belki bir mutluluk imkânıdır
yoksa bu ulaştıklarıyla mutsuzluğundan mıdır
heyhat sona ermiştir ömür son vapur kalkmaktadır
çoğu hayal kırıklığı beyhude teselliler birazı
Benim de umutlarım vardı eskiden
Güneşin doğmasını bekledim kaç yıl
Nasıl hayaller içinde bilsen nasıl
Acırım o zamanlara, geçip giden..
Beklediğim güneş doğmadı bir türlü
Gitgide uzaklaştı benden ışıklar
Ömür geçti sabah oluncaya kadar
İçimde ümitler, teselliler öldü
Bir gün baktım ki çevrem bütün karanlık
Geceyi üstüme gömlek gibi giydim
Ve çaresiz bu kadere boyun eğdim
Her yerde, her mihnete alıştım artık
Mutluluklar ve sevinçler benden uzak
Biliyorum; o güneş hiç doğmayacak
Daha çok aldırmazlığa da aptallığa da benzemeyen doğru bir dengede kalmalıyız; heyecanlı olalım, ama şaşkın olmayalım. Gözyaşlarımız aksın ama kuruyabilsin de. Kalbimizin derinliğinden çıksın ahımız ama bir sınırı da olsun.
Ömür herkes için farklıdır, ama hepimizin varacağı sınır aynıdır. Hepimizi ölüme mahkum eden yasayı tanımamaktan daha saçma ya da bu yasaya karşı baş kaldırmaktan daha düşüncesizce bir şey var mıdır?
Sadece, sonu gelmez umutları içinde, yaradılışın ne olduğunu çok sık unutan ve gideceği yeri ancak kesin olarak çağrıldığında hatırlayan insanın karakterini dile getirmek gerekir.