Merhaba Sevgili Arkadaşlar,
Bir grup arkadaşla giriştiğimiz dil çalışmalarına giriş mahiyetinde olacak yazı serisinin en önemli ayaklarından biri olan İngilizce Öğrenme yazısını kaleme alma sebebim, dil yazılarımızı takip edecek arkadaşlara nereden başlamaları gerektiği konusunda bilgi edindirmektir. Oluşan dil havzasında öğreneceğimiz dillerin
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
youtu.be/4xpBpMn-_u0
Osmanlı donanması Teğmeni Cemil Bahri Könne (Kunneh), cesur, dürüst, samimi, beyefendi, aktif, güvenilir, iyiliksever ve hümanist bir insan olarak tanınır, her zaman mağdur ve zayıf insanları koruması ve kollamasıyla bilinir. Bir asır önce bir Osmanlı deniz subayı tehcirde yer almayı reddetmiştir.
1915-17 Ermeni
Dinî açıdan bakıldığında ise Hz. Süleyman'ın (aleyhisselam) mirasına sahip çıkmaya layık olanlar işgalci siyonistler ve onların kendilerine toplumsal destek oluşturmada istismar ettiği yahudiler değil Müslümanlardır. Çünkü her şeyden önce Müslümanlar, Hz. Süleyman'ın (aleyhisselam) bir peygamber olduğuna inanırken yahudiler onun peygamber olduğuna bile inanmaz. Üstelik Hz. Süleyman'ın (aleyhisselam) inşa ettiği mabet de bir Siyon mabedi veya Süleyman heykeli değil yine bir mescit yani Mescidi Aksa'ydı. O da bu mescidi kendisinden önce yine tevhit davetinin bir dinî merkezi olarak inşa edilmiş mabedin yerine inşa etmişti. Yani orada yine bir mescit vardı ki onun fonksiyonu da bugünkü Mescidi Aksa'nın fonksiyonundan farklı değildi. Tıpkı Hz. İbrahim'in (aleyhisselam) Allah'ın işaretleriyle Mekke'deki Ka'be'nin yerini tespit edip onu maksadına uygun bir şekilde yeniden inşa etmesi, Hz. Muhammed'in sav içindeki putlardan arındırarak tevhit davetindeki fonksiyonunu muhafaza etmesi gibi.
MUTLULUK USTASININ ÇIRAĞI
Herkese Merhabalar...
Sizlere severek okuduğum bir kitap ile geldim.
Yazarın kalemini son derece ilgi çekici ve akıcı buluyorum.
Hele son yüz sayfa tırmanıp son otuz kırk sayfada ise beni Everest'e tırmandırdı.
Yazarımızın bu konu hakkında araştırma yaptığı ve ciddi detaylar ile çevrelediği güzel bir polisiye
Nuh'un bu cazip fakat karmaşık laflarını anlamaya çalışıyorum: "Asıl mesele Baudrillard'ın felaket tellah olması mı?"
Nuh hiç beklemeden cevap veriyor: "Hayır. Zaten, Baudrillard bir felaket tellalı sayılmaz. Kanserden, cinayetten, cinsel sapmalardan, ölümcül virüslerden, ekonomik çöküşlerden, komplolardan filan bahseder.
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
Şöyle ki, eğer vicdan sahibiysek ve eleştiri yeteneğimiz varsa, yani aklımızı bu yönde kullanabiliyorsak, neredeyse doğal- lıkla, karşı karşıya kalınan haksızlıkları, beliren adaletsizlikleri bir problem olarak görürüz. Bu anlamıyla ortadaki problemin kişinin özel problemi olup olmadığı gibi bir soru geçersizdir, çünkü kişi bir problemi üstlendiği ölçüde, bir arızayı bir problem olarak tespit ettiği sürece, bu problem onun öznellik konumumu belirler. Yani kişi o problem üzerinden özne olur. Örneğin, be- nim yaşanmış bir şiddeti problem olarak ortaya koymam için o şiddeti yaşamış olmam gerekmez, eğer eleştiri kabiliyetim ve vicdanım bana o şiddetin bir problem olduğunu fark ettiriyorsa, yaşamın gidişatında onarılması gere ken bir sorun olarak ortaya koyuyorsa, ben bu şiddeti, bu olayı sorunsallaş tırdığım ölçüde bir problemi tespit etmiş olurum ve böylece problemin çözü-müne yönelik de bir adım atmış olurym
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_
_İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır.
_1-Taş devri_
_a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Arkadaşlar, burada kendimle ilgili tespit ettiğim bir eksikliği ifade etmek istiyorum. O da yaptığım kitap incelemeleri hakkındadır.
Bir kitabı okuduğumda; kitabın kafamda daha iyi oturması ve ayrıntılı düşüncelerin oluşması, incelemeyi daha sağlıklı yapabilmek için bir gün bekliyorum. Sonra incelmeye başlıyorum. Yaklaşık inceleme en az iki saat sürüyor. Bazen 3-4 saati bile geçiyor . Yazıyorum, çiziyorum, siliyorum, bir daha okuyorum, daha iyiyi, güzeli ve de olgunluğu yakalamak adına. Bazen kitap inceleme formatına göre de yapıyorum incelemeyi.
Fakat bir türlü istediğim başarıyı yakalayamiyorum. Beğeni sayısı genel olarak iki elin parmaklarını geçmiyor. Acaba nerede hata yapıyorum diye kendime sormadan edemiyorum.
Bu sitede yapılan incelemeleri okuyorum, yorumluyorum. Ve görüyorum ki:
5-6 cümleyle çok iyi beğeni alınıyor . Acaba bunu nasıl başarıyorlar, inanılmaz diyorum. Hatta inceleme bile sayılmaz, 3-5 satırlık cümleler. Ve bu cümleler en az 40-50'den fazla beğeni alıyorlar. Vay be 😄. Bu incelemeler ( pardon yorumlar) çok iyi olup, insanların ruhlarına dokunuyor ki, çok beğeni alınıyor, diye kara kara düşünmekteyim.
Ben de daha efektif nasıl olmalıyım, inceleme yaparken nasıl bir ruh duruma girmeliyim diyerek; "okunacak kitap sayısını iki katına çıkarmalısın" diye kendimle konuşuyorum.😃
Bu sitedeki insanlarin gerçekten de edebiligi çok fazla. Bravo diyorum...
Hindistan'ın siyasi birliğe ve demokrasiye İngiltere sayesinde ulaştığı şeklindeki iddianın en önemli ayaklarından biri de İngilizlerin 'hukukun üstünlüğü' kavramını getirdikleri tezidir. İngilizler sömürgeci amaçlarını meşrulaştırırken bu teze sıklıkla başvurmaktadırlar. İngilizlerin Hindistan'da kendilerine nasıl bir
Not: 2. fotoğraf Şakir Paşa ailesidir.
Cevat Şakir'in Oxford'a okumaya gidip disiplin sorunları nedeniyle, İstanbul'a dönmesi babasıyla yaşadığı çatışmayı had safhaya ulaştırmıştı. Bu yüzden Cevat, hem babasından uzaklaşmak hem de sevdiği işi yapmak arzusuyla Roma'ya gitmiş ve Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydolmuştu.
Bu