Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Müthiş tesbit!!... Tuhaftır insanoğlu...
". Gel de şu insanoğlunu anla! Tanrıya inanmaz, ama burun kökü kaşınırsa öleceğine inanır; bir ozanın yalınlığın yüce bilgeliğini yansıttığı, baştan sona uyum içindeki yapıtını es geçer, bir gözü karanın eğip bozduğu, iğdiş ettiği bir tuhaf yapıt üzerine, "İşte yüreklerin gizinin bilgisi! İşte gerçek yapıt" diye haykırır. Ömrü boyunca doktorları küçümser, sonunda çaresiz, tuh tuh diye insanın yüzüne tüküren üfürükçü kocakarılara başvurmak zorunda kalır, hatta bunun da ötesine geçip kendisi ne idüğü belirsiz birtakım otlar kaynatır ve nedense özellikle bu karışımın hastalığına iyi geleceğine inanır..."
23 NİSAN PAZARTESİ UMUTLARI KIRILAN BİR ADAM Facia giderek büyüyordu. Hitler Goebbels’e, karısını ve çocuklarını da sığınağa çağırtmıştı. O zamana kadar Goebbels ve ailesi ya kendi evlerinde veya Propaganda Bakanlığı’nda yaşıyorlardı. Bugünden sonra onlar da sığınakta yaşamaya başladılar. Madam Goebbels ve altı çocuğu üstteki sığınağa yerleştiler.
Reklam
Yaşamasa da olur "Kaşar Nuri''den başlayarak, televizyon kanalları (veya kanalizasyonları) sayısınca dolaştırılan, zengin bir koleksiyon... Kimi "Kuran’dan başka kitaba gerek yok" sadedinde saatlerce konuşur, bu husustaki kitabını anlatır, bir yandan da matematik olarak "19 mucizesi" sapıklığını -bazılarının
YOBAZLIK BİR FİKİR MÜSTEHASESİDİR 2020 03, “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve... Hüseyin Nihâl ATSIZ “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve örtülmek istenen küfürlerle karşılık
“Biz Bu Davanın Enayisiyiz!”
- " (…) 1 Şubat’ın mânâsı, bende 1990, derken 1991 ve sonra 1992’de meydana gelen olaylarla… En iyisi kuru tesbit: 1 Şubat 1983, Üstadım’ın İstikbâl İslâmındır isimli eserimi tamam hâlde istediği ve bana ikinci defa mühlet tanıyarak iade ettiği gün… O kadar silik bir gün ki, hatıramda sadece tamamladığım esere mühlet verişi kaldı… 1990 ise,
Sayfa 450 - 454 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Emin Âkif Ersoy hakkında ulaştığım her bilgi-notuyla ilgili olarak kendi kendime, "Acaba merhum Akif, bu acı olaylardan haberdar olsaydı, kimbilir bir baba olarak ne kadar şaşıır, ne kadar üzülürdü" derdim. Gerçi aksini akla getirecek bazı şifahi rivayetler duymamış değildim ama yine de Akif 'in 1936 gibi erken bir tarihte vefat etmesi, tesbit edebildiğim hâdiselerin ise daha geç tarihlere rastlaması sebebiyle kendimi avutur, "Her hâlde bilmiyordu" deyip teselli bulurdum. .. Bu tür tevillere yönelmemin nedeni, sadece Akif merhuma karșı taşıdığım hürmet ve muhabbet hisleri değildi; bilâkis Emin Akif Ersoy'u da tanıdıkça, ızdırabına, başından geçenlere yakından şahit oldukça, kendisini daha da sevmiştim. Ne tuhaf değil mi, sevgi, sevileni bir bütün olarak kapsadığında, yakınındakileri değil sadece, aynı zamanda uzağındakileri de içeriyor. Acaba acıma duygusu mu? Bilemiyorum. İnsan, duygularının karmaşık hâle geldiği durumlarda tarafsız olmayı beceremez. Tarafsız olmadığım kesindi. Diğer yandan, eldeki tanıklıkların tamamı, bu bahtsız insanın, çok kibar bir beyefendi ve hassas bir insan olduğunu da gösteriyordu. Üstelik işin içinde -burada tafsilâtına giremeyeceğim- başka sebeplerin de bulunduğunu biliyordum. Peki bu durumda, yazgı deyip geçmeli miyiz? Niçin olmasın! Sebeplerin tüketilemediği bir noktada, 'yazgı' sözcüğü her derde deva bir müsekkin gibidir.
Sayfa 146 - Kapı, 2017
Reklam
Bunalım ve Cesaret
Bunalım, elinde bütün kozları tuttuğu halde oyuna girmeyi reddetmektir. Cesaret ise, elinde hiçbir koz olmadığı halde oyuna girmeyi kabul etmektir. Bu tanımlamayı geçerli sayarsak hayatın bir tür kumar olduğunu hesaba katmış olacağız. Bir Müslümanın hayatı kumar olarak görmesi sağlıklı bir düşünme yolu olamaz elbet. Ama garip bir dünyada, daha
Sayfa 467Kitabı okudu
"Doktor, şeker vaziyetim tesbit edilmeden beni revirde tutmak mes'uliyetini yüklenemeyeceğini, mutlaka yatırılıp müşahade altına alınmamı yazdı. Selçuk da, böyle bir yazıya karşı hastahaneyi içinden fethetmeye koştu. Ne tuhaf gayret!.. Yerimde kim olsa, böyle bir yazıdan sonra derhal yatırılması lâzımdı. Fakat ben insan değildim; efsanevî ve siyasî bir hayvandım, insan ve hasta sayılamaz, insanların ve hastaların bakıldığı yere alınamazdım."
Sayfa 196 - Büyük Doğu Yayınları, 19. BasımKitabı okudu
Tuhaf tesbit!!
Kadının varlığından ,onun yaratilisindan kaynaklanarak, çevresinde bir itme-çekme akımı yaratılır. Erkek bunu karşıdan hisseder ;ya koşar, ya kaçar. Nitekim ,istediği zaman kadın en ilgisiz bir erkeği uzaktan ateşleyerek ,ayaklarının altına kadar sürükler, çeker...
Sayfa 102Kitabı okudu