Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkanasya

Türkanasya
@turkanasya
Çok yazık. Bizi biz yapan hep kusurlarımız, iyi niteliklerimiz değil.
Reklam
Kendimiz hayatımızın en güçlü ve en sürekli tanığıyız. Hangi amaçla hangi seçimleri yapıyoruz? Kimse bilmese dahi içimiz bilir.
Sayfa 117Kitabı okudu
Mutluluk, neşenin yanında güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar.
Sayfa 56

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaratıcılık alanında kadın en önemli yere sahiptir, gerçekteyse tamamen ehemmiyetsiz. Şiir sanatını baştan başa kaplar; tarihte ise bulunmaz. Kurmacada kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmeder; gerçekteyse ebeveynlerin zorla parmağına yüzük taktığı herhangi bir oğlanın kölesidir. Edebiyatta en ilham dolu sözcüklerin, en derin düşüncelerin bazıları onun dudaklarından dökülür; gerçekte ise güç bela okur, güç bela heceler ve kocasının malıdır.
Gerçekten de kadın, erkekler tarafından yazılan kurmaca dışında var olmasaydı, insan onu son derece büyük öneme sahip biri olarak hayal ederdi; çok değişik, kahramansı ve kötü, çok etkileyici ve aşağılık, son derece güzel ve ziyadesiyle çirkin, bir erkek kadar müthiş, hatta bazılarına göre daha da müthiş. Fakat bu, kurmacadaki kadındı. Aslında kadın, Profesör Trevelyan'ın da işaret ettiği gibi eve kapatılmış, dövülmüş ve tartaklanmıştı.
Reklam
Neden kadınlar erkekler için erkeklerin kadınlar için olduklarından çok daha ilginçlerdi?
Tanrı ne ister? Tanrı iyilik mi ister yoksa iyi olma seçeneğini mi? Kötülüğü seçen bir insan, kendisine iyilik dayatılmış bir insandan bazı açılardan daha üstün olabilir mi?
Gözlerimi açınca, eski alışkanlık, bugün için bir ümit var mı diye düşünmeye başladım.
Kendini bulan insanın dünya üzerinde kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. Ve içindeki insanı nihayet anladıysa, bütün insanları anlayacaktır.
"Evde bir ölü var, farkında değil misiniz?" Bir an şaşkınlık yaşandı. Çünkü ölüm sözcüğü bir sarhoşun yüreğine bile çekiç gibi inerdi.
Reklam
Kızın yüzü de aynaya ne çok benziyordu.Bu imkansızdı; ne de olsa insan kendi ışığını ona yansıtan kaç kişi tanırdı ki ?
Bir çok yüce düşünürler de varsayımlarını hayata uygularken, ucu kendilerine dokunabilecek olan bütün olasılıklara karşı, tedbirli davranmakta büyük sağduyu ve ön görü gösterirler.
Şu ana kadar sırtındaki tek şey olan battaniyenin içinde, bir soylu çocuğu da olabilirdi, bir dilenci de! En burnubüyük bir yabancı bile onun soyunu sopunu belirlemekte güçlük çekerdi. Ama şimdi, hep aynı iş için kullanılmaktan sararmış, eski basma giysilere sarılmıştı ya, damgalanıp etiketlenmiş oldu ve derhal toplumdaki yerine oturuverdi: Yoksullar evinin bir öksüzü...
Bir matem havası, gökyüzünde ne kadar yıldız varsa başka bir maviliğe sürüdü. Daha önce hiç bu kadar kararmamıştı; ne ruhum, ne de gökyüzü...
Görünüşte dünyadan kopuk yaşayanlar, özel yapıları içinde karınca gibi, dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan bir maketini kurarlar.
Şimdi biliyorum ki Sonya, akılca,ruhça daha güçlü,daha sağlam olan herkes başkalarına buyurur! Daha yürekli,daha atak olan haklı çıkar.Umursamamakta en ileri gidenler kanun yapıcı olurlar. Herkesten daha atak olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş, bundan sonra da hep böyle gidecektir! Bunu ancak körler göremez!
Reklam
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
çünkü zaman, sonuçta ruhun dolu dizgin akışıdır.