Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçsel kafa huzuru düşüncenin üç basamağında oluşur. Fiziksel dinginlik başarılması en kolay olanıdır, ama yeraltında günlerce gömülü kalarak yaşayabilen Hindu mistiklerinin gösterdikleri gibi, bunun da birçok düzeyleri vardır. Ruhsal dinginlikte düşünceler arasında gezinilmez; bu aşama daha zordur, ama ulaşılabilir. Ama arzular arasında gezinilmediği ve yaşamın hiçbir arzu olmaksızın sürdürüldüğü değer dinginliği ise en zorudur.
Sayfa 268Kitabı okudu
Nietzsche
Dün Yaşar Kemal'in son romanı "Karıncanın Su İçtiği" ni anlatırken, büyük ustanın (diğer büyük ustalar gibi) neredeyse bir çocuk saflığına ulaştığını belirtmiştim. Hiçbir roman tekniğine, hilesine ve okuyucuyu etkileme klişesine kapılmayan, dupduru bir yalınlık aşamasıydı bu. Gürsel Gökalp adlı okurumuz, bu yazıya bir hatırlatma göndermiş; Friedrich Nietzsche'nin de benzer bir görüşü savunduğunu belirtiyor. Gökalp'in hatırlatmasından sonra Nietzsche'nin aşamalarından söz etmek doğru olacak: İnsandan üst-insana giden yol üç aşamalı. Birinci aşama deve, ikinci aşama aslan, üçüncü aşama çocuk. Birinci aşamada insan, toplumun sırtına bindirdiği bütün önyargıları, anlamsız değerleri bir deve gibi sırtında taşımakta, bunların hamallığını yapmaktadır. İkinci aşamada giderek özgürleşen insan, bu değer yargılarından kurtularak, onlara karşı bir aslan gibi mücadele etme dönemindedir. Kafasında ve ruhunda bu değer yargılarını yıkmaktadır. Üçüncü aşama ise çocukluktur: Nietzsche'ye göre; "Çocuk masumluktur ve unutmadır; bir yeni başlangıç, bir oyun, kendiliğinden dönen bir çark, bir ilk hareket, bir kutsal evet!" Filozofa göre çocuk aşaması, insandan üst insana giden yolun son aşaması ve üst insanın başlangıcıdır. (Gözüyle Kartal Avlayan Yazar, Zülfü Livaneli, sf. 177)
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
Uyanış
O bombalar,o soygunlar, o kaçırmalar, o boğuşmalar, köyde, kentte, gecekonduda sefil ve perişan, ama Allah'a çok şükürle kıfafi nefs eden insanlarımızın kulağını ve gözünü Ankara'ya, İstanbul'a, soyguna, sömürüye, hakka, hukuka çevirmiştir. Ülkede ne​ olup bittiğine merak sardırmıştır. Bu çok büyük bir aşama. Bu hal senede milyonlarca lafla, arka sıvazlayarak, rüşvet vererek, sermaye ve soygun düzeninin gereklerine uyarak, içine girerek, vergi kaçırarak, yoktan vergi iadesi nasiplenerek sahip olanların hoşuna gitmiyor, gitmez de. Beleşçiliğe, vurguna, soyguna, talana alışmış, uyanışı ve uyanışa ön ayak olanları ağır saldırılara uğratmak, elden gelirse yok etmek baş çaredir. İşte üç fidan da bu sebeple öleceklerdi, öldürüldüler. Kıpırdayana gözdağı olarak öldürüldüler.
Sayfa 176Kitabı okudu
Huzur
İçsel kafa huzurundan söz ediyorum. Bunun dış koşullarla doğrudan ilişkisi yoktur. Düşüncelere dalmış bir keşişte ya da şiddetli bir savaştaki askerde ya da bir santimin üç binde birini çekmekte olan bir tornacıda oluşabilir. Bu, çevreyle tam özdeşleşmeyi sağlayan bir kendini vermişliği kapsar; bu özdeşleşmenin birçok düzeyleri ve dinginliğin
Teizmin "Tanrı'nın kudreti her şeye yeter” inancına göre Tanrı'nın; türleri birbirlerinden bağımsız yaratması da evrimle yaratması da kimi türleri bağımsız kimilerini evrimle yaratması da mümkündür. Teistlerin, Evrim Teorisi'ne en düşmanı bile "Tanrı istese de evrimle canlıları yaratamaz” diyemez. Üstelik tektanrıcı üç dinin mensupları, canlıların basit bir hammaddenin (toprak ve suyun birleşimi olan çamur) dönüşümü sonucu oluştuğunu kabul ederler. Yani basitten kompleksin oluşturulması ve dönüşüm fikri teizme yabancı değildir. Üstelik ateistler tarih boyunca, aşağı yukarı bugünkü gibi bir evrenin ezelden beri var olduğunu savunmuşlardır. Oysa teizmde, aşama aşama oluşmuş (örneğin Kur'an'daki "yoktan yaratma", "altı dönemde yaratma”, "duman halinde bir durumdan yaratma” gibi ifadelerden bu aşamalı oluşum anlaşılır) bir evren kabul edildiği için aslında başta, evrimci yaklaşım ile teizm arasında bir ittifak bulunmaktaydı. Elbette ki, her evrimci yaklaşıma önem verenin Evrim Teorisi'ni kabul etmesi gerekmez, daha önce de ifade edildiği gibi, evrimci bir evren veya tarih veya kültür anlayışına sahip olmakla biyolojik Evrim Teorisi'ne inanmak arasında önemli bir fark bulunmaktadır. Bunların birine inanç veya inkâr, diğerine inanç veya inkârı gerektirmez. Fakat yine de bunlar, teizmin evrim fikriyle ilişkili Evrim Teorisi'ne karşı önyargılı olması için bir sebep olmadığını, hatta bu teoriyi bir teistin kabulünde, birçok kişinin iddia ettiğinin aksine, kolaylık olduğunu gösterir
Sayfa 212 - İstanbul yayıneviKitabı okudu
Aşama
"Kierkegaard'a göre varoluşun üç biçimi olabilir. Kendi kullandığı sözcüklerle bu üç 'aşama' şunlardır: 'estetik aşama', 'etik aşama' ve 'dini aşama'. 'Aşama' sözcüğünü kullanmakla, ilk iki aşamada bulunan bir insanın ani bir sıçramayla daha yüksek bir aşamaya geçmesinin mümkün olduğunu da belirtmek istiyor. Ama Kierkegaard'a göre birçok insan ömrünü sadece bir aşamada kalarak tamamlar."
Sayfa 432 - Pan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İnsanoğlunun gelişmesinde üç aşama vardır: hayvanlık, düşünce, isyan.
İnsan kimi kez korkunç umutsuzluğa kapılıyor, sanki cehennemdeymiş gibi hissediyor kendini ama başka, çok daha iyi şeyler de var işin içinde. Üç aşama var: Birincisi: Sevmemek ve sevilmemek İkincisi: Sevmek ve sevilmemek Üçüncüsü: Sevmek ve sevilmek. Bana sorarsan ikinci aşama birinciden daha iyi, ama üçüncüsü! En harikası o!
Diyalektik
Hegel, diyalektiğin işlemesinin temelinde üç "Yasa" olduğunu ileri sürmüştü. Marx ve Engels bunların tümünü kabul etmekten memnundu. Şimdi bu Yasalar'ın neler olduğuna bir bakalım. İlk Yasa Niceliğin Niteliğe Dönüşmesi Yasası. Şeyler genelde aşama aşama -niceliksel olarak-değişme eğilimdedir, ama bazen aniden patlak veren bir sıçramayla farklı bir duruma geçerler. Ancak niceliksel bir değişim döneminden sonra gerçekleşebilecek niteliksel bir değişimdir bu. İkinci Yasa Karşıtların Birliği Yasası. Dünyadaki pek çok şey, belki de her şey karşıtlık içinde var olur. Gece ile gündüz, sıcak ile soğuk, iyi ile kötü, yakın ile uzak. Fakat birbirlerinden hiç de ayrı değillerdir. Öyle birlikler oluştururlar ki hiçbiri bu birliklerin dışında var olamaz. Gece olmadan gündüzün, kötü olmadan iyinin hiçbir anlamı yoktur. Her birinin kimliği diğerinin kimliğine dayanır. Üçüncü Yasa Olumsuzlamanın Olumsuzlanması Yasası. Her tez kendi içinde, kendisinin nihayetinde çökmesine neden olacak sorunlar ve güçlükler (çelişkiler) barındırır. Bu çöküş, çelişkileri açığa çıkaran antitezle gerçekleşir. Tez böylece olumsuzlanmış olur. Ama antitez de kendi içinde çelişkiler barındırır ki bunları açığa çıkaran da sentezdir. Böylece olumsuzlanma da olumsuzlanmış olur. Marksistler bu sürecin tarihte işlediğini düşünür.
Sayfa 23
Dert yok tasa yok, o yüzden 1.:)
Üç aşaması var bu işin: 1. Sevmemek ve sevilmemek 2. Sevmek ve sevilmemek (benim durumum) 3. Sevmek ve sevilmek Bence ikinci aşama birincisinden güzeldir, üçüncüye gelince onun üstüne yoktur!
Sayfa 19 - Remzi KitapeviKitabı okudu
640 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.