Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ucuyor

-Anne, tulumbaya ne yazık, değil mi? -Ne diyorsun kız sen? -Tulumbaya yazık diyorum. -Nesine yazıkmış?
Sayfa 33 - Can Yayınları, Dirmit, AtiyeKitabı okudu
Reklam
"Tam da bu işte." Güldü. "Eğitimsiz bir kişi doğal bilimlerle ilgili bir makale okur ve şöyle düşünür: 'İyi de bunu niçin basitçe açıklamamış?' Okuduğu şeyin aslında mümkün olan en basit biçimde kaleme alındığının farkında bile değildir. Tabii o konu için. Aslında doğa felsefesinin büyük kısmı dilin sadeleştirilmesinden ibarettir; bin sayfa tutacak bir konuyu yarım sayfalık denklemlerle anlatabilecek bir dil yaratmak. Anlatabiliyor muyum?"
Sayfa 234 - İthaki Yayınları, Dekan TaddeoKitabı okudu
Şevket patlamanın hemen ardından göğsünden yükselen tok bir ses duydu. Sonra ciğerlerinde anafor gibi yükselen korkunç bir yanma ve acı hissetti. Bir an sonra beyaz tişörtü üzerine yayılan kanı gördü. Korkusuna hâkim olmaya çalıştı. "Bu sadece bir rüya," diye mırıldandı gözlerini yumarak. "Şimdi uyanacağım. Rüyalarda kimse ölmez ki..."
Sayfa 174 - Alfa KitapKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Off! Ruhumu kararttınız," dedi Nalan. "Siz erkekler durmadan birilerini yargılama gereği duyarsınız zaten. Aslında hepiniz Tanrı olmaya çalışıyorsunuz. O kadar korkak ve zayıfsınız ki, bir insan olarak kendinizi güvende hissetmeniz imkânsız. Ama bunun için sizi suçlamıyorum tabii; hep güçlü olmaya şartlandırılmışsınız. Bundan sonra lütfen benim yanımda böyle şeyler konuşmayın çünkü sizden nefret etmek istemiyorum. Ve şunu bilin yeter: Herkes kendi hayallerinden sorumludur."
Sayfa 128 - Alfa KitapKitabı okudu
"Kimsenin ölmeyi hak etmediğini söylemek istiyorum." Uygunsuz kadın elbisemin ve torbamın içinde, ağzımda korkaklığın verdiği tiksintiyi hissederek konuşuyorum: "Yaşamak istiyorum. Herkes yaşamak ister. Yaşamak, yaşamak, yaşamak. Ne pahasına olursa olsun."
Sayfa 164 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Hayır!" Boğazımdan çıkan ilk söz boğuk, yeterince yüksek değil. Sonra tekrar: "Hayır!" Bu kez sözcük göğsümden çıkıp ortalıkta çınlıyor. Yolumu kesen asker sendeleyerek yana çekiliyor. Meydandayım, ellerimi hareketsiz kalabalığa kaldırıyorum: "Hayır! Hayır! Hayır!"
Sayfa 147 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Bazı insanlar haksız yere acı çektiğinde," derdim kendi kendime, "acılarına tanık olanların kaderi bunun utancını hissetmektir."
Sayfa 190 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Ama sizin yeni bir gayeniz var anlaşılan," diye devam ediyor. "Tek Adil Adam olarak, ilkeleri uğruna özgürlüğünü feda etmeye hazır bir adam olarak ün salmak istiyorsunuz galiba. Ama size şunu sorayım: Geçen gün meydanda sebebiyet verdiğiniz o gülünç olaydan sonra kasabaların sizi böyle gördüğüne inanıyor musunuz? İnanın bana, bu kasabanın halkı için siz Tek Adil Adam değilsiniz, soytarının tekisiniz o kadar, bir delisiniz. Üstünüz başınız kir içinde, pis kokuyorsunuz, kokunuzu bir mil öteden alabiliyorlar. Yaşlı bir dilenci, çöpleri karıştırarak karnını doyuran biri gibi görünüyorsunuz. Sizi kesinlikle geri istemiyorlar. Burada sizin için bir gelecek yok. Sanıyorum niyetiniz tarihe bir şehit olarak geçmek. Ama sizi kim tarih kitaplarına geçirecek ki? Bu sınır problemleri önem taşımıyor. Bir süre sonra geçip gidecekler ve sınır yirmi sene daha uykuya yatacak. İnsanlar uzağın da ötesinin tarihiyle ilgilenmezler."
Sayfa 157 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Bekle!" diyorum soluk soluğa, gevşek elimi kaldırarak. "Galiba elimi kırdın!" Darbeyi alnıma indiriyor.
Sayfa 148 - Can YayınlarıKitabı okudu
Yine de, bir kısmını anlamışsınızdır. Anlamışsınızdır, çünkü böyle bir an geldiğinde, böyle bir şeyi zaten bekliyorsunuzdur aslında. Belki daha beş ya da altı yaşındayken içinizden bir ses size: "Bir gün, belki de çok yakında, nasıl olduğunu hissetmeye başlayacaksın" diye fısıldıyordur. Böylece beklemeye başlarsınız, ne beklediğinizi tam anlamıyla bilmeseniz bile, diğerlerinden gerçekten farklı olduğunuzu anlayacağınız anı beklersiniz; dışarıda, Madam gibi başka insanların, sizden nefret etmeseler, kötülüğünüzü istemeseler bile sizi gördükleri, sizin bu dünyaya nasıl ve neden getirildiğinizi düşündükleri an ürperdiklerini, ellerini sizin elinize değdirmekten çekindiklerini, bunu hiç istemediklerini öğrenirsiniz. Böyle birinin gözlerinden kendinize ilk kez baktığınızda, buz kesersiniz. Her gün önünden geçtiğiniz ayna bir gün aniden size bambaşka bir şey, rahatsız edici ve tuhaf bir şey göstermiştir.
Sayfa 42 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Bizim ilişkimizde olduğu gibi aşk, dengi dengine sanatıdır. Sen hiç zengin bir genç kızın, yakışıklı diye kapıcı Ahmet Efendi'ye, inşaat işçisi Hasan Usta'ya âşık olup evlendiğini Türk filmleri dışında bir yerde gördün mü?" ... "Ben Türk filmlerine inanıyorum," deyiverdim.
Sayfa 243 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Sana aşık oldum. Sana çok fena aşık oldum!" ... İçimden gelen ilk tepkinin salakça gülümsemek olduğunu itiraf edeyim. Ama bunu yapmadım. Hatta aşırı sevincimi gizleyip duygulu bir ifade takınarak kaşlarımı çattım. Hayatımın en içten ve yoğun anlarından biriydi, ama halime bir yapmacıklık sinmişti.
Sayfa 83 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hayvan leşlerinin haçlara asılması, ağaç gövdelerine kan dökülmesi, içten içe etkilemişti ihtiyar vaizi -sonuçta tüm ünlü Hıristiyanlar inançları mevzubahisken radikal değiller miydi?- ama genç bir insanı Tanrı'yla böyle tanıştırmanın doğru olmadığına dair Emma'yla aynı fikirdeydi.
Sayfa 123 - Rahip SykesKitabı okudu
"Evet. 'Sorarsan bir kere utanırsın sormazsan bir ömür boyu' derdi benim dedem de." "Çok haklıymış. İnsan ölüverince bildikleri de yok olup gidiveriyor." "Şey, yani o anlamda söylememiştim gerçi" dedi genç adam.
Sayfa 357 - Hoşino ve NakataKitabı okudu
"Sona bu kadar yaklaşmışken kapının yüzüme kapanması... İntikam alamamış olmanın o lanet hissi... İntikam hayaller için... gerçeklik için değil."
Sayfa 222 - -Gully Foyle, İthaki YayınlarıKitabı okudu
"Bunlar analarını boyar da babalarına satarlar!"