Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyete başlamak garip bir konu. Yediğimiz, içtiğimiz şeylerden vücudumuzda beslenen bir sürü organ, hormon ve hücre var. Bunlar şişman insanların organları ve hormonlarıysa yok nedir bilmeyen, varlık içinde sefa içinde büyümüş zengin çocukları gibidirler. Yediğiniz yemekler onların cep harçlığıdır aslında, eve girip çocuklarına para saçan adam gibisiniz onların gözünde. Günün birinde diyet yaptığınızda ise işler değişir. Çünkü bolluk içinde şımarttığınız çocuklara artık sayılı para vermeye başlarsınız. 1400 kalori. Zaten rakamda asgari ücret gibi. 1400 lira dememiş de 1400 kalori demiş. Haliyle o çetin şartlarla karşılaşınca çocuklardan bazıları küsüyor. Ben diyette ki ilk günümde çarpım tablosunu unuttum. Üçüncü gün R'leri söyleyemiyordum, alfabe gitmeye başladı. Beyin kaloriyi idareli kullanmak için kemerleri sıktı. Hayatım altüst oldu. İsyan çıktı vücudumda. Uyurken organlar bir toplantı yaptılar herhalde ve testosteronu toplantıden kovmuş olmalı beynim. " Oğlum bu ara çok sıkışığız sen çık ben seni arıcam, elim biraz bollaşsın haber edicem sana söz," deyip yol vermiş olmalı ki ergenliğin en yaman evresinde erecektim az daha. Cinsiyet bilinci gitti, Hepimiz Kardeşiz türküsü söyler oldum. Onuncu gün serotonin hormonu yani mutluluğumu borçlu olduğum elemanım işi bıraktı.Dayanamadı daha fazla. Hayatta hiçbir şeyden mutlu olamıyordum. Ben de hayattan elimi ayağımı çektim, konuşmalarımı bile içime attım, konuşmak da kalori, ben de susup birikim yaptım verdim o kaloriyi beyne, ne olur dedim bana biraz yardımcı ol bittim ulan!
Sayfa 170 - Küsürat yayınlarıKitabı okudu
195 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Henüz on sekiz yaşında olduğunuzu düşünün ve bir köy okulunda öğretmensiniz mesela, yıl 1950 köylerde açlık, sefalet, ilgisizlik, hastalıklar kol geziyor.Çalıştığınız okul,okul bile denemeyecek kadar derme çatma ve sizden beklenenler...ve yoksulluk ve çaresizlik ne yapadınız? Makal tüm bu çaresizlikler içinde, bir köy öğretmeninin notları
Bizim Köy
Bizim KöyMahmut Makal · Literatür Yayıncılık Dağıtım · 20181,200 okunma
Reklam
Demiş Ki
Evet, bu ülke kendi çocuklarını yedi hep, yemeğe de devam ediyor. Farklı olana tahammülü olmayan, kendine benzemeyeni dışlayan, yok etmeye çalışan, "Ne mozayiği ulan, mermer!" tepkisinde ifadesini bulan hoşgörüsüzlüğün ve uzlaşma kültüründen yoksunluğun damgasını bastığı bir ülkedir burası. Oya Baydar
496 syf.
3/10 puan verdi
Hala titriyorum resmen için için.Yook yook kızın başına gelenlere üzüldüğümden,ürktüğümden falan filan değil. Tamamen sinirden ! Bu yazar bi harika derdim Önsöz kısmını okumasam kitabın.Keşke de okumasıydım ! Bir de iyi bir bok yapıyormuş gibi Q 'ya aşık olacaksınız demiş herkes senin gibi sadist mazosişt manyak mı be kadın ! Şimdiden uyarıyorum
Tess'in Gözyaşları
Tess'in GözyaşlarıPepper Winters · Arkadya Bitter · 2015416 okunma
«Evet. Hocanın birini köye göndermişler... Bir gün akşam namazından sonra, bir köylü sokulmuş yanına. Hocam, demiş, izin verirsen bir şey soracağım, İsa Peygamber, gökyüzünde ne yer, ne içer, çok merak ettik de... Hocanın tepesi atmış, ulan, demiş tam üç gündür köyünüz deyim, bizim hoca, ne yer, ne içer diye sormazsınız da, gökteki İsa'yı sorarsınız!»
İhtiyar Giritli, eski günleri, Türkiye dönemini hatırladı; babasının sözleri ve insanlar Allah'tan korkup inandıkları için o dönemde olan mucizeler aklına geldi. — Nah işte, şu gördüğünüz ben... ben, Barba Anagnostis, mucize kabilinden doğdum, mucize kabilinden işte! Size nasıl olduğunu anlatsam, şaşkınlık içinde şöyle dersiniz:
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
168 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ne anlattığını ve ne anladığımı yazıyorum. "Baba, içeriğini niye yazdın?" diyenler okumasın, geri zekalılar ile uğraşamam. Garip, bir üslup ile başladığında sıkılmıştım kitaptan. "Sanırım boşuna okuyacağım." falan diyordum. Kendisinin de söylemiş olduğu ve hatta kitabın ismine de sahip olan bir argosu varmış. Muhtemelen öyle
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
Bir mektep hocası varmış, lûgat paralamadan konuşan talebesini falakaya yatırır, eşek sudan gelinceye kadar dövermiş; bu sebeple zavallı çocuklar terkipli "seci"li cümleler bulmak için lûgat karıştırmadan, "müsvedde" yapmadan ağız açmaya yanaşamazlarmış. Bir gün, ortadaki mangaldan bir kıvılcım sıçramış, hocanın kavuğuna düşmüş ve sarık yanmağa başlamış. Fakat bunu, düpedüz haber vermek kimin haddi? Sarık yana dursun, talebeden biri, kitaplardan araştıra araştıra hocanın istediği gibi bir cümle düzerek ezberlemiş, ayağa kalkmış, demiş ki: "Ey hacei bimisâl ve ey zikemâl, bihikmeti Rabbi Müteal, narı mangaldan bir şerarei cevval sıçrayarak seri alül alinizdeki kavuğu iş'al eylemiştir!" Hoca elini başına atmış ve yerinden fırlamış: "Ulan sarığın yandı desene!" Düşününüz ki Osmanlı saltanatı, milletine asırlarca bu lisanda yazdırdı... Hem de sarığı yandığı sırada bile! Tan, 26 Şubat 1942
Sayfa 298Kitabı okudu
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Muzaffer İzgü (29 Ekim 1933 - 26 Ağustos 2017)
Telsizler hemen çalıştı: “Konuk, ayı avlamak istiyormuş!” Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden… O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte. Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte. Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
Reklam
Bir Çocuğun Sorusu - Baba? - Evet oğlum. - Dün gece uyuyamadım hiç... - Neden oğlum? - Varsayımlar kurdum, Düşünüp durdum.
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Geri151
778 öğeden 766 ile 778 arasındakiler gösteriliyor.