Nasıl başlasam, nereden başlasam bilmiyorum. Arkadaş tavsiyesiyle satın aldığım ve okuduğum bir eser oldu. Satın almadan önce eseri hiç incelemedim; konusu nedir, neyle alakalı hiçbir fikrim yoktu. Elime alıp okumaya koyuldum. Birinci bölümü okurken zorlandım, sıkıcı olduğundan değil, sadece ağırdı, nefsime ağır geldi; ürktüm ölümden sonrasını okuyup, hafızamda canlandırdığımda, birinci bölümü aralıklarla okudum.
Çok büyük ve derin mesajlar, nasihatlar barındıran bu eseri çok şükür bitirdim. Daha önce İmam Gazali’nin ‘Ahiret Hayatı’ adlı eserini de okumuştum. Ahiret Hayatı eserinin daha çok ağır basacağını zannederken, Müzekki’n Nüfus daha ağır bastı. Bu eserin bende manevi değeri büyük. Çok severek okuduğum bir eser oldu, bana kattığı şeyler oldu, en çok alıntıladığım eser oldu, gerçi bana kalsa çok daha fazla alıntılardım da, abartmaya lüzumun olmadığını düşünerekten vazgeçtim :)
Vel hasıl kelam, eseri okumamış olanlara şiddetle tavsiye ediyorum okumalarını! Pişman olmayacaksınız ve size güzel şeyler katacağından eminim! Hayırlı ve keyifli okumalar! Sevgi ve sağlıcakla kalın.
Bilim ve onu temsil eden bilim adamlarının amacı, ulaşmak istediği nihai sonuç objektif gerçekliktir. Eskiden bilim nesnel varlığın (3 boyutlu varlık alemi) objektif gerçekliğini izah etme üzerine yoğunlaşmıştı. Öznel varlığın (subje ve onunla ilgili olgular) yorumlanması daha çok felsefecilerin üstlendiği konuydu. Artık şimdi bilim adamları
Yazar Camilo Jose Cela bu kitapta yer alan mektuplar ona ulaşmadan kısa bir süre önce, bir yolculuk esnasında tanışıyor, kitaba adını veren Bayan Caldwell ile.
Bayan Caldwell, Ege Denizi’ndeki bir fırtınada kaybettiği genç yaştaki oğlu Elia Arrow Coldwell için not şeklinde minik mektuplar yazıyor.
“Sevgili Oğlum Elia’yla Konuşuyorum” başlığı
Ve düşüş başlasın! Zaten insanın başına ne geliyorsa, şu telaşlı beyaz tavşanın peşinden koşturduğunda geliyor! Sorguya düşüşümüz başlasın! Tavşan deliğinin sayısız kitapla dolu boşluğunda süzülürken başlıyor sorular. Sorular ve kitaplar birbirlerinden ayrı düşünülebilir mi? Alice için de öyle oldu, düşünülemedi. “Acaba şimdiye dek kaç km düştüm?”
seni seviyordum ve
çocuk bahçelerinde intiharı düşünmek de artık yasaktı! ..
burnu kanayan bir lise öğrencisi taşıyordum kucağımda; galiba yaz da yeni başlamıştı; sıcaktı; sıcak, çırılçıplaktı! Rıhtımda Göksel Arsoy'un artizini dövüyorlardı; yönetmen, sigarasını suya bıraktı
-avuçlarımdaydın, avuçlarım çisildiyordu- ötedeki kahvede Alice, üç
En iyi , en popüler denilebilecek bi gerilim kitabını bir yana , Zweig'in herhangi bi kitabını bir yana koyun seçimim kesinlikle Zweig olur .
Çünkü hissediyorsun ...
Adamın yazdıklarını iliklerine kadar hissediyorsun .
Upuzun psikolojik tahliller , betimlemeler içinde boğulmadan küçücük bir anda kelimelerin anlamını hissediyorsun. Seksen
"Adam seninle evleniyor diye İstanbul'u ayağa kaldırıyor! Bir ara ramazan davulcularından tutup, mahalle mahalle dolaştırıp, evleneceğinizi ilan etmesinden ürktüm. Ve sen, o adamın seni istemediğini mi düşünüyorsun. Tamamen, saçmalık!.."
İnançlı. İyimser. Ayrıntıcı.
Hayat Apartmanını okurken, bu kitaba böylesine tanıdık hissetmemin nedeni bu üç özelliğim olsa gerek. Öyle ki, kitabı her kelimesini sindire sindire, her kelimesini hissede hissede, büyük bir açlık ve susuzlukla okudum. Komik ama, kitabı alırken polisiye gizem tarzı bir şeyle karşılaşacağımı düşünmüştüm :) Ama evdeki