Kitabın konusu, konunun işlenişi, üslubu veya yazarı ile ilgili bir şeyler söylemek haddimi aşmak olacaktır. Böyle bir şey yapmaktan esefle imtina ederim. Ancak şunu da belirtmek isterim ki bir insanın varoluşsal meseleler ile ilgili iç sıkıntılarının, korkunç buhranlara dönüşünü okumadım, şahitlik yaptım, hatta adeta yaşadım. Edebiyatımızda böylesi bir konun sayfa sayfa büyütülerek verilecek mesajı ve hissi en tepe noktada bitiren esere pek rastlamadığımı belirtmek isterim.
Hüsrev, hakikatli dost… Belki de şu an bulunduğun yer, sanılanın aksine içinde bulunduğun/ bulunduğumuz ortamdan daha güzeldir. Kim bilir?
Keyifli okumalar.
Bir Adam YaratmakNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20209,3bin okunma
Geçtiğimiz ay "evet işte Dostoyevski ve onu harika kalemi" diye her sayfasını şevkle çevirdiğim Budala yorumu geldi
Yazar bu eserinde yine bendeki kendini aştı, Rus toplulumunun birçok katmanına değip yine de bütün bunlardan münezzeh tuttuğu Prens Mişkin'i -Budala'yı- okuyoruz.
Mişkin hiçbir şey olmadan olağan akış içerisinde çevredekilerin para, mal, mülk, iktidar, rütbe çıkarlarının dışında kalmakta; okuyucu onu böyle tanımlarken çevre onu Budala olarak tayin ediyor.
Kitap boyunca anlatıma zenginlik katan çok şey var özellikle depresif nöbetler, manik nöbetler, ölüm korkusu, intihar ülküsü, aşk, varoluşsal sorgulamaların yoğun olduğu psikolojik betimleme ve kahraman öyküleri; siyasi, sosyal, ekonomik, dini, mezhebi, tarihi eleştirilerin yoğun olduğu toplumsala değen meseleler diyaloglarla çokça düşündürüp kurguya çekiyor.
Bir yanıyla otobiyografik olduğu için gerçekçi; bir yanıyla da anlatamın, ruhsal betimlemenin sınırlarını zorladığı için gerçeküstü bir şaheser olmuş kitap.
Kitapta çok şey var ama benim için şu anda öne çıkan Mişkin'in hümanist duyarlığıyla anlattığı idam sahnesi..
ve bir de adeta bir borderline kişiliğe giden, Mişkin'in değişken kararları, fikirleri, Nastasya Filippovna'ya olan duyguları için söylenen "Peki, seviyor muydu bu kadını, yoksa nefret mi ediyordu ondan?" cümlesi.. sevdiğim ayrıntılar oldu.
Muhakkak ki okuyacak herkesin seveceği çok başka ayrıntılar, anlatımlar olacaktır.Kitap dolu dolu olunca yorumu da ona göre kısa ve kitabı okumaktan başka çare bırakmayan cinsten oluyor.
Öneririm.
Kitapla Kalın
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225,2bin okunma
Bugün yazılmış olsa editörlerin yüzüne bakmayacağı, ölüm, yaşam ve diriliş üçgeninde seyreden metafizik/varoluşsal durum öyküleri... Aslında ‘anlatı’ desek belki daha doğru olur. Lakin günümüz öyküsünün yüzeyselliğine karşın Karakoç öyküsü bir o kadar derin. Okuru kendi silahıyla vuruyor.
İlk öykülerde oluşturulan baskın ‘anlatı’ biçimi ikinci kitapta yerini daha çok tahkiyeye bırakıyor. İki kitap arasında on yıl var (1978-1988). Yani seksenlerin toplumsal olayları gözetilerek okunsa daha anlaşılır olur. Bu süreç Karakoç öyküsünün gelişiminde kilit rol oynamış. Yazarı yine İslamcı/şair kimliğini, deneme yazılarında gördüğümüz düşünce dünyasını, tahkiyeye yedirme çabası içinde görürüz. Bu durum usta bir isim için fazla sırıtmıyor. Çünkü bunu anlatı içinde kolaycılığa kaçmadan yapıyor şair. İlkin şiirin kanadından tutan yazarlar bunu öykülerinde daha belirgin gösteriyor. Tam tersi çok nadir zaten.
Sözün özü: Mâzinin kökünü tutun. Çünkü biçim değişse de meseleler değişmedi.
Bir yerin özlemi en çok başka bir yerde duyulur
Kelimeler de öyledir işte
Bir kelimenin ağırlığı başka bir kelimededir
Kimin söylediğinden ziyade
Kelimenin kendisidir ağır olan
Uçsuzdur bucaksızdır ya hani
Uçurumda belki o köke dayanır
Kelimelerle fazla da oynamaya gelmez
Ya bozulur kaybolur ya da anlamsızlaşıp yorulur
Mesela bir kelime
1.Bölüm:Kavramsal Çerçeve
Manevi ve Psikolojik Danışma
Kıta Avrupası ve Amerika’da gelişen modern psikoloji Batı’nın düşünsel tarihinden etkilenmiştir.Pozitivist felsefe modern psikolojinin düşünsel temelini oluştururken materyalizm akımıda yapısını belirlemiştir.Modern psikoloji için Bilişsel Devrim bir dönüm noktası olmuş hümanist
Kitabı oldukca severek ve heyecan ile okudum. Hikaye ; bir psikanalistin ; analizanı ile cinsel ilişkiye girdiği ve meslek etiğini yok saydığı için mesleğine son verme süreci ve soruşturması ile başlıyor. Bunun ,her iki taraf için olsa da özellikle analizan açısından, nasıl ve neden yıkım olabileceği tartışılmış.. Bunun üzerine hikayeye farklı karakterler giriyor.
Kurgunun ana teması ; psikanalist ve analizanı arasında ki aktarım meselesi . Seks , para, zaman, duygusal - fiziksel- sosyal yakınlık , zaman , ücret gibi.. Bunları yüksek tempolu bir kurguda okurken insan olma hallerini de sık sık irdeledim. Bir yandan da rekabet , mesleki hırslar, varoluşsal meseleler , klasik ve çağdaş analiz arasında ki tartışma hakimdi kurguya. Üstatlara sık sık selam yollanmış. Jung’un Anılar, Düşler , Düşüncelerine atıflar vardı. Sıcaklık hissettiğim karakter Dr. Ernest karakteri oldu.. Aslında çok tartışılacak bir metin ..
Yalom’u cok severim ne yazsa alır okurum.. Başka diyarlara sürükler beni..
DivanIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 20215,2bin okunma
Ateizmin asla cevap veremeyeceği sorular; "varlık nasıl meydana geldi?", "evrendeki düzen nasıl oluştu ve devam ediyor?", "evrendeki enerjinin kaynağı nedi?" sorularıdır.
Deizmin asla cevap veremeyeceği soru ise "Allah insanı niçin yarattı?" sorusudur.
Bu temel "varoluşsal" sorulara cevap
Algoritmalar Kontrolünde Dijital Diktatörlük
10.09.2020 - Ülker Gündoğdu
Algoritmalar Kontrolünde Dijital Diktatörlük
Bazen bazı kitaplar, insanın huzursuzlanmasına, sebep verir, bazısı su gibidir, basısı ilaç, bazısı sadra şifa, bazısı zehir… bu bakımdan her kitabı ilaç olarak değerlendirmek lazımdır. Ne zaman ve nerede kullanılması gerekli
oğuz atay'ın türk edebiyatındaki müstesna yerini belirleyen en önemli unsur, onun postmodern roman tekniğini kullanan ilk yazarımız olmasıdır. 60'lı yılların sonuna kadar büyük ölçüde batı'nın artık geride bırakmaya başladığı modernizm akımıyla eserler üretilen türkiye'de oğuz atay, modernizmi postmodern tekniklerle harmanlayarak, kendine özgü bir