Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
724 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Tutunamayanlar, postmodern alanında yazılmış ilk eserdir. Postmodern roman, klasik ve modern edebiyatın temel kurallarını reddeden roman türüdür. Bu tür romanlarda giriş - gelişme ve sonuç bölümleri yer almaz. İlk kez Virginia Woolf tarafından kullanılmış olan bilinç akışı tekniği, çok daha dolambaçlı bir şekilde okura sunulur. Postmodernlik
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,7bin okunma
181 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bu kitabı okurken aklınıza hep başkaları gelecek. Çevrenizden,ailenizden akrabalarınızdan.. Tam da filancayi anlatıyor diyeceksiniz. Ancak anlatılan onlar değil. Sizsiniz. Zira yazar da önsözde bu konudan bahsetmiş ve okurken aklınıza hep başkaları geliyorsa birseylerle yüzleşmekten kaçıyorsunuz minvalinde bi açıklama yapmış. Ve bahsedilen
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan · Metis Yayınları · 201922,9bin okunma
Reklam
Bir açıklamaya göre, bipolar bozukluğun manik evresi yazara olağanüstü bir enerji ve fiziksel dayanıklılık getiriyor. Hayal gücü, büyük düşünme, uykusuzluk, risk alma bu evrede bir arada. Manik evrenin sonundaki depresyon ise, yazarı acının derinlerine itiyor. Hayatın anlamı, ölümün kesinliği, mücadelenin zorluğu gibi varoluşsal meseleler zihnini ele geçiriyor.
Ateizmin asla cevap veremeyeceği sorular; "varlık nasıl meydana geldi?", "evrendeki düzen nasıl oluştu ve devam ediyor?", "evrendeki enerjinin kaynağı nedi?" sorularıdır. Deizmin asla cevap veremeyeceği soru ise "Allah insanı niçin yarattı?" sorusudur. Bu temel "varoluşsal" sorulara cevap
Varoluşsal meseleler üzerine düşünen insanların karşısına kabataslak iki seçenek çıkar. Bu yol ayrımına varan biri, “Hayatın bir sonu var ve sayılı zamanı iyi, dolu dolu, doyurucu bir şekilde geçirmek lazım” diyebilir. Oracıkta duran ikinci seçenek de “Madem her şey yok olup gidecek, ne gerek var uğraşmaya, nasılsa geriye hiçbir şey kalmayacak” diyebilir. Mantıklı bir yerden bakınca ikisi de haklı bakış açılarıymış gibi görünse de, aralarında çok önemli bir fark vardır. Birinci yolu seçen hayatı yaşar, ikincisini seçen hayat çemberinden teğet geçip bu dünyadan göçer gider.
Sayfa 130
419 syf.
·
Puan vermedi
Edebiyatta ortaya çıkan eserin değerinin karşılığı her şeyden önce onun kapsamlı olmasından ziyade hayatın bütün inceliklerini ve derinliğini yansıtıyor olmasından da kaynaklıdır. Tanpınar'ın Huzur'u ise bunun karşılığını bize sunmaktadır. Tanpınar, edebiyatın toplumsal ve sosyal meselelerin dışında olmasını söyleyen Türkiye'de Ahmet Haşim ve
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,4bin okunma
Reklam
74 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
ŞİİRİN ÖYKÜSÜ
Bugün yazılmış olsa editörlerin yüzüne bakmayacağı, ölüm, yaşam ve diriliş üçgeninde seyreden metafizik/varoluşsal durum öyküleri... Aslında ‘anlatı’ desek belki daha doğru olur. Lakin günümüz öyküsünün yüzeyselliğine karşın Karakoç öyküsü bir o kadar derin. Okuru kendi silahıyla vuruyor. İlk öykülerde oluşturulan baskın ‘anlatı’ biçimi ikinci kitapta yerini daha çok tahkiyeye bırakıyor. İki kitap arasında on yıl var (1978-1988). Yani seksenlerin toplumsal olayları gözetilerek okunsa daha anlaşılır olur. Bu süreç Karakoç öyküsünün gelişiminde kilit rol oynamış. Yazarı yine İslamcı/şair kimliğini, deneme yazılarında gördüğümüz düşünce dünyasını, tahkiyeye yedirme çabası içinde görürüz. Bu durum usta bir isim için fazla sırıtmıyor. Çünkü bunu anlatı içinde kolaycılığa kaçmadan yapıyor şair. İlkin şiirin kanadından tutan yazarlar bunu öykülerinde daha belirgin gösteriyor. Tam tersi çok nadir zaten. Sözün özü: Mâzinin kökünü tutun. Çünkü biçim değişse de meseleler değişmedi.
Meydan Ortaya Çıktığında - Hikayeler 1
Meydan Ortaya Çıktığında - Hikayeler 1Sezai Karakoç · Diriliş · 2005398 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bitik Adam - Kireç Ocağı- Bernhard ve Marias
Biraz geç oldu ama nihayet Marias ile tanıştım:) Üç yıl önce kitap paylaşımı yapan bir arkadaşım Acı Bir Başlangıç Bu’yu hediye etmişti, ben de üçlemesini almıştım. Marias hep gözümün önündeydi, çok seveceğim bir yazar çok yakınımda beni bekliyormuş ama ben hep ertelemişim:/ Sadece Duygusal Adam’ı okuduğum halde çok seveceğim bir yazar olduğuna nasıl karar verdiğime gelirsek Bernhard etkisi diyebilirim buna. Marias’a Proustvari deniliyor. Hatırlama eylemi, uzun cümleleri Proust’u çağrıştırsa da Bernhardyen bir üslubu var. Tekrarlı anlatımları, karakterin iç dünyasını anlatma biçimi Thomas Bernhard ama daha duygusalı. Marias Bernhard kadar öfkeli değil. Bernhard’ın Viyana’yı anlatması gibi Madrid anlatıyor. Özellikle Bitik Adam ile ortak noktaları var. Bitik Adam’da üç arkadaşım ilişkisi varken Duygusal Adam’da üç kişinin aşk ilişkisi var ve bu çerçevede sanatçının yaşadığı sorunlar, varoluşsal meseleler irdeleniyor. Lakin karakterin ruh halinden dolayı belki de Kireç Ocağı’nı da çok düşündüm. Marias’a başlamak için uygun bir tercih midir Duygusal Adam bilmiyorum, üslup kurgudan daha çok ilgimi çekti (edebiyatta en büyük zaafım). O nedenle benim için doğru bir tercihti:) Bu arada Othello’nun da eylemlerin değiştiği farklı bir yorumuydu. “Umudum iki şeyi, gerçekte olmuş olanı ve olanı düşleyişimi birlikte anlatmak, ikisini birbirinden ayırmaksızın.” Çeviri #neyyiregülışık . . .
Bitik Adam
Bitik Adam
Kireç Ocağı
Kireç Ocağı
Thomas Bernhard
Thomas Bernhard
Duygusal Adam
Duygusal AdamJavier Marias · Yapı Kredi Yayınları · 2020254 okunma
140 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kemal Bilbaşar daha çok Doğu Anadolu’daki dağ köylülerin cumhuriyet sonrası yaşadığı ağa zulmünü konu edinen Cemo ve Cemo’nun devamı Memo romanlarıyla tanınıyor. Şüphesiz ki Cemo ve Memo dâhil Kemal Bilbaşar’ın neredeyse tüm roman ve öyküleri toplumcu gerçekçi çizgide yer alıyor. Ancak bu toplumcu gerçekçi romanların dışında onun öyle bir aykırı
Denizin Çağırışı
Denizin ÇağırışıKemal Bilbaşar · Can Yayınları · 2003368 okunma
779 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Budala
Geçtiğimiz ay "evet işte Dostoyevski ve onu harika kalemi" diye her sayfasını şevkle çevirdiğim Budala yorumu geldi Yazar bu eserinde yine bendeki kendini aştı, Rus toplulumunun birçok katmanına değip yine de bütün bunlardan münezzeh tuttuğu Prens Mişkin'i -Budala'yı- okuyoruz. Mişkin hiçbir şey olmadan olağan akış içerisinde çevredekilerin para, mal, mülk, iktidar, rütbe çıkarlarının dışında kalmakta; okuyucu onu böyle tanımlarken çevre onu Budala olarak tayin ediyor. Kitap boyunca anlatıma zenginlik katan çok şey var özellikle depresif nöbetler, manik nöbetler, ölüm korkusu, intihar ülküsü, aşk, varoluşsal sorgulamaların yoğun olduğu psikolojik betimleme ve kahraman öyküleri; siyasi, sosyal, ekonomik, dini, mezhebi, tarihi eleştirilerin yoğun olduğu toplumsala değen meseleler diyaloglarla çokça düşündürüp kurguya çekiyor. Bir yanıyla otobiyografik olduğu için gerçekçi; bir yanıyla da anlatamın, ruhsal betimlemenin sınırlarını zorladığı için gerçeküstü bir şaheser olmuş kitap. Kitapta çok şey var ama benim için şu anda öne çıkan Mişkin'in hümanist duyarlığıyla anlattığı idam sahnesi.. ve bir de adeta bir borderline kişiliğe giden, Mişkin'in değişken kararları, fikirleri, Nastasya Filippovna'ya olan duyguları için söylenen "Peki, seviyor muydu bu kadını, yoksa nefret mi ediyordu ondan?" cümlesi.. sevdiğim ayrıntılar oldu. Muhakkak ki okuyacak herkesin seveceği çok başka ayrıntılar, anlatımlar olacaktır.Kitap dolu dolu olunca yorumu da ona göre kısa ve kitabı okumaktan başka çare bırakmayan cinsten oluyor. Öneririm. Kitapla Kalın
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
Reklam
Hayatın anlamı, ölümün kesinliği, mücadelenin zorluğu gibi varoluşsal meseleler zihnini ele geçiriyor.
Bizim kimi ilim çevrelerimizi sakızın orucu bozması sorunsalı gibi çetrefilli meseleler meşgul ederken, bu yapay zeka teknolojilerini üreten yerlerde yapay zekânın etik, varoluşsal, sosyolojik yansımaları tartışılıyor.
Sayfa 39 - Erman AkdoğanKitabı okudu
Varoluşsal meseleler üzerine düşünen insanların karşısına kabataslak iki seçenek çıkar. Bu yol ayrımına varan biri, “Hayatın bir sonu var ve sayılı zamanı iyi, dolu dolu, doyurucu bir şekilde geçirmek lazım” diyebilir. Oracıkta duran ikinci seçenek de “Madem her şey yok olup gidecek, ne gerek var uğraşmaya, nasılsa geriye hiçbir şey kalmayacak” diyebilir. Mantıklı bir yerden bakınca ikisi de haklı bakış açılarıymış gibi görünse de, aralarında çok önemli bir fark vardır. Birinci yolu seçen hayatı yaşar, ikincisini seçen ise hayatın çeperinden teğet geçip bu dünyadan göçer gider.
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! İyi dinleyin derim Nâzım'ı sadece şiir değil bunlar hak, hukuk, varoluşsal meseleler..
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.