Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
sen hayatında her şey yapmış bir kadınsın. fakat hiç birine alışmamışsın, hiçbirinde ihtisas kazanamamışsın : evlendin, fakat tam manasıyla zevce olamadın; sevdin fakat yekpare bir aşkın olmadı, birçok hadiseler en büyük ihtirasın billurunu kırdı; seyahat ettin fakat sende bir seyyah melekesi teşekkül etmedi; bir çok hafiflikler yaptın barlarda, balolarda, tiyatroların kulis aralarında yaşadın fakat bir kokot pişkinliği elde edemedin; tercümeler yaptın fakat bir satır yazı neşretmedin; çocuklara bayılıyorsun fakat ana olmadın; her emelin her gayenin büyüklüğünü ve güzelliğini anlıyorsun fakat hiç bir emelin ve gayen yok; bir çocuk saflığıyla en basit yalanlara inanabilirsin fakat hiç bir şeye iman etmiyorsun.
Sayfa 129Kitabı okudu
"...O, şu anda bir kuyuda bulunuyor ama gömleği kardeşleri tarafından soyulmuş değil; o, bir kuyuya düşmüş bulunuyor ama bunun sorumluluğunu yükleyebileceği bir kardeşleri var değil; o, bir kuyuya düşmüş bulunuyor ama kuyudan çıkınca yolunun düşeceği yönün Mısır olup olmayacağı, Mısır'da maliye nazırı olup olmayacağı belli değil.. Bir Züleyha'sı var mı, belli değil. Yani hiç bir şey belli değil. Kuyunun ucunda ışık görünmüyor. Böylece o, Yusuf olmayan bir Yusuf olarak kuyuda -bir kere daha: Belki lağımda- talihini denemeye hazırlanıyor: Darmadağınık duran Tanrı'sının ya da tanrılarının kimliğini kestirmeye çabalıyor: Onun bir Züleyha'sı olmadı, doğru, çünkü onun birden çok Züleyha'sı oldu, belki de onun dağınık tanrılarından birileri o Züleyhalardı... Düşündü: Nefsine itibar etmediğini sanıyordu, ama acaba nefsini, ona itibar etmediğini söyleyerek mi izzetliyordu? Ona böyle düşünülebileceği öğretilmişti: Nefsin oyunlarının şeytanınkinden aşağı kalır yanı olmadığı belletilmişti. Nefs, diyorlardı, kendine itibar etmediğini söyler ve kendine itibar etmediğini itiraf ederek bundan pay çıkarmaya girişir: Nefse, belki de bu yüzden zalim, diyorlardı. Ona şu da öğretilmişti: Zulüm, bir şeye hakkı olan şeyi vermemektir! Nefs, kendine zulüm uygulandığını ileri sürerek de bundan kendine pay çıkarmaya girişebilir..”
Sayfa 80 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
‘… Dünyanın büyük hayatında bir değişiklik yaratmadıktan sonra bir ömür sürmenin faydası ne? Daha üzücü bir şey hayal edemiyorum. Neden bir anne kendi kendine, bu çocuğu hatasız yetiştirir, onu sever ve ilgilenirsem etrafındakilere keyif veren bir yaşam sürer ve böylece dünyayı değiştirmiş olurum demesin? Neden bir tohum eken bir çiftçi komşusuna, bugün ektiğim bu tohum birini besleyecek ve ben de dünyayı böyle değiştiriyorum demesin? -Bu felsefe Soytarı. Böyle şeyleri öğrenecek zamanım hiç olmadı. -Hayır Fitz, bu yaşam. Ve hiç kimsenin böyle şeyleri düşünmeyecek zamanı olmaz. Dünyadaki her yaratık bunu düşünmeli, kalbin her atışında. Aksi taktirde her sabah uyanmanın anlamı ne?’ 
Sayfa 308 - Alfa KitapKitabı okudu
İzzet Paşa’nın o samimî yüzüne bakarken içimden, bize katılmasını bütün kalbimle diliyordum. Onun kuvveti, huzuru ve halk arasında uyandırdığı güven, yüksek ahlâkı her hâlde bize kuvvet verecekti. Fakat, politikadan hiç bahsetmedik. Yalnız konuşurken, bu ümit ve arzumun beyhude olduğunu anladım. Bir iki gün sonra, Ankara Kabinesi onları ziyaret
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Ayrılık Sevdaya Dahil
- 1. Açılmış sarmaşık gülleri Kokularıyla baygın En görkemli saatinde yıldız alacasının Gizli bir yılan gibi yuvalanmış İçimde keder Uzak bir telefonda ağlayan
Reklam
Sadece insanlar ve her insanın içinde bir tutam doğru insan var ama kimsede, bizim diğerinden beklediğimiz ve umduğumuz şey yok. Kusursuz insan diye bir şey yok ve o mutluluk veren, harikulade tek adam aslında hiç var olmadı. Sadece içlerinde ışık kadar moloz da olan insanlar…
Günün birinde uyandım, yatağımda doğrulup oturdum ve gülümsedim. Artık en ufak bir acı çekmiyordum ve birden, doğru insan diye bir şeyin olmadığını idrak ettim. Ne yeryüzünde ne de cennette. Öyle biri, öyle tek bir kişi yok. Sadece insanlar ve her insanın içinde bir tutam doğru insan var ama kimsede, bi zim diğerinden beklediğimiz ve umduğumuz şey yok. Kusursuz insan diye bir şey yok ve o mutluluk veren, harikulade tek adam aslında hiç var olmadı. Sadece içlerinde ışık kadar moloz da olan insanlar...
Sayfa 101Kitabı okudu
Adanmışlık, sadece umutsuz bir duygusallıkla, akılsızca kendini öldürmek gibi bir şey değildir. Bundan çok farklıdır. Adanmışlık en muhteşem şekilde sonsuza kadar yaşamaktır. İnsanlık ancak bu saf adanmışlığa bağlı kalarak ölümsüz olur. Fakat adanmışlık için bir kılık da gerekmez. Herkes bugün, tam şu anda oldukları şekillerde kendilerini adamalıdır. Çapa yapan biri, çapa yaparkenki haliyle adanmışlığını göstermelidir. Kendin hakkında sahtekâr olamazsın. Adanmışlıkta ertelemeye izin verilmez. İnsanın her ânı, her dakikası adanmış olmalıdır. Kaşo Usta mükemmel, tam bir adanmışlığın nasıl olması gerektiğine dair yöntemleri düşünüp durmanın en anlamsız şey olduğunu tekrar tekrar vurguladı. Dinlerken defalarca kez kızardım. Şu âna kadar, kendimi Yeni Adam, Yeni Adam diye açıklayıp duruyordum. Adanmışlığın dış görünüşüne, kılığına fazla özendim. Görünüşe göre makyaja, süslemeye çok takılmıştım. Yanı başımdaki Yeni Adam tabelasını cesurca indirmeliyim. Zaten çevrem de en az benim kadar aydınlanıyor. Şimdiye dek ortaya çıktığımız yerler hep kendiliğinden parlak ve görkemli olmadı mı? Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir: "Hiç bilmiyorum. Ama güneşe doğru büyüyorum."
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Sessizlik
Gözleri daha önce hiç görmediğim bir yoğunlukla yanıyordu. "Sen benimsin, Melek. Bunu sakın unutma. Senin kavgaların, benim kavgalarımdır. Ya bugün bir şey olsaydı? Hayaletinin bana musallat olduğunu düşünmem bile yeterince kötüydü. Gerçeğine dayanabileceğimi hiç sanmıyorum." Arkasına yaklaştım ve kollarımı kollarının altından geçirdim. "Çok kötü şeyler olabilirdi ama olmadı," dedim. "O Gabe ise bile istediğini elde edemediği ortada." "Gabe'i unut. Hank sen ve belki de annen için bir şeyler planlıyor. Buna konsantre olalım. Saklanmanı istiyorum. Benim yerimde kalmak istemiyorsan, tamam. Başka bir yer buluruz. Hank ölene, gömülene ve çürüyene dek orada kalırsın."
Sayfa 329 - Pegasus Yayınları
Kendinden kaçmaya çalışma; başka biri olamazsın. Senin belli bir kaderin ve bireyselliğin var. Tıpkı her parmak izinin tek ve kendine özgü oluşu gibi – o parmak izi başka hiçbirinde olmadı ve olmayacak, sadece sana ait – varlığın için de aynı şey söz konusu. Tek ve kendine özgü bir varlığın var, karşılaştırılamaz; daha önce hiç olmadı, bir daha da hiç olmayacak, o sadece sende var. Kutla onu!
"Kardeşim! Türkler arasında ebediyen kabul edile­meyecek bir meslek varsa o da heykel sanatıdır. Memleketine faydalı olacak, işe yarayacak bir şey öğren. Heykeltıraşlıkla burada ne yapacaksın? Ecdadımızın bırakmış olduğu suları kurumuş çeşmelere bugün musluk takacak paramız yok. Ecdadımızdan çoğu mezarlarında taşsız yatıyor. Birçoğunun
Avrupa'da paran olmadı mı başsız, kolsuz, bacaksız bir insansın demektir. Bir hiç yani. Mutlaka paran olmalı. Para yemek, içmek, uyumak kadar gerekli. Ne kadar paran varsa o kadar iyi yaşarsın. Paran oldu mu tütün, yüzük ve güzel giysiler alabilirsin, ama ne kadar paran varsa o kadar. Paran çoksa çok şey alabilirsin. Bu yüzden herkes, daha fazla şeye sahip olabilmek için daha fazla para edinmeye çalışır. Üstelik bir de başkalarından fazla edinme derdi var. Bu hırs insanları paraya karşı her an uyanık tutar. Yere bir yuvarlak metal atsan, çocuklar hemen üstüne üşüşüp birbirleriyle dövüşmeye başlarlar. Kim ele geçirirse zafer onundur. Ama yere pek seyrek para atılır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.