Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Enes'ten rivâyet ediliyor: Amcası Nâdr'ın oğlu Enes (R. Anhûm), Resûlüllah ile beraber Bedir savaşına katılma- mıştı. Bu durum ona gayet ağır gelmiş ve demişti ki; "Resû- lüllahın ilk savaşında hâzır bulunmadım. Dikkat edilsin! Al- lah'a yemîn ederim. Eğer Cenâb-ı Hak, Resûlüllah ile beraber bir savaşı bana nasib ederse ne yapacağımı görecektir!" Enes der ki: "İkinci sene, amcam, Nâdr'ın oğlu Enes (r.a.), Uhud muharebesine katıldı. Uhud'a giderken Muaz'ın oğlu Sad (r.a.) ile karşılaştı. Sad ondan sordu: - Ey Eba Amr! Nereye gidiyorsun? O, Sad'a cevab olarak: Cennet kokusuna hasret olası! Ben cennet kokusunu Uhud'un eteğinde hissediyorum! Böylece Enes öldürülünceye kadar harbetti. Onun mü bårek cesedinde seksen küsur yara sayıldı. O yaraların ki- misi ok yarasıydı, kimisi kılıç, kimisi de mızrak... Bunun üzerine, onun kızkardeşi, Nadr'ın kızı Rabia (r.a.) dedi ki: - Kardeşimi ancak elbisesinden tanıdım!" Ve bunun üzerine, Cenâb-ı Hakkın şu âyeti nazil oldu "Mü'minlerden öyle erkekler vardır ki, Allah'a verdik leri sözde sadakat ettiler!" (Ahzab: 23)
Türk Efsaneleri
Türk Efsaneleri Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye! İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı. Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz. Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak. Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Reklam
Hâfız-ı Kuran'lara...
Ebu Hureyre ra buyuruyor Resûlullah bana şöyle demişti: "Allah Tebäreke ve Teálá kıyamet (mahşer) günü mahlükatının arasında hüküm verecek. Her ümmet topluca Allah'ın huzuruna getirilecektir. Bunlann aralanndan huzura ilk olarak Kur'ân-ı Kerim'i ezberlemiş bir adam, Allah yolunda öldürülmüş bir şehid ve malı mülkü çokça olan biri olacaktır. Allah (celle celalühü)Kur'an hafızına, - Resûlüme gönderdiğim kitabı sana öğretmedim mi, buyuracak. O, Evet, ey Rabbim, öğrettin, diyecek. Allah Teâlâ, - Peki, öğrendiğinle hangi amellerde bulundun, diye soracak. O, - Ey Rabbim, onunla gece gündüz amel ettim, diyecek. Hafızın bu cevabına karşılık Allah (celle celalühu),Yalan söylüyorsun, diyecek ve ardından melekler de,Yalancısın. Sen, 'Falanca kişi hafızdır' desinler diye bunlan yaptın. Nitekim istediğin de oldu ve insanlar senin hakkında öyle dediler, diyeceklerdir. 𝗕𝘂 𝗸𝗼𝗻𝘂𝘀̧𝗺𝗮𝗻ı𝗻 𝗮𝗿𝗱ı𝗻𝗱𝗮𝗻 𝗼𝗻𝘂𝗻 𝗰𝗲𝗵𝗲𝗻𝗻𝗲𝗺𝗲 𝗴𝗼̈𝘁𝘂̈𝗿𝘂̈𝗹𝗺𝗲𝘀𝗶 𝗲𝗺𝗿𝗲𝗱𝗶𝗹𝗲𝗰𝗲𝗸.
"Ölüyorum," diye bağırdım. "Boş ver de zıbar," oldu yanıt. "Ama ben ölüyorum," diye üsteledim. "O zaman niye dert ediyorsun ki?" dedi ses. "Çarçabuk ölmüş ve kurtulmuş olacaksın. Git geber, ama öyle gürültü yapmadan. Güzellik uykumu bölüyorsun."
Cinsel heyecan,Yaratan’ın kendi eğlencesi için kullandığı bir mekanizma ise, aşk yalnızca bize ait olan ve Yaratan’dan kaçmamızı mümkün kılan şeydir. Aşk bizim özgürlüğümüzdür. Aşk “Es muss sein”in ötesinde yatar. Tam öyle de değil ama. Aşk, Yaratan’ın kendi eğlencesi için kullandığı kurmalı oyuncakdan farklı bir şey de olsa, ona ilişiktir bir yanıyla. Ona, korunmasız bir çıplak kadının dev bir saatin sarkaçına bağlı olması gibi bağlıdır. Tomas şöyle düşündü: Aşkı sekse iliştirmek Yaratan’ın aklına gelip gelebilecek en garip fikirlerden biridir. Aynı zamanda şunu da düşündü: Aşkı seks denen budalalıktan kurtarmanın yollarından biri kafamızdaki mekanizmayı kırlangıç gördük mü uyarılacak biçimde kurmak olabilir. Ve kafasında bu tatlı düşünce ile uyuklamaya başladı. Ama tam uykunun eşiğinde, karmakarışık kavramların yitik ülkesinde ansızın bütün bilmecelerin çözümünü, bütün gizlerinin anahtarını, yeni bir ütopya, bir cennet bulduğuna emin oldu; erkeklerin kırlangıç görünce uyarıldıklarını ve Tomas’ın Tereza’yı seksin saldırgan budalalığı olmaksızın sevebileceği bir dünya.
Sayfa 255Kitabı okudu
"Bilmek istiyorum nedenini," dedi Frony. "Beyazlar da ölüyor. Nenen de herhangi bir zenci gibi öldü, öyle değil mi?"
Sayfa 30 - YKYKitabı okudu
Reklam
"Bacaklarını aç benim için." Julia lavabonun üzerinde oturuyordu. Ellerini ha- reketsizce karnının üzerinde tutarak bacaklarını iyi- ce açtı. Clay, onun eteğini beline kadar sıvadı ve iç çamaşırının dışı boyunca burnunu gezdirerek onun kokusunu içine çekti; duyularını tamamen Julia'nın kontrol etmesine izin verdi. Julia derin bir
Sayfa 121
"Fakat onlardan hiçbirine aşık olmadınız, öyle mi?" "Hayır.Hiçbir zaman.Bu yüzden uzaklaşıp giden bazıları için üzülüyorum.Fakat bu neyi değiştirir ki? Dostluğun içimde aşka kadar yükselmesini bekledim.Ara sıra yükseldiği de oldu, giderek daha yukarılara doğru, fakat aşka ulaşmadı, yükseldikçe inceldi, sivrildi ve her defasında günün birinde ucundan kırılıverdi."
Julia özlem dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapata- rak onun yanında olduğunu ve omuzlarına masaj ya- parak bütün ağrısını aldığını hayal etti. "Eğer orada olsaydım omuzlarına masaj yapardım. Bana yaslanır- dın ve ben de seni iyileştirirdim." "Hımm... Eminim yapardın." "Ben sana masaj yaparken, sen de başını bacakla-
Sayfa 72
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Reklam
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Bir insan kalkıp da varolma ile ilgili bütün problemleri, özlerin dilinden varlık diline çevirmeye başlayınca, kesin bir metafizik ilerleme veya daha doğrusu metafizik bir inkılâb başarılmış oldu. Daha doğuş günlerinde bile metafizik, üstü kapalı bir şekilde de olsa, daima "existentiel" bir nitelik kazanmayı amaçlamıştır. Metafizik, Thomas Aquinas'tan sonra hep bu nitelikte olmuştur. Öyle ki, o, bu niteliğini ne zaman yitirmişse kendi öz varlığını da aynı şekilde yitirmiştir.
Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Sayfa 208
Harf İnkılâbında da öyle oldu. Profesör Fuad Köprülü ve Prof. Şekip Tunç Beyler, lisâniyat kürsüsünün yedi sekiz lisan bilen Profesörü Avram Galanti ve onların etrafındaki diğer pro- fesörler Harf İnkılâbının aleyhinde olan tanınmış simâlardı. "Eğer bir milli kültür kalkınması mevzu-ı bahs ise, biz de Japonlar gibi, hemen hemen beynelmilel olmuş İngilizceyi yardımcı dil olarak kabul edelim ve ona göre Maarif Vekâletini teşkilatlandıralım. Bu yoldan maksada daha çabuk ulaşırız. Bu tarz, beynelmilel kültür münasebetleri için çok kolaylık sağlar. Sonra, bin senelik milli kültürümüzü, öyle kolayca yeni harflerle vücut bulacak kütüphanelere nakledemeyiz. Her ne kadar müsbet ve beynelmilel teknik ilimler için böyle bir düşünce vârit değilse de, bir milletin varlığı milli kültürü ile pâyidar olur. Maziden alakasını kesen bir millet görülmemiştir. Amerika'ya gelince, o milletler halitasıdır, milli kökten mahrumdur, orada ancak madde ve teknik ayaktadır ve bütün varlığını buna dayamıştır. Fakat beşerî duyguların, insani hislerin, ecdât, an'ane ve mefâhirin o cemiyette yeri yoktur, kendinden üstün başka bir kuvvetin zebûnu olduğu gün eşya mertebesine iner" gibi mulahazalar, Harf İnkılâbına muhalif olan zümrenin ileri sürdüğü tezdi. Eski hocalardan, değerli bir Şark lisanları âlimi olan Tâhir Nâdi Bey'e Harf İnkılâbı sorulduğu zaman: "Yeni harfler on beş günde öğretilen bir çocuk oyuncağıdır, eski harfler ve imlâsı on beş senede öğrenilen bir ilimdır" diye cevap veriyordu.
Sayfa 92
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.