Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En azından tüm vatandaşlarına adil olabilen, tüm bireylere bir komşu gibi saygı gösteren, eğer olur da komşuluk ve vatandaşlık görevlerini yerine getiren fakat devletten uzakta yaşamak, devletin işlerine karışmamak ya da devletin içinde yer almak istemeyen birkaç kişi çıkacak olursa, bunu kendine bir tehdit olarak algılamayacak bir Devlet hayal etmekten keyif alıyorum. Dallarında bu tür meyveler yetiştiren, olgunlaştığı anda bu meyveleri dökmeye razı olan, böylelikle benim de hayal etmiş olduğum daha kusursuz ve görkemli bir Devlet'in zeminini hazırlayan bir Devlet hayal ediyorum, fakat henüz bu Devlet' e hiçbir yerde rastlamadım.
Yok öyle bir şey
İnsan bir amaca ulaşıncaya kadar ona kutsallık atfeder; çünkü insan sahip olmak için yaşar. Kutsallık atfettiği o şeye aşık olduğunu iddia eder, bu istediğinin geçici olduğunu bilmeden. Sonra sahip olur ve yine ister. Bu sefer daha fazlasını ister. Arzuları bitene ya da yetinene rastlamadım henüz.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Çiftler 'yakınlık sorunları' yla ilgili olarak terapiye başladıklarında değişmez biçimde diğerine odaklanmış durumdadırlar; yani diğer kişiyi sorun olarak görürler ve bunun çözümünün kişinin değişmesi olduğuna inanırlar. Bir çift zaman içinde 'birbirlerine odaklı' durumda kalırsa ne olur? Kadın ilişkinin düzelmesinin tek yolunun adamın daha sorumlu davranması olduğu konusunda ısrar etmeyi sürdürür. Adam bunun yerine kadının daha az eleştirel ve ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı olması gerektiğini söyler. Sonunda hiçbir değişim gerçekleşmez. İlişkide en azından bir tarafın diğerine olumsuz biçimde ya da endişeyle odaklanmayı bırakmadıkça ve aynı enerjiyi kendi hayatına yeniden yerleştirmedikçe, ilişkinin gelişebildiğine henüz rastlamadım.
Sayfa 222Kitabı okudu
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tutanaklarından bir katliam tasviri okuyalım: "Tanık Robert Bent: Kendilerini bağışlatmak için yalvaranların bile hepsini askerler vurdular. Bacağından aldığı yarayla yerde yatan bir kadına takıldı gözüm. Askerlerden biri kılıcını çekti ve kadının yanına geldi. Kadın kendini korumak için kolunu kaldırdı, asker kılıcıyla bu kolu kopardı. Bu kez öbür kolunu kaldırdı, asker onu da kopardı ve öldürmeden, öylece birakıp gitti. Erkekler, kadınlar ve çocuklar hiç ayrım yapılmadan tüyler ürpertici bir soğukkanlılıkla boğazlanıyordu... Altı yaşında bir kızın eline beyaz bayrak vererek ortaya saldılar. Kızcağız daha birkaç adım atmıştı ki, vurulup düştü, daha sonra hepsi vurulup öldürüldü... Gördüğüm bütün ölülerin kafa derileri yüzülmüştü... Karnı ortadan yarılmış bir kadın yanı başında henüz doğmamış çocuğuyla yerde yatıyordu. (...) Tanık James Connar: Ertesi gün savaş meydanında kafa derisi yüzülmemiş tek bir kadın, tek bir erkek ya da çocuk ölüsüne rastlamadım. Çoğunun gövdesi en korkunç işkenceye uğratılmıştı. Erkek, kadın, çocuk hepsinin cinsel organları kesilmişti... Askerlerden birisinin sırığa takıp teşhir etmek için kadın uzvu kestiğini, başka birisinin de yüzüklerini almak için Kızılderililerin parmaklarını kestiğini gördüm. Bütün bunlar Albay Chivington'un bilgisi dahilinde yapılıyordu." (39. ABD Kongresi 2. Oturum /s. 53, s. 220-Aktaran: Reha Oğuz Türkan)
Sayfa 50 - Vadi yayınları.Kitabı okudu
"Hayli basit, fakat insanın dar görüşlülük problemini hatırlatması bakımından o denli çarpıcı bir hikâye. Koca bir gerçeği bu kadar iyi anlatan başka bir öyküye rastlamadım." İşte Lao Tzu’nun o meşhur, atı kaybolan yaşlı adam ve köylülerin hikâyesi. Atı Kaybolan Yaşlı Adam ve Köylüler.. Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış. Çok
Sayfa 301
Geceye düşer ayaz, Bir yürek dolusu gözyaşıyla. Dışarının kalabalığında, Kaybolduğumda, Ne sen kalırsın geriye Ne kendimi hatırlarım Yüreğindeki ayazın soğuğunda, Gecenin ayazına Şiiri benzemezmiş, Yüreğin ayazı. Ben daha Onun tarifini yapan bir şiire Rastlamadım henüz. Ya ben Sevmekte hala tecrübesizim Ya da Benim yüreğim daha çok ıssız..
Reklam
Robert Bent'den öğreniyoruz: "Bacağından aldığı yarayla yerde yatan bir kadına takıldı gözüm, askerlerden biri kılıcını çekerek kadının yanına geldi. Kadın kendini korumak için kolunu kaldırdı. Ama asker kılıcıyla vurarak kolunu kesti, bu kez öbür kolunu kaldırdı, asker kılıcıyla onu da kesti, sonra öldürmeden öyle bıraktı gitti." Köyde, "Squaw" denilen, bir Kızılderili kadınla evlenip kabileler arasında yaşayan beyaz erkekler de bulunuyordu. Ama onların da sonu farklı olmaz: "Otuz, kırk kadar Squaw korunmak için bir çukura sığınmışlardı, altı yaşındaki küçük bir kızın eline bir sopaya bağlanmış bir beyaz bayrak vererek ortaya saldılar; kızcağız daha birkaç adım atmıştı ki, vurulup düştü. Daha sonra o çukurdaki bütün Squaw'lar ve dışarıda kalanlar hep öldürüldüler. Squaw'lar en ufak bir direnme göstermiyorlardı. Gördüğüm bütün ölülerin kafa derileri yüzülmüştü. Karnı ortadan yarılmış bir Squaw kadını, yanı başında henüz doğmamış bir çocuğuyla, yerde yatıyordu." Robert Bent'in sözlerini Teğmen James Conner'de doğrular: "Ertesi gün savaş meydanında dolaştığımda, kafa derileri yüzülmemiş tek bir kadın, erkek ya da çocuk ölüsüne rastlamadım; çoğunun gövdesi en korkunç işkencelere uğratılmıştı; erkeklerin, kadınların ve çocukların cinsel organları kesilmişti."
hepsini buraya yazmayacağım ama onun hayatında esrarlı olan bir noktanın bana açıkladığı kısmını anlatacağım. Annemi sevdiğinden hiç şüphem olmadığını söyleyerek söze başlayacağım. Onu bırakıp gitmesine, “boşanmasına” gelince, bunu da tabii pek fazla canı sıkıldığı yahut başına buna benzer bir şey geldiği için yapmıştı ki, dünyada herkesin başına
''Peki, şu eşleşmeleri neye göre yapıyorsun ? Biliyorum, daha önce de sormuştum ama daha iyi anlamaya çalışıyorum. MEsela benimle eşleştireceğin insanda hangi özellikleri arayacaksın ?'' Cümlesini işitmemle beraber, aldığım nefes yarı yolda donakaldı. Ciddi diyorum, sayın okur. Ciğerlerime gidemeden öylece dondu kaldı. Nefes borumda katı bir şeye
Sayfa 203 - AgapiKitabı okudu
İnsan bir amaca ulaşıncaya kadar ona kutsallık atfeder; çünkü insan sahip olmak için yaşar. Kutsallık atfettiği o şeye aşık olduğunu iddia eder, bu isteğinin geçici olduğunu bilmeden. Sonra sahip olur ve yine ister. Bu sefer daha fazlasını ister. Arzuları bitene ya da yetinene rastlamadım henüz.
Reklam
Yoksulluğa özlem duyan ya da yoksullukta özgürlük bulan birine henüz rastlamadım.
Sayfa 247
KÜBRA NUR || SON AŞKIM
“Bana uyacak biri nasıl biri, onu soruyorum.” dedi gülerek. Ortada komik bir şey vardı da ben mi göremeiyordum. Omuz silktim. '“Başvuranlar arasında henüz öyle bir adaya rastlamadım. O yüzden tam bilemiyorum.” “Sana bu konuda yardımcı olabilirim.” Önerisine göz devirmemem gerçekten yaptığım en zor şeylerden biriydi. Benim ne kadar başarılı ve
Her rüyanın, rüyayı gören kişiyle ilgili olduğunun aksini ispat edecek bir istisnaya henüz rastlamadım. Rüyalar kesinlikle egoisttir. Rüya içeriğinde kendi egom değil de yabancı bir kişi yer alıyorsa şayet, rahatlıkla iddia edebilirim ki bir özdeşleştirme söz konusudur ve bu kişinin ardında benim egom gizlidir. O halde rüyanın, rüya yorumu sırasında, bu kişiye ait gizli ortak bir özelliği kendime aktarmam konusunda beni uyarması gerekir. Kimi rüyalarda diğer kişilerin yanı sıra, kendi egom da yer alır ve özdeşleşmeyi çözerek kendi egomu açığa çıkanırım. Bu tür rüyalarda özdeşleştirme sayesinde kendi egomla sansürün yasakladığı kimi düşünceleri bir araya getirebilirim. Yani rüyada kendi egomu birden çok kez temsil edebilirim, kimi zaman dolaysız, kimi zaman ise yabancı insanlarla özdeşleştirerek gerçekleşebilir bu temsil. Bu şekilde sayısız özdeşleştirmeyle inanılmaz zengin bir düşünce malzemesi bir araya gelebilir, yani yoğunlaşabilir." Rüyada insanın kendi egosunun birkaç kez yer alması ya da farklı kişilerin ardında ortaya çıkması, egonun bilinçli bir düşüncede birkaç kez ya da farklı bağlamlarda, farklı yerlerde ortaya çıkmasından değişik bir şey değildir.
Sayfa 351Kitabı okudu
İnsan bir amaca ulaşıncaya kadar ona kutsiyet atfeder; çünkü insan sahip olmak için yaşar. Kutsallık atfettiği o şeye aşık olduğunu iddia eder, bu isteğinin geçici olduğunu bilmeden. Sonra sahip olur ve yine ister. Bu sefer daha fazlasını ister. Arzuları bitene ya da yetinene rastlamadım henüz.
Sayfa 92
Ölümden ciddi derecede şikayet eden soylu ya da neşeli kimseye rastlamadım henüz. Hepimiz, şimdiki yaşımızda kalmayacağımız ve er geç öleceğimiz için ara sıra üzgün hissetmişizdir; ancak bu duyguları iyi niyetli aşabiliriz çünkü bu durum hayatın olmazsa olmazıdır. İnsanların bu tarz hislere kapılmaması için sonsuza dek var olan bir yaşam olsaydı eğer büyümek ya da gelişmek diye bir kavram olmazdı; diğer yandan, eğer ölüme karşı bir isteksizlik olmamış olsaydı en ufak bir aksilikte herkes intihar etmeye kalkışır ve tüm insan ırkı on iki ay içinde yok olurdu.
Sayfa 75
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.