Okuması bu kadar zor olan bir kitabı yazmak, tüm bu veriler için çalışmalar, röportajlar yapmak nasıl zordur kim bilir... Peki bunlar bu kadar zorsa ya o acıları yaşamak!..
Öyle satırlar var ki tüyleriniz diken diken oluyor. Ve onların gerçekten olduğunu, yaşandığını bilmek büyük bir acıya vesile... Sık sık yarım bırakıyor, uzaklaşıyorsunuz. Ama
Her okuduğum yeni bir kitap; bir diğerinin üstüne çıkması ve bunun bana yaşattığı hazzı anlatmam ne kadar mümkün bilmiyorum ama naçizane; bir nebze de olsa bu eseri okumanıza vesile olacaksa yazdıklarım, ince detaylarına özen göstermemin daha etkili olacağını düşünüyorum.
Yolculuk başlasın o zaman. ;)) Sonuçta bu kitap sona varmış olan bir yazarın
‘’Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar. Dış dünya onlara her şeyi sunmuş olsa bile, insanların akıllarındaki sorular ve kalplerindeki özlem susmak bilmez.’’ (s.
Okurlara şiddetle tavsiye olunur...
Uzun zamandır bir solukta bitirebileceğim böylesine sürükleyici bir kitap okumamıştım. Okurken kendi hayatınızdan bir kesit bulacağınıza emin olabilirsiniz. Satırlar arasında kaybolurken bu şaheserde unutamayacağım bir paragraf varsa o da şudur : " Sen... Salvodor Salih... Adı bahse konulan adam... Senden umudumu kestiğimi sanma sakın! Takvim yapraklarının yüzüme vuran acı rakamlarını umursamadan beklemekteyim seni. "
Sevgili Okur,
Bu incelemeyi mektup tarzında yazarak unutulan, yok olmaya yüz tutmuş bu değeri bir nebze olsun hatırlatmak ve naçizane yaşatmak istedim, anlatıcımızın hatırlattığı ve yaşattığı gibi. Yazarın tabiriyle, bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne vardır. Bir anlamda zarf mahremiyettir, mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye
Arkadaşların ricası üzerine bir inceleme yapmaya çalışacağız. Bu kitabı yaklaşık bir ay öncesinde tanıdım. Daha öncesinde tanışmış değildim. Ama Neruda... Pablo Neruda, benim lisedeki yıllarımın buhranlı dönemlerinin oluşturduğu boşluğu dolduran bir şair. Âdeta lise yıllarımın aşkı...
Lise yıllarımda bir grup arkadaş çevrem vardı.
Sağlık uyarısı!! Uzun bir yazı, ben uyarımı yapayım da sonra “gözüm senin yüzünden bozuldu” deyip tedavi masraflarını ödetmeye kalkarsanız karışmam! Hiç okumamak seçeneğine de sahipsiniz, sağlık söz konusu, doktor tavsiyesi ile okumayacak olanlara hak veririm. Herkes kendince ölçsün: Kitabı yeniden yazmaya niyetlenip yarı yolda vazgeçmişim gibimsi
“İnanmıştım ve bu inancımla mutluydum; sen, inancımı ve huzurumu elimden aldın. Şimdi elimde hiçbir şey kalmadı ve sersefil ölüyorum; çünkü bana anlattığın şeyler, benden alıp götürdüğün şeylerin yerini doldurmuyor.”
Bu alında kendimi görüyorum şu an.
Kitabın kapağını kapattıktan sonra duvara boş boş bakarak ‘Sahi insan nedir?’ dedirttin Samuel
Spoiler içerir.*
Hapishanenin küf kokulu soluk duvarları karşılıyor bizi; içinde barındırıyor olduğu birçok kişi ve bu kişilerin hayat hikayeleri ile. Bu hikayelerden birisi de, bir gardiyana yumruk attığı ve burnunun kanamasına neden olduğu için idam cezasına çarptırılan Darrell Standing’e ait. Hayır hayır, birisini öldürdüğü için değil de; bir
Sabahları benim kadar seven şair Şükrü Erbaş'ın, kapağı mint yeşili, içi derya deniz, kıymetli 4 kitabının derlendiği Bütün Şiirler-1 ile günlerimi insanlıkla doldurdum da geldim. İnsan olmayı hissettiren ve hissedenler var olsun.
Kitabın ilk sayfasına kime ait olduğunu bilmediğim bir sözü not düştüm: ''Merhamet acımak değil, acıtmamaktır.''
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Geçenlerde Cemal Süreya bir kez daha kurşuna dizildi, bizzat gözlerimle şahit oldum. Bu kurşunları atanların çoğu da arkadaşımdır, sevdiğim
Sevgili Dost,
Bir zarf açmak kadar kalbi titreten ne vardır. Zarf mahremiyettir, mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar.