Uraz'ın ve annemin yanından ayrıldıktan sonra sahilde saatlerce yürüdüm. Hava iyice kararıp da insanlar evlerine dönmeye başlayıncaya kadar eve dönmeyi reddettim. Bunca zaman sonra, defalarca kaybolup defalarca kendimi bulduktan sonra şimdi yine kayıptım. Kalabalık bir şehrin tam ortasında yapayalnızdım.
Eni ve boyu kilometrelerce uzanıyormuş gibi gelen odanın ortasında Kala kalmıştım .. En ufak bir hareket , pen ufak bir ses yoktu . Kocaman bir boşluğun ortasında yapayalnızdım.
Çinliler, insanın başına düşen su damlalarını keşfetmişler, Fransızlarsa sessizliği. Her türlü vakit geçirme olanağını yok ediyorlar. Ne kitap, ne kağıt, ne kalem. Kalın demir parmaklıklı pencere tahtalarla iyice kapatılmış, birkaç ufak delik iyiden iyiye ölgün bir ışının içeri sızmasını sağlıyor. Bu iç parçalayıcı çığlıkla çok etkilenmiş, kafese kapatılmış yırtıcı bir hayvan gibi dolanıp duruyordum. Herkes tarafından terk edilmiş ve canlı canlı gömülmüş hissediyordum ken- dimi. Yapayalnızdım, kulağıma gelen, yürek paralayıcı bir çığlıktan ibaretti.