1961 yılında Rize'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İyidere, Rize ve Trabzon'da gördü. Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1987). Niğde ve Sivas'ta edebiyat öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisansını Cumhuriyet Üniversitesinde verdi (1992). 1993'te mezun olduğu bölüme araştırma görevlisi olarak girdi. Doktorasını 'Tanzimat ve Servet-i Fünûn Devirlerinde Batı Edebiyatından Yapılan Şiir Tercümeleri Üzerine Bir İnceleme (1859-1901)' teziyle tamamladı.
Boris Vian'ın Günlerin Köpüğü isimli kitabında Chick isimli arkadaşın Sartre (yanlış hatırlamıyorsam kitapta ironi amaçlı Partre diye geçer) hayranlığı vardır ama ne hayranlık... Varını yoğunu hatta hayatını bile Sartre için feda edebilir. Ona ait olmasa bile Sartre adının geçtiğı her kitabı alıp okumak ve her şeyi satın almak ister. Sartre isminin gecmesi yeterlidir çünkü Chick için.
Aynı benim Edip Cansever hayranlığım gibi...
İsmini duymam bile kalp atışlarımda feci bir dalga yaratıp beni milyon heyecana zerk edebilir. Benim Stendhal sendromum da Edip Canseverdir işte. Yüreğim avuçlarımda okurum onun her şiirini. Kutsarım, kutsarım, kutsarım her sözünü. Başka yazarlar başķa şairler sevmişliğim de vardır elbet ama büyüdükçe lezzetlenen tek sevgi bende Edip Cansever olmuştur. İşte aynı arkadaşımız Chick gibi Cansever ismi gectigi için alıp okumuş oldum bu kitabı da.
Kitabı okuduğum her an yazar bu kitabı neden kopyaladı pardon neden yazdı sorusu bana eşlik etti.
Devrim Dirlikyapan tarafından zaten hazırlanmış, Edip Cansever'in yaşama, sanata ve özelinde şiire dair görüşlerini, soruşturmalarını, bazı mektuplarını topladığı "Şiiri Şiirle Ölçmek" kitabı varken aynı yazıları yeniden buraya alıp bir de ilkokul bebesine anlatır gibi güya değerlendirip yorumlamanın mantığı neydi gerçekten hiç anlamadım.
Nasil olsa Cansever hayranı biri alır da bir şey sanıp okur diye düşünmüş olabilir.
Bu kitaba 1 puan vermek isterdim ama içinde vahiy gibi kutsadığım Cansever'in şiirleri ve cümleleri oldugu için sadece puanlamamayı tercih ettim.
Ne de olsa Stendhal Sendromu affola.
ben aşkta acemiydim seni sevmekte usta
Aşk herkes için farklı şeyler ifade eder. Bugüne kadar da aşk ile alakalı bir sürü yazar , bir sürü şair , bir sürü insan ve bir sürü tabirler dönmüştür. Herkes kendine göre anlamlandırmış , tanımlamış ve açıklamıştır. Ali İhsan Kolcu da kendine göre aşk betimlemeleri yapmış. O kadar vurucu , o kadar hassas , etkileyici cümleler ve tabirler var ki şiiri yarıda kesip sadece o cümle üzerine bile saatlerce düşünülür.
yalnızlık kimi zaman buzdan bir elbisedir
kendi kalabalığında ansızın üşür insan
Dörtlükler , beyitler , satırlar arasında o kadar güzel , o kadar anlamlı cümlelere denk geliyorsunuz ki o cümle tek başına yeterli oluyor birçok şeyi anlatmak için. Farklı bakışlar , farklı tabirler.. Şiirlerin arasında beğendiğiniz satırları çizmek istediğinizde kitabın , neredeyse her sayfasında birkaç çizik olduğunu göreceksiniz. Çünkü gerçekten her şiirde , insanın gönül teline dokunan bir cümle yahut bir tabir bulunmaktadır.
Bu eser Ali İhsan Kolcu hocanın 21 ayrı edebiyat kuramını, tanım, tahlil, tenkit sıralamasına göre incelediği epeyce yoğun bir eser. Ancak aynı şeyleri sürekli tekrarlaması okuyanda bıkkınlık oluşturuyor bir süre sonra. Kuramların Batı menşeylerini verdikten sonra edebiyatımızdaki örneklerine geçiyor, ardından Türk edebiyatından metin ve şiir örneklerini anlattığı kuram doğrultusunda tahlil yoluyla okumasını yapıyor.
Ancak kuramlar hakkında hiçbir fikriniz yoksa benim gibi hataya düşerek bu eserden başlamayın, yoksa epey uğraşırsınız. Kuram nedir, ne işe yarar, kuramcılar kimlerdir gibi soruların cevaplarını bulun önce, Bu bakımdan kuramların tarihsel süreci içi Fatma Erkman Akerson'un Edebiyat Kuramları isimli eseri, Cemal Sakallı'nın Günümüz Edebiyat ve Eleştiri Kuramları gibi eserleri yardımcı olacak niteliktedir. Meraklısı için incelemeye değer bir eser.