Dünyanın dört bir yanında binlercesi, milyonlarcası vardı; inanca duydukları ihtiyacı yitirmeden inançlarını yitiren insanlar.
Sayfa 323Kitabı okudu
“Yıldızı görmek, ayı görmek, güneşi görmek. Ve hepsinin birer birer ruhun ufkunda batışlarını hüzünle, fakat umudu yitirmeden gözlemek ve gözlemlemek.”
Sayfa 57Kitabı okudu
ben, sen davâsı çıktı ortaya/
ayrı düştük gayrı düştük/
vakit yitirmeden dönelim dersen sılaya/
bir iken çok olduk/
çok iken bir olalım dersen hatırla/
Bütün imânını, yani mânevî servetini yitirip yeniden bulsan, ne olacaksan, yitirmeden de öyle olacaksın sen, diriliş eri! Sen Allah’ ın dünyada öyle bir halifesisin ki, senden daha şahsî, senden daha içtimaî biri, senden daha tarih bilinçli ve tarihle yoğrulmuş bir başkası olamaz.
Sayfa 37Kitabı okudu
youtu.be/07u29vxa_ZQ
Feleğe söylenmeden, gözyaşı dökmeden, umudu yitirmeden,
Tebessüm ile Dua ile Hasret ile....
Bir türkü dinlemek mümkün müdür..?
"Öyle varlıklar vardır ki, Tanrı'nın bunlarla masumiyetini yitirmeden ilgilenmesi mümkün değildir."
Sayfa 36Kitabı okudu
Yazdığınız şeye inancınızı asla yitirmeden, sabır ve kararlılıkla yazarak yazar olunur.
Sayfa 37 - CanKitabı okudu
-Bir öğle üzeri ya Saray tutusursa? korkusuyla irkildiği an ve
başka bir gün, masanın üstünde yarım bırakmış olduğu bir bardak çayı birlikte düşündü. Yıllar önce yaptığı neşeli bir sıçrama
hareketiyle açılan çocukluk elbisesinin eteklerinden başlayarak
- bahçeyi -çiçek isimlerini - Fulya Teyze'yi - Balkonu -Balkonun beyaz yüzünde kımıldayan gölgeleri-hatıra defterinde altın harflerle yazılı unvanlan -Türk Yılmaz şarkısını - Kazım
Karabekir'in kırmızı bayraklı siyah bir arabayla Saray'a geldiği,
yanağını okşadığı günü - Büyük kumandanlann bazı sözlerini
- Ali Yaver Paşa'nın iki kız eviadına yazdığı "İşte hayat işte
Emel, Vatan için sağlam Temel" şiirini - Cenaze törenlerini -
Cenaze törenlerinin arkasından çıkanlan Japon işi mendilleri -
gözyaşlannı - bağınşmalan-beyaz halkonun aşağı doğru sarkmasuu - yanıyoruz seslerini - Saray yaıuyor seslerini -Su sesini -alevlerinin sesini - çatırtılarm, çöküşlerin sesini ve sessizli
ği... Kişileri yangında ölen koca bir ailenin, saltanabn, debdebenin yıkıhşından sonra - tek başına kalışım - Kendi ismiyle ya
şama katıldığı gün SİMSİYAH DAKTİLO ÖNLÜGÜNÜ üstüne
giydiği dakikayı - aynalardaki hüzünlü görünrusünü - sanki
derinlere gömülü ANILARINI belirtiyormuş gibi acı gülümsemesini -Ona ESRARLI bir güzellik veren BAKİRE BİR KIZ
OLUŞUNU -ŞEREFİNİ -NAMUSUNU - yitirmeden yaşamasının kendi kendisinin ve başkalarnun üstünde bırakhğı E5-
RARLI HA YRANUGI- ESRARLI HAYATINI- DÜŞÜNDÜ ...
Makinesinin başına geçip oturdu.
Sayfa 28Kitabı okudu
Artık onuru korumak için büyük paraların gerektiğini, ama büyük paraların onuru yitirmeden kazanılamayacağını öğrenmiştim.
•°|\\
Hayatta gerçekleşen her şeye rağmen gülümsemesinden hiçbir şey yitirmeden her zaman büyük bir tebessümle hayata karşı duruş sergileyen insanların hayranıyım.
Çünkü somurtmak her zaman daha kolaydır.🌸🌸🌸
— Vay canına, Nişapur'lu İbrahim Hayyam'ın oğlu Ömer'i nasıl oldu da tanımadım? Horasan'ın yıldızı, İran'ın, Irak'ı Arabî ve Irak-ı Acemî olmak üzere her iki Irak'ın dâhisi, feylesofların prensi Ömer!
Sözde derinden bir selam verip, parmaklarını sarığının iki yanında şakırdatınca, aylakların kahkahalarına yol açtı.
— İman sahibi, inanç sahibi, rubailer yazarını kim tanımaz?
Şarap testimi kırdın, Tanrım.
Zevk yolumu tıkadın, Tanrım.
Nar rengi şarabımı yere çaldın, Tanrım.
Tövbeler olsun, yoksa sarhoş musun Tanrım?
Hayyam, kızgın ve endişeli, dinledi. Bu biçimde bir kışkırtma, cinayete davetiye çıkartmak demekti. Tek bir saniye yitirmeden, kalabalıktan ayartılan olmasın diye, yüksek sesle haykırdı:
— Bu dörtlüğü ilk kez duyuyorum. Benim yazdığım rubai şöyle: Hiç, hiç bir şey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar.
Şu cahillere bak, dünyaya egemen onlar.
Onlardan değilsen eğer, sana kâfir derler.
epub gillerden :(Kitabı yarım bıraktı
Tarihimiz, heyecan ve azmini yitirmeden vazifelerini ibadet bilinciyle yerine getiren, çok zor şartlarda bile dini eğitim faaliyetlerine aralıksız devam eden fedakâr alimlerle doludur.
