Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Yüce dağlar başında mı Zemherinin kışında mı Şu gönlümün bir umudu gülüm Gözlerinin yaşında mı?“
120 syf.
·
Puan vermedi
·
35 günde okudu
Symposion ve Eros
Uzun bir inceleme yazmaya niyetim yoktu fakat sanırım yine uzatacağım. (Kendim için notlar) Önce şunu söylemem gerekir ki: Platon’un diyaloglar içinde hocası Sokrates’i böylesine bilge ve saygın biri olarak tasvir edip onurlandırması, bu diyaloglar içinde kendi adını hiç geçirmemesi beni etkiliyor. Kitabın Yunanca adı Symposion, dilimizdeki
Şölen - Dostluk
Şölen - DostlukPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20194,040 okunma
Reklam
gözlerime bakmaya alışık olduğu halde, bakmamayı marifet sanıyordu. ben o’na bakmayı en yüce erdem… seviyor muyum hâlâ? yoksa duyduklarım yalnızca bir alt yazılı film erotizmi mi?..
Sayfa 34 - gördüm, gülümsedi gülKitabı okuyor
8/10 puan verdi
Sade Bir Hayat, Gerçek Mutluluğun Anahtarı Olabilir mi?
Yoksul bir köylünün oğlu vaftiz babası bulamadığı için donmak üzereyken, onu kurtaran gizemli bir adam... Aç bir dilencinin yalvarmalarına kulak tıkayan zenginler ve dilenciye gösterilen merhametin yarattığı mucize... Bir kralın üç soruya cevap arayışı ve onu gerçeğe ulaştıran çobanın bilgeliği... Bu sahneler, yüzyıllardır insan ruhunun
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019191,6bin okunma
Yitik Sevdalar Üstüne
İstif ettik sevgimizi yangın yüreklerimizde. Acılar serptik yaralarımıza gönül tezgâhında. Çile çıkagelirken aşkı gönül otağından kovduk. Hani biz, aşkla çıkacaktık yüce kalelere? Çırpınırken aldatılmışlığın dehlizlerinde Terk etti bizi sevdalar hüzünle. Siz, sevdayı hiç aradınız mı dostlar? Kanadı kırık bir martıda gördük Kanayan ve acıyan
Ama ölüm denen yüce ni­met de onu dileyenleri bahtiyar eder mi?
Reklam
Acaba Nietzsche üstün insan ile "insan-ı kâmil"i mi bulmaya çabalıyordu? Sonsuz tekrarlanma, yüce Kur'an'daki "her an yeniden yaratış ve tasarruf kavramlarına dayanan "ibn'ül-vakt/zamanın oğlu" anlayışına benzerlik gösterir. Bütün bildiklerini bir kenara atarak yeniden yapılanma ise ontolojik olarak nefs-i emmâre konumundan nefs-i levvâme'ye geçişi anımsatır (İlkel dürtülerin hüküm sürdüğü hayvani- dürtüsel nefs konumundan, özeleştiri ile kendini kınayan nefs konumuna geçiş, a transgression from drive-soul to self- reflective soul). Bu süreç her Müslüman'ın ontolojik yükselme aşamasında geçtiği ilk iki basamağı temsil eder. Elbette ki Nietzsche, nefs-i kâmile'ye ulaşmak için aşılması gereken daha birçok basamak olduğundan habersizdir. Belki her şeyden önemlisi, insanın bu latif yolculuğunun sistematik bir ilahî eğitim gerektirmesidir. Vahiy yoluyla insanlığa tebliğ edilen, tabiri caizse "kullanım kılavuzu"na başvurmadan, eğitimsizce kendi başına yükseklerde uçmak, ileride Yeni Çağ manevi arayışlarının eleştirisinde göreceğimiz gibi, olağanüstü tehlikelidir. Bu kitapsız, Kur'an'sız, rehbersiz arayış, ne yazık ki Nietzsche gibi bir dehayı, 45 yaşında ölünceye kadar hiç çıkamayacağı bir psikoza kadar sürüklemiştir.
Sayfa 31 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
240 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir insanın kendisini, kendi sürecini, kendi yolculuğunu unutması kadar dramatik bir şey yoktur. Yaratıcısına değer vermemiş, hayatında O'nu hep arkaya atmış, göz ardı etmiş, umursamamış; kendisine hayat bahşeden Zat ile ilişkisini barışık tutmak ve O'nu sevip saymak için gayret etmemiş; dolayısıyla böyle bir farkındalıktan uzaklaşmış kimselere Cenâb-ı Hak kendilerini unutturuyor.İrade sahibi olan insan, geleceğine kendisi karar verebilen varlıktır. Asıl mesele, bu sınırlı ve sorumlu aralıktaki insanın, Yüce Yaradan'a karşı sevgi ve saygıyla mı, yoksa O'nu (c.c.) umursamadan mı hayatına devam ettiğidir. Hayat, hep akan yanıyla kaybettiğimiz zamandır. Ve biz o zamanın içerisine deneyimlememiz gerekenleri yeterince eklediysek süreci doğru değerlen- dirdik, değilse fırsat elden kaçıyor demektir. ...Arka kapaktan.. Biz şu anda o günlerdeyiz ama ne yazık ki herkes mümin değil. Neden? Cevap çok basit: Çünkü adım atmamanın önündeki engel, "görememek" değil. Bilgi eksikliği değil. Bu dün de böyleydi, önceki gün de böyleydi, Orta Çağ'da da böyleydi, Hz. Nuh (a.s.) zamanında da böyleydi, Hz. Adem (a.s.) zamanında da böyleydi. Yaratıcı'nın varlığını itiraf edip adım atmanın önündeki engel; O'nun büyüklüğünü dile getirip O'na saygı duymaktan kaçınmak ve böylece büyüklenmektir. ...Syf 226
Kendini Unutma
Kendini UnutmaHalis Aydemir · İnsan Yayınları · 0125 okunma
"Bu," dedi yanımdaki ağır başlı gözlemci, "bir kitap kurdu ölü düşünceleri kemirgen için doğmuş insanlardan biri. Görüyorsun ya giysileri kitapların tozuyla kaplı . Kafasının içinde düşüncelerin cağıldadığı bir kaynak yoktur bunun; bir kenara yığıp durduğu onca sey de şimdi yok olup gitti işte ;zavallı adam bundan sonra ne yapar, bilemiyorum. İçine su serperek bir şeyler söyleyemez misin? "Sevgili bayım, " dedim umutsuzluk içindeki kitap kurduna. "Doğa bir kitap dan daha iyi değil mi? İnsan yüreği herhangi bir felsefe dizgesinden daha derin değil mi? Yaşam,geçmişteki gözlemcilerin ondan bulduğunu sanıp özdeyişlere dökmeye çalıştığından çok daha yol gösterici bilgiyle dolu değil mi? Neşeniz hemen kaçı vermesin . Zaman'ın yüce kitabı hala açık duruyor onumuzde; onu doğru düzgün okumayı başarırsak, sonsuz doğruluğun yolunu açacaktır bize.
Sayfa 75 - Kırmızı KediKitabı okudu
Ve son olarak, büyük İmparatorun kahraman ordudan son ayrılışını tarihçiler bize büyük ve dahice bir şey olarak sunuyorlar. Halkın dilinde alçaklığın son kertesi olarak adlandırılan ve bütün çocuklara utanılacak bir şey olarak öğretilen bu son kaçış bile tarihçilerin dilinde bir mazerete kavuşuyor. Tarihçiler, tarihsel usa vurmanın elastikiyetini daha fazla zorlamak imkansız hale geldiği zaman, yapılan eylemlerin bütün insanların iyi ve hatta doğru dediği şeye karşıt olduğu açıkça ortaya çıktığı zaman büyüklük cankurtaranına başvururlar. Büyüklük sanki iyi ve kötü ölçütünü dışarıda bırakır. Büyük için kötü yoktur. Hiçbir facianın suçu büyüğe yüklenemez. Tarihçiler bir kez "C'est grand!"³⁹ (³⁹Bu muhteşem) dedi mi, o zaman artık iyi ve kötü yoktur, "grand" ve "grand olmayan" vardır. Grand iyidir, grand olmayan kötüdür. Grand, onların anlayışına göre, kahramanlar denilen bazı özel canlıların niteliğidir. Ve sıcak kürkü içinde, sadece arkadaşı değil, (onun görüşüne göre) buraya onun getirdiği insanları ardında bırakıp eve kaçan Napolyon içinden que c'est grand diye geçiriyor ve yüreği rahat. "Du sublime (kendinde süblime bir şeyler görüyor) au ridicule il n'y a qu'un pas,"⁴⁰ (⁴⁰ Yüce olmakla gülünç olmak arasında sadece bir adım var.) diyor. Ve tüm dünya elli yıl tekrarlıyor. "Sublime! Grand! Napoleon le grand! Du sublime au ridicule il n'y a qu'un pas." Kimsenin aklına, iyi ve kötü ölçüsüne vurulamayan bir yüceliği kabul etmenin kendi hiçliğini ve ölçülmez küçüklüğünü kabul etmek olduğu gelmiyor.
Sayfa 676Kitabı okudu
Reklam
-İnandınız mı buna? -Korkarım ki, evet, inandım. Fakat içimde daima başka bir inanç da taşıdım. Meşum anda yüce bir duygu içine girecek, kurtaracaktı onu!
Sayfa 901 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
"Ata biniyorsun öyle mi? Şimdi de süratle hedefine at koşturuyorsun öyle mi? Ama kötürüm ayağın da oturuyor at sırtında. Hedefine vardığında, atından aşağıya adadığında; tam da kendi doruğunda, sen daha yüce insan, sendeleyeceksin."
Sayfa 295Kitabı okudu
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
Nakledildiğine göre Hz. İsa (a.s) bir gün bahçe sulayan bir bir delikanlı ile karşılașır. Delikanlı Hz. İsa'ya; "Rabbinden, sevgisinin zerre ağırlığındaki bir kısmını bana bağışlamasını dile." der. Hz. İsa ona; "Sen zerre kadarına dayanamazsın." diye karşılık verir. Delikanlı; "O halde zerre kadarının yarısını versin." der. Bunun üzerine Hz. İsa onun için; "Ya Rabbi! Bu gence sevginin zerre kadarının yarısını bağışla." diye dua eder ve yoluna devam eder. Epeyce bir müddet sonra Hz. İsa'nın (a.s) yolu yine oraya düşer, delikanlıyı sorar; "Delirdi, dağlara çıktı." derler. Hz. İsa delikanlıyı kendisine göstermesi için Allah'a dua eder. O sırada delikanlıyı dağlar arasında görür, onu gözlerini gökyüzüne dikmiş ve bir kaya üzerinde dimdik ayakta dururken bulur. Hz. İsa (a.s) delikanlıya selam verir, selamını almaz, "Ben İsa'yım." diye kendisini tanıtarak delikanlının ilgisini çekmeye çalışırken Yüce Allah (c.c) 'tan kendisine şu vahiy gelir; "Kalbinde benim sevgimin yarım zerresini taşıyan kimse insanoğlunun sözünü hiç duyar mı? İzzet ve celalim hakkı için sen onu testere ile ikiye biçsen onun acısını bile duymaz."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.