Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Mösyö, yolda giderken bir kaza olsa, o anda orada bulunan bir doktor ayaklarının dibinde yaralı biri kanlar içinde can çekişirken, ben artık emekli oldum, yürüyüşüme devam edeyim diyebilir mi? Eğer bu olaylar olduğunda Nice'de olsaydım ve polis birini gönderip yardım etmemi isteseydi hiç kuşkusuz reddederdim. Ama bu olay, bir çeşit yüce Tanrı'nın elime yolladığı bir şey oldu."
Ömer Hayyam
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle; Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Reklam
Bu dünyada karşılaşmaktan korktuğumuz maddi/somut tehlikeler bizleri gerçekten de Alemlerin Rabbi Yüce Allah’ın celle celaluhu, nihai yargısı düşüncesinden daha fazla korkutur hale mi geldi yoksa?
Allah Hakkında "Yön" Meselesi:
Soru: Allah hakkında cihet (yön)e inanan kimse bid'atçı veya kâfir olur mu, olmaz mı? Cevap: Cihete (yöne) inanan kimse, yüce Allah'ın yarattığı şeylerin için- de olduğuna, yaratıkların O'nu kapsadığına ve göklerin O'nu kuşattığına, bazı yaratıkların O'nun üstünde, bazılarının da altında olduğuna inanıyorsa, sapıklık
DAVETİYE Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
..(Bir gün:) "Ey Allah'ın Rasûlü, daha önce hayırdan sonra şer olduğu gibi bu hayırdan sonra da şer olacak mı?" diye sordum, "Evet" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Rasûlü, ondan korunmanın yolu nedir?" diye sorunca, "Kılıç" buyurdu. Ben: "Kılıcı kullanarak bu dönemi atlatacak mıyız? Ondan sonra ne olacak?" diye sordum. "Duman üzerinde bir sakinlik" buyurdu. Ben: "Sakinlikten sonra ne olacak?" diye sorunca şöyle buyurdu: "Dalâlet davetçileri olacak. Eğer o gün yeryüzünde aziz ve yüce olan Allah'ın bir halifesini görürsen, sırtına vursa ve malını alsa bile ona itaat et. Eğer halife göremezsen, bir ağaç kökü ısırırken ölüm seni yakalayana kadar kaç." Ben: "Ey Allah'ın Rasûlü, peki ondan sonra ne olacak?" diye sordum, "Deccal (çıkacak)" buyurdu.
Reklam
Hep üretmek, hep tüketmek. Sürekli üretimle tüketim arasında gerilip kalmış minicik bir özneden öte ne ki günümüz insanı. Çağdaş uygarlık vere vere bunu verebildi ona. Oysa daha yüce, daha anlamlı uğraşlar yaraşmaz mı insana?
Kimse neden yasalara uyduğumuzu, niçin ödevlerimizi yerine getirdiğimizi sorgulamaz. Radarlar yüzünden mi, çocuklar yüzünden mi? Ödevimizi, korktuğumuz için mi yapıyoruz? Yoksa, yüce gönüllülüğümüzden mi? Yoksa, nezaketten mi? Ya da; iyi niyetten mi? Söylenerek mi? Gülümseyerek mi? Hiç önemi yok.
Sayfa 30 - Günışığı Kitaplığı
Çünkü insan ya düşkünlere acır, ya da yüce varlıkları kıskanır. (Üzgün) Eskiden tanrılar varmış, insanların kaderine hükmeden tanrılar! Ve onların yeryüzündeki gölgesi krallar,imparatorlar! Onlar bir iç çekti mi bütün millet inlermiş.
Sayfa 24 - İletişimKitabı okudu
Tenkit
Bez pazarına arşın, ekmek pazarına okka nasıl lâzım ise edebiyata ölçü olan tenkit, belki daha ziyade lâzımdır. Edebiyat gıda-yı maneviyemizdir (manevî besinimizdir) ki gıda-yı maddiyeden daha mübarektir; mizan ister. Her ne olur ise olsun giymiyoruz, her ne olsa olsun yemiyoruz da her ne olur ise olsun okunur mu? Çuhaları, bezleri çeşm edip (gözden geçirip?) derecelerini bilmek zarur olur da alınacak ve okunacak eserleri, hikâyeleri ve fennî kitapları mizana alıp (ölçüp biçip) ne derece şeyler olduğunu bilmek gerek olmaz mı? Bunların mahiyet ve derecesini tayin edecek "bîtarafâne tenkit''tir (yansız, objektif eleştiridir). Lâkin bütün memaliki İslâmiye'de (Müslüman ülkelerinde) "hiciv” malûm, "medhiye” muteber olunup, "tenkit” lisanlarda ve lügatlerde görülmemektedir. Tenkidin makam-ı âlisine (yüce makamına) arslan yuvasına girmiş tülki (tilki) gibi gıybet yerleşmiştir.
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
"Keşke yüz kere onun boynuna sarılacak duruma gelmeseydim! Yüce Tanrım biliyor ya, etrafını birçok güzel şeyin sardığını gören, ama onlara dokunma izni olmayan biri gibiyim; dokunmak insanların elbette en doğal içgüdüsü. Çocuklar gözlerine ilişen her şeye dokunmazlar mı? - Ya ben?"
Hakikat güzel, hem ateşli, hem efkârlı (düşünce değeri taşıyan) şiir numûnesi Tercüman-ı Hakikat'te Hayret serlevhası altında Deli Şair imzasıyla neşrolunmuştur. Aferin Deli birader! Lügat dizmemişsiz; inci ve efkâr-ı âli (yüce düşünceler) dizmişsiz. işte bazı ebyatı (beyitleri) bunlardır: Semadan bir melek hayretle der: İnsanlar, insanlar! Nedir bu ruy-ı arzı kaplıyor al kanlar, insanlar. Ölen kim, öldüren kim, zulmeden kim, ağlayan kimdir? Biraz fikreyleyin; sizden değil mi onlar? İnsanlar!
Sayfa 207Kitabı okudu
Peygamber(s.a.v)'in sahabîsi Abdullah b. Büşra(r.a) rivayet etmiştir: "Peygamer(s.a.v) bir kimseye kapıya gelip içeri girmek için izin istediği zaman kapıya karşı durmazdı. Kapının sağına veya soluna geçip orada dururdu. Eğer kendisine eve girme hususunda izin verilir ise içeri girerdi. İzin verilmezse geri dönerdi.(Ebu Davud, el müsned, sünenü'l kübra) Açıklama: Kapının biraz gerisinde durmak ve açıldığı zaman içeriyi görmeyecek şekilde kapının sağ ya da sol tarafına çekilmek, kapı açılınca derhal içeriye gözleri uzatmamak, Hz. Peygamber(s.a.v)'in sünnetinden ve terbiye esaslarındandır. Ayrıca kapıyı çalmadan önce acaba içerde kimse var mı, anlamındada olsa kapıdan veya pencereden içeriye bakmamak Yüce Allah'ın"tecessüs etmeyiniz.." ayeti kerimesine de aykırıdır.
İNANMAYI İSTEMEK
Âşık-hikayecilerle onun ortak bir özelliği de, geleneğin hikayecileri gibi anlattığı şeylere ''inanma''sıdır. Azra Erhat'la konuşmasında ünlü Kürt ''dengbej''i Abdalı Zeyneki üzerine bir efsaneyi anlatıyor: Bu iki gözü kör destancı yolda bir yaralı turna bulmuş. Yüce bir dağın başına çıkmış ve günlerce, gecelerce Allaha yalvarmış ''Turnayı sağalt, benim de gözlerimi aç'' diye. Birden bir ışık patlamış. Gözünün önünde ve patlayan ışıkta turnayı görmüş. Turnaya elini uzatmış, turna uçmuş gitmiş... Azra Erhat'ın: ''Abdalı Zeyneki'nin gözü açılmış mı?'' sorusuna, Yaşar Kemal: ''Açılmış tabii, ve gerçekten de açılmış. Altmış yaşından sonra açıldığı söyleniyor ve gören var,'' diyor. Yaşar Kemal bu mucizeye gerçekten inanmış mı? Bu, yersiz bir soru bence. Belki aklı ile inanmıyor, ama hikayeci, destancı olarak inanmak istiyor içinden. Öyle olmasa halk destancılarının anlatmalarındaki tadı ve gücü veremezdi hikayelerine.
Yaşar Kemal'in Yörük Kilimindeki NakışlarKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.