Aptallar bile erkeklerle kadınların zaman zaman farklı düşündüklerini bilir, ama en büyük fark şudur: Erkekler unutur, ama asla affetmez; kadınlar affeder, ama asla unutmaz.
Bu fena mülküne ibretle nazar kıl ey can
Gafleti eyle heba, hali değildir meydan
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han
Şad hezar ömrü sürur ile geçirsen bir an
Ne güle bülbüle baki, a gözüm bağ-ı cihan
Kime yar oldu; muradınca felek-i devr-i zaman
(Bu fani varlığa ibretle bak ey can
Gafleti dağıt, boş değildir meydan
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han
Yüz bin ömrü sevinç ile geçirsen, bir an
Dünya bostanı, ne güle ne de bülbüle kalır
Muradınca kime yar oldu; zamanın çarkı?)
''Ölmemişler seni mi avlıyor?
-Evet! Gri Adamlar! Benim peşimde! Ve hanın tam önünde bir Karanlıktazısı vardı! Neden peşimde olduklarını bilmek istiyorum.
Gölgekardeşler! Çekirge çöktü, saldırı beklemiş gibi iki yanına baktı.
Gölgekardeşleri görmeyeli uzun zaman oldu.
-Gitmelisin, Genç Boğa. Büyük tehlike!''
''Artur Şahinkanadı koklayıcının omzuna bir şaplak attı.
-Bazen Çark aramıza birilerini ekler, dostum. Belki bir gün sen de kendini aramızda bulursun.''
Hurin kendisine bir taç önerilmiş gibi oturduğu yerde dikildi. Şahinkanadı eyerinden Rand'a resmiyetle eğildi. ''İzninle... Lord Rand. Borazancı, bize Boru'yla müzik çalar mısın?''
“Karanlık Varlık Shayol Ghul’de kıpırdanıyor,” diye yanıt verdi Aes Sedai. “Desen’e gölge düşüyor ve gelecek bir iğnenin ucunda dengede duruyor. Bu delikanlı tehlikeli.”
Giyinişi, konuşması, hareketleri ile tamamıyla farklı bir sosyo - ekonomik düzeyden, eğitimden gelmiş bir genç kadın. Ama o bana baktığı zaman beni görmüyor bile. Çünkü kendi çarkı içerisinde insanın özünü değil, görünüşünü görmeye proğramlanmış bir kültürden geliyor. "Can" a değil, "yüz" e odaklanan bir kültürde büyümüş. Ben ise farkında olmadan onun kültürünü üstün kabul ediyor ve özümdeki zenginliklerden bihaber, acı çekiyordum.....
Allah (c.c.), zaman çarkı içinde vukubulacak her şeyi, insanoğlunun yapacağı icat ve ilmî keşifleri de ilm-i ezelisiyle bilir. Keşifler Allah (c.c.)'ın kâinatın nizamı için koyduğu kanunların bilinmesinden ibarettir. (Dünyanın kendi etrafında ve güneşin etrafında dönmesi gibi) Bu kanun ve nizamları yaratan Allah (c.c.), Kur'ân'ı
indirdi ve elçisine sünnet-i Nebevi'yi vahyetti. "O (peygamber) kendiliğinden (kendi hevasından) konuşmaz.” (Necm, 3)
Öyle ise Allah (c.c.)'ın kâinat için koyduğu nizam ile Kur'ân'daki nizamı asla çelişmez. Kâinat, Allah (c.c.)'ın (menzur) gözler önüne serdiği nizamı, Kur'ân ise (mestur) satırlara yerleştirdiği nizamıdır. Bu iki nizam asla karşı karşıya gelerek çelişkiye düşmezler.
Hiçbir ilmî teorinin Kur'ân âyeti veya sahih olan hadis-i nebevi ile çelişkiye düşmesi mümkün değildir. Çelişkiye düştüğü takdirde o teori henüz tam tespit edilmemiş demektir. Zira nice ilmî gerçek olarak kabul ettiğimiz teoriler vardır ki daha sonra o teorilerin sahipleri o teorilerden dönmüş veya onlardan sonra gelen bilginler o teorilerin hatalı olduğunu ispat etmiştir.
Sadettin Ökten: Batı diyor ki özgürlük çok önemli. Fakat görüyoruz ki bu özgürlük, mutluluk getirmiyor çünkü namütenahi bir özgürlük yok. Mühim olan toplumda bir ahengin, nizamın kurulması. O zaman da özgürlüğünüzden geri adım atmak zorundasınız. Osmanlı'nın yaptığı o; bedeli devlet sizin adınıza ödüyor, size de sizin mutlu olabileceğiniz bir çerçeve çiziyor. Kapitalizm bununla yürümez. Ürettiğiniz malı tüketmezseniz kapitalizm çarkı tıkanır. Mutlaka üretecek ve tüketeceksiniz.