Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" İçi boş olduktan sonra, zamanın da eşyanın da insanın da anlamı ve değeri kalıyor mu!? "
Nedense çok kötü şeyler olduğunu düşünüyordum. Bu kadar gizem ve kasvetli bir hava olması normal değildi. Çalışanlar hiçbir şey bilmeseler de sanki bir şeylerden korkuyor gibiydiler. Hepsinin rengi atıyordu ben gidince. Arada uğrayıp bir şey bulup bulamadıklarını soruyordum. Cevap alamayacağımı anlayınca gitmeyi de bıraktım. Sanki bir efsane biliyorlarmış da bana anlatılmıyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Bunları düşündüğümde yine sonuçsuzluk beni yormuştu artık. Nereye bakacağımı, kime soracağımı bilmeden bir boşlukta sürüklenmek gibiydi. Çevremdekilerin söylediği yoluna bak, geleceğin için uğraş demeleri de ayrıca moral bozucu etkenlerdendi. Bir insan nereden geldiğini, ailesini, geçmişini bilmek istemez miydi? Ağaç kovuğundan çıkmadığıma göre bütün bu bilgiler mevcut ama sadece ben ulaşamıyordum. Gerçekten boşlukta, hiçlikte kalıyordu insan. Hayat herkese zor ama bana daha çok manasız geliyordu. Bir hiçken neyin değeri olabilirdi ki. Ben sadece ben varım zamanın birinde dünyaya inmiş ve kaybolmuştu sanki. #Kitaptan #Alıntı:
Reklam
Zamanın değeri dedim de aklıma bakın ne geldi… 10 yılın değerini, yeni boşanmış bir çifte, 1 yılın değerini, sınıfta kalan bir öğrenciye, 9 ayın değerini, yeni doğum yapmış bir anneye, 1 ayın değerini, prematüre bebek sahibi bir anneye, 1 haftanın değerini, haftalık bir derginin editörüne, 1 dakikanın değerini, uçağı kaçıran birine, 1 saniyenin değerini, bir kazayı kıl payı atlatan birine, 1 milisaniyenin değerini, gümüş madalya kazanan kişiye sorun.
Bir şehir büyüdükçe, o şehrin sakinlerinin zamanının değeri de yerin artan gelir oranı ve hayat pahalılığı ile birlikte artar; böylece zamanı idareli kullanmak daha mühim hale gelir ve hayat gittikçe daha aceleci ve sinir bozucu olur. Irving Hoch5
"Yahu biz okuldayken, seni başbakan, cumhurbaşkanı filan olacak sanırdık..." Bu sözü söylediği zamanın başbakanının benim gözümde beş paralık değeri yoktu. Sevgili sınıf arkadaşım, beni sevdiği, bana inandığı için, gözünde çok büyüttüğü, ama gerçekte yada benim gerçeğime göre beş paralık değeri olmayan yerde beni görmek istiyordu.
Sayfa 240 - NESİN YAYINEVİ 5. BASKIKitabı okudu
Reklam
Beni en çok tiksindiren şey, O emret fındık kabuğuna gireyim diyenler, Her önüne geleni şapır şupur öpenler, O gönül okşayıcı laf ebeleri O herkesle incelik yarışına çıkanlar, Akılsızla akıllıyı bir tutanlar Neye yarar bir insanın sizi koltuklaması, Dostluk, güven, sevgi sözü vermesi, Ballandıra ballandıra sizi övmesi, Bunları ilk rastladığı hödüğe de söylemesi? Olmaz, olmaz öyle orta malı değer, Biraz kendini biliyorsa eğer, Hiç kimse istemez o namussuz değeri; Elalemle bir tutulduktan sonra, En şerefli insan bile ucuz şölenlere kalır; Değerli tutulmak, yeğ tutulmak demektir, Herkese değer vermek, değer vermemektir. Madem ki zamanın çirkeflerine daldınız, Siz, inanın, dışımızda kaldınız. Değer konusunda hiç ayrım yapmayan O sınırsız hoşgörü benim harcım değil; Ben ayırdedilmek isterim başkalarından; Kısacası, bana göre değil tüm insanları seven.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Zamanın bir değeri yok. Zaman diye bir şey yok artık. Umut hâlâ var ama.
Zamanın bir değeri yok, Zaman diye bir şey yok artık. Umut hâlâ var ama.
Sayfa 14 - Can Yayınları 4. Basım Kasım 2021
Bizler çalışmanın üstesinden çalışmakla geliriz. Çalışmanın gerçek değeri özverinin gücünde yatar.
Reklam
Zamanın değeri, kalitesine göre ölçülür ve bu da bizim anda olmamıza, o anda var olmamıza bağlıdır.
Sayfa 152 - PENA YayınlarıKitabı okudu
HOCASI TARAFINDAN AZARLANAN PADİŞAH
Osmanlı insanı ne kadar varlıklı olursa olsun, gösteri, gösteriş ve israf sayılabilecek davranışlardan kaçınırdı... İhtiyaçtan fazla tüketmeyi yalnızca israf saymaz, aynı zamanda fakirin hakkına tecavüz de sayar, kul hakkı oluşturduğuna inanırdı. Hayat bu hassasiyetle çerçevelenmiş, hassasiyet padişahları da kuşatmıştı. 1453 yılı Ramazanı... Fetih
Sayfa 151Kitabı okudu
Mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence Gerçekten sevenlerin.Sevgi demem sevgiye Bir döneklik yaparsa bir değişme görünce, Başka yola saparsa sevgili saptı diye: Hayır,sevgi besbelli sağlam bir nirengidir, Boraları gözler de sallanmaz,göğüs gerer, Gemilere yön veren yıldızların dengidir, Değeri bilinmeden başı ta göğe erer. Zamanın soytarısı değildir sevgi asla, Gül yüzlüler göçse de orağına düşerek O değişmez kısacık günlerle haftalarla, Direnir ve katlanır mahşerin ucuna dek. Yanılıyorsam bunda ve çıkarsa yalnışım, Ne hiç kimse sevmiştir,ne ben şiir yazmışım.
Ortaçağın sonlarına doğru, bir yüzyıldan uzun bir süreye yayılan bir birikim kriziyle karşı karşıya kalan feodal ekonomi çökmüştü. Bu krizin boyutunu, 1350 ve 1500 yılları arasında işçiler ile efendileri arasındaki güç ilişkisinde meydana gelen, son derece mühim bir kaymaya işaret eden belli başlı tahminlerden çıkarabiliyoruz. Bu tahminlere göre reel ücretler yüzde yüz oranında artarken fiyatlar % 33 oranında azalmış, kiralar ve çalışma saatleri de aynı şekilde azalmış, yerellerde kendi kendine yeterliliğe doğru bir eğilim görülmeye başlanmıştı. Zamanın toprak sahiplerinin ve tüccarlarının karamsarlığı ile pazarları korumak, rekabeti yok etmek ve insanları kendilerine dayatılan koşullar altında çalıştırmak için Avrupalı devletlerin aldığı önlemler, bu dönemde kronik bir birikim imhası (disaccumulation) eğiliminin var olduğuna dair kanıtlar sunar. Feodal manorların kayıtlarında belirtildiği gibi, “işin kahvaltı kadar değeri yoktu” Dobb 1963: 54). Feodal ekonomi kendini yeniden üretemediği gibi kapitalist bir toplumun da bu düzenden “evrilmesi” mümkün değildi, çünkü kendi kendine yeterlilik ve yeni yüksek ücret rejimi “insanlara refah sağlasa da kapitalist anlamda bir servet oluşumu ihtimalini ortadan kaldırıyordu” (Marx Kapital, Cilt 1: 789). İşte bu kriz karşısında Avrupalı hâkim sınıf, yeni zenginlik kaynaklarına el koymak, ekonomik temelini genişletmek ve emri altına yeni işçiler almak amacıyla giriştiği amansız çabayla birlikte, kapitalist bir dünya düzeninin temellerini atan, en azından üç yüzyıl içinde bütün bir gezegenin tarihini değiştirecek olan küresel bir saldırı başlattı.
Sayfa 92
İmkânların çokluğu da, imkânların kıtlığı gibi hayal kırıklığına yol açabilir. İmkânlar sınırsız olduğunda, içinde yaşanılan zamanın değeri azalır. Bu durumda insanlar, “yapılabilecek bu kadar çok şey karşısında benim yaptığım veya yapabileceğim şey devede kulak kalacaktır,” düşüncesine kapılırlar ve bu düşünce onlarda hayal kırıklığı yaratır.
781 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.