Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fırsatlar sınırsız göründüğünde, içinde yaşanılan zamanın değeri kaçınılmaz olarak azalır. Bu durumda insanlar, "yapılabilecek bu kadar çok şey karşısında benim yaptığım veya yapabileceğim şey devede kulak kalacaktır" düşüncesine kapılırlar.
Ne var ki Allah ve Resulü'nün zamana verdikleri bu kıymet ve öneme parelel bir duyarlılığı bugün pek çok Müslümanda görebilmek maalesef mümkün değildir. Bırakın zamanın kıymetini bilmeyi, böyle bir nimet karşısında bizdeki duyarsızlık hatta vurdumduymazlık içler acısıdır. Oysa Müslümanlar olarak bizlerin sağlam bir zaman tasavvuruna sahip olmamız, zaman bilincini geliştirmemiz, zamanın bize verilen en değerli nimet olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki dilimize ve kültürümüze de yerleşmiş olan "zaman çok kötü!" "zaman öldürmek", "zamanım yok!" "zamane çocuğu!" "zaman sana uymazsa sen zamana uy!" şeklindeki söylenmeler, aslında zamana nasıl baktığımızın birer göstergesidir. Halbuki değeri bilindiği ve değerlendirildiği müddetçe zaman daima iyidir, mübarektir. Yaşadığı en küçük zamandan sorulacağı bilinciyle hareket edip zamanı değerlendirerek "iyi ve aydınlık" kılacak da, aksini yaparak onu "kötü ve karanlık" hale getirecek de biziz.
Sayfa 129 - Otto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Zamanın değeri, çok önemli bir mesele... Koskoca bir hayatın içine birkaç hafta nedir ki ? diye düşünebilirsin mesela. Ama o birkaç haftanın kıymetini doğum yapmaya hazırlanan bir anneye sor bakalım ne diyecek? Birkaç günün değerini organ nakli bekleyen hastalara soralım bakalım. Birkaç saniyenin kıymetini önümden dönen kazazedelere soralım bakalım. Bir salisenin değerini altın madalya için ipi göğüsleme mücadelesi veren koşuculara soralım bakalım."
Bizim medeniyetimizde vakit nakit değil, bir değerdir. Çünkü her nakit , yani para değer değildir, her değer de para değildir. O yüzden zamanın değeri parayla bağlanamaz.
İmkânların çokluğu da, imkânların kıtlığı gibi hayal kırıklığına yol açabilir. İmkânlar sınırsız olduğunda, içinde yaşanılan zamanın değeri azalır. Bu durumda insanlar, “yapılabilecek bu kadar çok şey karşısında benim yaptığım veya yapabileceğim şey devede kulak kalacaktır,” düşüncesine kapılırlar ve bu düşünce onlarda hayal kırıklığı yaratır.
Salt hedefe yönelmek aradaki mekânı bütün anlamından yoksun bırakır. İçini boşaltarak kendi başına bir değeri olmayan bir koridora çevirir..
Reklam
Her şeye rağmen yaşıyordu ve yaşayacaktı. Ne olursa olsun, hayat güzel bir şeydi. Eski saatler bakılması, iyileştirilmesi lâzım gelen temiz yüzlü, iyi yürekli hastalardı ve kitaplar, iyi ciltlenince, birdenbire gençleşiyor, güzel giyinmiş kadınlara benziyorlardı. Birçok ahbap meclislerinde saz yapılıyor, şarkılar, besteler, semaîler okunuyordu. Antikacı dükkânlarında, üzerinde mazinin, yaşanmış zamanın izlerini taşıyan ve bu izlerle güzelliği, değeri artan, hulasa zaman ve insan tecrübesini kutsî bir büyü gibi kendi varlıklarında taşıyan bir yığın eşya vardı. Hâlâ müzayedeler oluyor, geniş ve çıplak, her tarafını dolduran eşyaya rağmen çıplak salonlarda, çiğ ve yüksek tellâl sesleri, etraflarındaki faciaya kayıtsız, elleri arasından geçen şeylerin hakikî değerinden habersiz, telâşlı ve mütehakkim bir eda ile durmadan zengin koleksiyon parçalarını birbiri ardınca sayıyor, Bohemya billûru, Sevr porseleni, Çin kasesi, İran halısı, Hint veya Bizans oyması fildişi, Emprie usulü konsol, Aziz devri yazı takımı, Tebriz cildi, Herat minyatürü, Diyarbekir ve Bursa kumaşı, İstanbul yazması, Edirne kesmesi elden ele dolaşıyor, sonunda ya bir müze salonunda, yahut şahsî bir koleksiyonda, zaman dışında kalmış yekpare uykularını uyumak için sahip değiştiriyordu.
Sayfa 16 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Gücün 48 Yasası
Gücün 48 yasası 1-Sizin üstünüzde bulunanların kendilerini üstün hissetmelerini sağlayın. Onları memnun etme ve etkileme arzunuzla yeteneklerinizi göstermede çok fazla ileri gitmeyin, yoksa tam tersine neden olursunuz, yani korku ve güvensizlik uyandırırsınız. Ustanızın olduğundan daha parlak görünmesini sağlayın ve gücün doruklarına
Zamanın Değeri
Bir saniyenin değerini: Araba kazasını ''bir saniyeyle'' atlatan kişiye sor. Bir dakikanın değerini: Uçağını ''bir dakikayla'' kaçıran kişiye sor. Bir saatin değerini: Buluşmayı ''bir saattir'' bekleyen kişiye sor. Bir günün değerini: ''Bir gün boyunca'' aç kalan kişiye sor. Bir haftanın değerini: ''Bir haftadır'' hastanede kalan kişiye sor. Bir ayın değerini: ''Bir aydır'' maaşını alamayan kişiye sor Bir yılın değerini: ''Bir yıl sonunda'' başarısız olmuş birine sor.
Ciddi olarak ölümsüz olmayı arzulayan var mı? Kim sonsuza kadar yaşamak ister? Şunu bilmek ne kadar sıkıcı ve yavan olurdu: Daha sonsuz gün, ay ve yıl var. Sayılamayacak kadar çok, kelimenin tam anlamıyla. Böyle olsaydı eğer başka bir şeyin anlamı kalır mıydı? Artık zamanı hesap etmemize gerek kalmazdı, hiçbir şey kaçırmazdık, acele etmemizin anlamı olmazdı. Bir şeyi bugün ya da yarın yapmamız fark etmezdi, hiç fark etmezdi. Kaçırdığımız milyonlarca şeyin, ebediliğin karşısında hiçbir değeri kalmazdı, bir şeyin arkasından üzülmenin de anlamı olmazdı, çünkü onu telafi etmek için zaman hep kalırdı. Günün akışına bile karışamazdık, çünkü mutluluk, akan zamanın bilincinde olmaktan beslenir, avare kişi ölümün karşısında maceraperesttir, telaşın zorlamasına karşı çıkan bir haçlı askeridir. Her zaman ve her yerde ve her şey için zaman olsaydı: Zaman harcamanın vereceği keyfe yer kalır mıydı?
Sayfa 165Kitabı okudu
Reklam
Zaman, değişim değeri yasasına boyun eğen, ender bulunan, kıymetli bir maddedir. Bu, alınıp satıldığı için, çalışına zamanı konusunda açıktır. Ama giderek boş zamanın kendisi de "tüketilmek" için doğrudan ya da dolaylı olarak satın alınmak zorundadır.
Sayfa 180 - KindleKitabı okudu
Mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence Gerçekten sevenlerin. Sevgi demem sevgiye Bir döneklik yaparsa bir değişme görünce, Başka yola saparsa sevgili saptı diye: Hayır, sevgi besbelli sağlam bir nirengidir, Boraları gözler de sallanmaz, göğüs gerer, Gemilere yön veren yıldızların dengidir, Değeri bilinmeden başı ta göğe erer. Zamanın soytarısı değildir sevgi asla, Gül yüzlüler göçse de orağına düşerek O değişmez kısacık günlerle haftalarla, Direnir ve katlanır mahşerin ucuna dek. Yanılıyorsam bunda ve çıkarsa yanlışım, Ne hiç kimse sevmiştir ne ben şiir yazmışım.
Sayfa 116Kitabı okudu
- İyi bir özdeyiş zamanın dişine sert gelir ve her dönemi beslediği halde binlerce yılda tüketi­lemez: böylece en büyük paradokstur edebiyatta, değişenin ortasında ölümsüz alandır, değeri hep bilinen bir besindir, tuz gibidir ve tıpkı tuz gibi asla çürümez.
Hayır, sevgi besbelli sağlam bir nirengidir, Boraları gözler de sallanmaz, göğüs gerer, Gemilere yön veren yıldızların dengidir. Değeri bilinmeden başı ta göğe erer. Zamanın soytarısı değildir sevgi asla, Gül yüzlüler göçse de orağına düşerek O değişmez kısacık günlerle haftalarla Direnir ve katlanır mahşerin ucuna dek. Yanlıyorsam bunda ve çıkarsa yanlışım Ne hiç kimse sevmiştir, ne ben șiir yazmışım.
Sayfa 116 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Para, ardından "devlet”i sürükleyerek insanlığın yaşamına girdi ama kısa sürede, bir değişim değeri olarak onun da bir fiyatı olması gerektiği anlaşıldı. Bir başka deyişle, para varsa, onun fiyatı olan “faiz” de olması gerekiyordu, Faizin organize bir şekilde ekonomik ilişkilerin içine girdiği ortaçağ dönemlerinde, elde ettikleri büyük kazançları kasalarında, keselerinde, yastıklarının altında tutmak yerine “rant” elde etme fikrine kapılan büyük tüccarlar paralarını yüksek faizle, zor duruma düşen soylulara veriyorlardı. Bu yolla, büyük faiz gelirleri elde etmeye başlamışlar ve her şeyden önemlisi de, ödeme günü gelip çattığında, çoğunlukla ödemeyi yapamayınca da elde avuçta ne varsa tacirlere veriyor, daha da mülksüzleşiyorlardı. Zamanın egemenleri sayılan ruhani liderler ve din adamlarıyla da çıkar ilişkisine giren bu büyük tacirler, işi daha da büyütüp birer “mal taciri"nden çok, “para taciri" durumuna gelmişlerdi. Her ne kadar, faizin organize bir şekilde ekonomik yaşamın içine girmesi ortaçağın karanlıklarına uzansa da, ortaya çıkışı elbette hemen hemen para kadar eskiye dayanır. Bu nedenle, faizin başlangıcı, ortaçağ karanlıklarından çok daha öncesine, Lydialıların “para”yı bulmalarından kısa bir süre sonrasına dayanır. Dolayısıyla, neredeyse, “para” ile “faiz”i yaşıt olarak kabul etmek doğru olacaktır. Bu dönem, insanlığın artık Olympos Dağı'nın tepesindeki tanrılardan çok, her şeye “gücü” yetmeye başlayan “para"ya daha çok inanmaya başladığı dönemdir.
774 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.