MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı.
MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı.
MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Bu hikâye, 16. yüzyıl başında Bolonya Üniversitesi'nde aritmetik hocalığı yapan Scipione Del Ferro adında bir işadamı ile başladı. Del Ferro cebirle ilgileniyor ve üçüncü dereceden eşitliklerin çözümünün formüllerini keşfeden ilk kişi oluyor. Fakat ne yazık ki o dönemde Arap dünyasında hüküm süren bilgi yayma ruhu Avrupa'ya henüz uğramamıştı. Bolonya Üniversitesi düzenli olarak hocalık pozisyonlarını yeniliyordu. En iyi kalabilmek ve işini koruyabilmek için Del Ferro'nun sırrını meslektaşlarının öğrenmemesi önemliydi. Keşfini kaleme aldı ama yayınlamadı. Sadece kendisi gibi bu keşfi saklayacak bir avuç öğrencisine açıkladı.
Dolayısıyla 1526 yılında Bolonyalı matematikçi öldüğünde İtalyan matematik camiası üçüncü dereceden denklemlerin çözüldüğünü henüz bilmiyordu. Hatta birçoğu bu denklemlerin çözülemez olduğunu düşünmeye devam ediyordu.
Süleyman'ın Osmanlı kuvvetlerine komuta ettiği on üç seferden dokuzu batıya yönelikti.
1. 1521 Nandorfehervar/Belgrad
2. 1522-23 Rodos
3. 1526 Mohaç
4. 1529 Viyana
5. 1532 Viyana (Köszeg/Güns)
6. 1534-35 Irak
7. 1537 Roma (Avlonya)
8. 1538 Boğdan
9. 1541 Budin
10. 1543 Viyana (Estergon, İstolni Belgrad)
11. 1548-49 İran (Tebriz)
12. 1553-55 İran (Nahcivan)
13. 1566 Viyana (Zigetvar)
Nejat Eslen / Tarih Boyu Savaş ve Strateji.
Nejat Eslen, 1943 yılında doğdu. 1962 yılında Kara Harp Okulunu bitirerek subay oldu. Ege Üniversitesi İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve ABD Kara Harp Koleji mezunudur. 1994 yılında tuğgeneral rütbesi ile emekli olmuştur.
Kitap, dört bölümden meydana
Herkese Merhaba
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız bulunmaktadır. Bu yıldızlar Türkler tarafından kurulan 16 imparatorluğu temsil etmektedir. İmparatorluklardan birisi de Babür İmparatorluğu'dur. Yeterli araştırma yapılmadan Babürlerin Moğol olduğunu iddia edenlere karşın yazar ayrıntılı araştırma ve sağlam kaynaklarla imparatorluğun kurucusu Babür Şah'ın Türk oldugunu bizlere anlatıyor.
Peki imparatorluğun kurucusu kimdir?
Zahireddin Muhammed Babür 1483 yılında bugün Ozbekistan'a bağlı olan Fergana'da dünyaya gelmiştir. Babası vefat ettiğinde 12 yaşında olan Babür tahta geçmiştir , yaşından dolayı tahttan indirmeye çalışanlar olsada başarılı olamamışlardır. Babası Ömer Şeyh Mirza'nın yolundan gitmek isteyen Babür öncelikle Semerkand'ı ele geçirmek ve büyük imparatorluk kurmak istemiştir. 5 kez Hindistan'a sefer düzenleyen Babür Şah 1526 yılında başarılı olmuştur.
Babür Şah 47 yıllık hayatında askeri ve siyasi başarılarının yanında anılarını da kaleme alarak Baburname eserini meydana getirmiştir.
Babür Şah ayrıca "hatt-ı Babüri " adıyla yeni bir alfabe icat etmiştir.
Her imparator gibi yanlış taktikler uyguladığı dönemler olsa da yanlışlarını düzeltmeye çalışarak Türk tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
Osmanlı ordusu 1526'daki Mohaç Muharebesi'nden 70 yıl sonra ilk defa bir meydan muharebesine çıkıyordu. Bir zamanlar meydan savaşlarında önüne çıkanı deviren ordunun bu özelliği artık kalmamıştı. Osmanlı ordusu devamlı kaçan düşman yüzünden meydan savaşlarındaki ustalığını yitirmiş, kale kuşatmaları üzerine uzmanlaşmıştı. Bir zamanlar
İki saat süren savaşta Macar Kralı İkinci Layoş kaçarken derede boğulmuş, birçok Macar ileri geleni öldürülmüştü. Osmanlı kaybı ise çok azdı. Osmanlı ordusu savaştan kısa bir süre sonra Macaristan'ın kalbi olan Budin girdi. Ancak Budin'i emniyet altında tutmak kolay olmadığından iki hafta sonra şehirden ayrıldı.
Kralın ölümü ile Macaristan'ı savunacak hiç kimse kalmamıştı. Mohaç zaferiyle Osmanlılar hiç beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kalmışlardı. Macaristan olgun meyve gibi kucaklarına düşmüştü. Mohaç Savaşı ile Macar Krallığı tarihten silinmişti. Ancak Osmanlı Devleti buna hazırlıklı değildi.
Klasik Osmanlı fetih metotlarında ani bir fetih siyaseti yoktu.
Fethedilen bir yere bir anda yerleşilmez, kademe kademe Osmanlı ülkesine dahil edilirdi. Bu yüzden Osmanlılar Macaristan'ı bir anda topraklarına katmak istemediler. Sadece Orta Tuna'da Sirem ve çevresini ellerinde tuttular. Macaristan'ın kalan kısımları için de Erdel Voyvodası Yanoş Zapolya'nın krallığını tanıdılar. Ancak Macar kralının varissiz ölmesi yüzünden aradaki akrabalık bağlarını ileri süren Avusturya Kralı Ferdinand, Zapolya'nın krallığını tanımayarak Kuzey Macaristan'ı işgal etti. Macar asilzadelerinin bir kısmı Ferdinand'ın bir kısmı da Zapolya'nın krallığını tanıdılar.
Macaristan için Mohaç'tan sonra büyük bir mücadele başladı. Macaristan toprakları 150 yıla yakın Osmanlılar ile Habsburglar arasında çekişme sebebi oldu.
1526'nın 29 Ağustos'undaki Mohaç zaferi Avrupa tarihinin değiştiği bir olay, Türklerin imparatorluğunun zirve noktası olarak kabul edilebilir. Hemen hemen 400 yıl sonra 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferse, Türklerin Küçük Asya'daki anavatanlarını savunmalarının zaferidir.
"Kutsal mabede büyük önem atfedenlerden biri de Kanuni Sultan Süleyman olmuştur. Kanuni, Budan Seferindeyken bir kiliseden, bugün mihrapta duran tunç şamdanları getirmiş ve 1526 yılında Ayasofyaya koydurmuştur..."
Açılan araya bir diğer örnek de 1577'de Galata'da inşa edilen büyük rasathanenin kaderinde görülebilir. Rasathane İslam bilim tarihinde önemli bir şahsiyet olan ve astronomi, optik ve mekanik saatler üzerine bazı kitapların yazarı olan Takiyüddin'in (yaklaşık 1526- 1585) girişimidir. Suriye veya Mısır'da doğan (kaynaklar farklı vermektedir) Takiyüddin Kahire'de öğrenim görmüş, fakih ve mütekellim kariyerinin peşinde İstanbul'a gitmiştir. 1571 'de Il. Selim'in müneccimbaşılığına (astronom ve astrolog) getirilmiştir. Birkaç yıl sonra yeni sultan, Ill. Murad'ı rasathane inşasına ikna etti. Bu rasathane, meşhur çağdaşı Danimarkalı astronom Tycho Brahe rasathanesine teknik ekipman ve uzman personel bakımından denkti. Ancak kıyaslama burada nihayete erer çünkü Tycho Brahe'in rasathanesi ve eseri astronomi biliminde çok geniş bir gelişim yolu açtı. Takiyüddin'in rasathanesi ise Başmüftü'nün tavsiyesi üzerine sultanın emriyle bir grup Yeniçeri tarafından yerle bir edildi.
Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren büyük bir dikkatle ve gayretle meydana getirilen askerî teşkilât ve düzenlemelerden elde edilenler bu ünlü savaşta kendini göstermiş; iki saatlik bir mücadele sonucunda Macaristan gibi geniş bir ülke Osmanlıların muzaffer ellerine geçmiştir.
1526'nın 29 Ağustosu'ndaki Mohaç zaferi Avrupa tarihinin değiştiği bir olay, Türklerin imparatorluğunun zirve noktası olarak kabul edilebilir. Yaklaşık 400 yıl sonra, 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferse, Türklerin Küçük Asya'daki anavatanlarını savunmalarının zaferidir ve beklenen bir zaferdir. Hatta şunu da ifade edebiliriz; 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu'ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu'dan asla çıkmayacağımızın belgesidir.
(...) Osmanlı Türkleri, batı Avrupa'nın kapısının eşiğinde büyük bir yükselen güçtü. 1453 yılında Konstantinopolis'i fethettikten sonra, 1517'de Kahireyi, 1528'de Cezayir'i ve 1526'da Macaristan'ı aldılar ve 1529 da ve ikinci kez 1683'te Viyana'yı kuşattılar. Osmanlı İmparatorluğu Reformasyon Avrupa'sının diplomatik oyunlarında ve askeri koalisyonlarında sürekli bir aktördü ve kültürü, dönemin edebiyatında büyük beğeni görüyordu. Osmanlı İmparatorluğu ile Hindistan'daki Moğol (Mugal) İmparatorluğu arasında, görkemiyle ziyaret eden Avrupalıları hayretler içinde bırakan, yeni başkenti İsfahan ile İran'ın Safevi İmparatorluğu yer alıyordu.
1526'nın 29 Ağustos'undaki Mohaç zaferi Avrupa tarihinin değiştiği bir olay, Türklerin imparatorluğunun zirve noktası olarak kabul edilebilir. Yaklaşık 400 yıl sonra, 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferse, Türklerin Küçük Asya'daki anavatanlarını savunmalarının zaferidir ve beklenen bir zaferdir. Hatta şunu da ifade edebiliriz; 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu'ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu'dan asla çıkmayacağımızın belgesidir.
Bugün Hindistan, Bangladeş, Butan, Nepal, Sri Lanka ve Pakistan' ı -bazı tanımlarda Afganistan'ın büyük bir kısmını da- içine alan Hint Alt Kıtası, tarihinin 300 küsur yılını (1526-1858) Babürlü İmparatorluğunun hakimiyeti altında geçirmişti.