Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Onur gemici

Onur gemici
@Ben1okurum
18 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Arkadaşlar Merhaba. Bir senaryo yazıyorum ve senaryo içinde Türk Edebiyatı yazarlarının kitaplarının bölümlerine yer vermek istiyorum. Rica etsem yerli edebiyat kitaplarımızın sizi etkileyen bölümlerini benimle paylaşır mısınız? Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım. Tehlikeli Oyunlar
Reklam
Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.
Masum insanlara kötülük ediyorlar, gerçek olaylara karşı güvenimizi sarsıyorlar. İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şayet Yevgeniy İrtenyev akıl hastasıysa o zaman herkes aynı durumdadır; en ağır akıl hastası olanlar kendilerindeki görmedikleri akıl hastalığının belirtilerini başkalarında gördüklerine inananlardır.
Reklam
Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
Sayfa 385
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.
Sayfa 385
Başkalarının fikirlerine önem veren ve kendisine ait hiçbir isteği ya da gereksinimi olmayan, altın, onur ya da bir başka önemsiz şey için çalışıp çabalayan bir adam, ahlaktan başka bir şey değildir.
İnsan ırkı yavan bir şey. Pek çoğu zamanlarının büyük bir kısmında çalışıyor ve kalan azıcık özgür zamanları onları öyle sıkıyor ki ondan kurtulmak için her şeyi yapıyorlar. Ah, insanın kaderi bu!
Çare bulmayı hilede görenlerin işi, kovmaya imkan bulamadıkları fenalığın ortaya çıkma zamanını ertelemeye çalışmaktır.
Reklam
Bir fahişenin çekingen denizciye söylediği gibi: "Ne kadar olduğu önemli değil tatlım, onu nasıl kullandığın önemli"
Namus perdesi, nefsin zorlayıcı isteklerine dayanmaz. Gülün yakasının yırtılması da sabah rüzgarından olmuştur.
Dünya da kim vardır ki, ulaştığı zevk ne kadar parlak olsa bile daha fazlasını istemesin?
Gönülde bir garip hal vardır ki, sevmekten ne kadar istifade etse sevilmekten gördüğü en küçük bir nişaneye bedel tutamaz.
Desen bir iskelet sağlar resme, renkse yaşamdır; ama iskeletsiz yaşam, yaşamsız bir iskeletten daha eksik bir şeydir.
Bakın, fazla bilgi de tıpkı bilgisizlik gibi gelip bir olumsuzluğa dayanıyor.
Reklam
Başarı alışkanlığı kuşkuyu azaltır; utangaçlıksa bir kuşkudan başka bir şey değildir belki.
Cleopatra cariyelerinin memelerine altın iğneler batırır, onların çığlıklarından, acı içinde kıvranmalarından zevk duyarmış. Şimdi siz, bunların eski barbarlık dönemlerinde yapıldığını söyleyeceksiniz. Mecazi anlamda insanların şimdi de birbirlerini iğnelediklerini düşünerek, yaşadığımız çağın da bir barbarlık dönemi olduğunu söyleyebiliriz.
Sayfa 32
Halkların çoğu tıpkı insanlar gibidir, ancak gençliklerinde yumuşak başlıdırlar; yaşlandıkça ıslah olmak hale gelirler. Örf ve adetler bir kez yerleşip, önyargılar kök saldığı zaman, bunlar ıslah etmeye çalışmak tehlikeli ve beyhude bir girişimdir.
Nafile saygınlıklar geçici bir bağ oluştururlar; o bağı kalıcı kılan yalnızca bilgeliktir.
İnsanoğlunun düştüğü hatalardan biri de budur zaten. Başkalarını eleştirmekten kendisini tanıyacak zaman bulamaz.
Sadece seni düşürmekle kalmadılar. Benim de başıma çullanıp ayağa kalkmama engel oldular. Bu maceramızda gördük ki şerefli bir kişi düştüğü zaman ona ilk darbeyi sefil ayak takımı indiriyor.
Reklam
"Ah şu bahaneler! Ahlak yönünden kuvvetli olmayan insanların her zaman bahaneleri vardır. Hiç düşünmeden karşılarına ilk çıkan kişiye kendilerini sunmaktan başka bir şey bilmezler ve sonrasını hiç düşünmezler. İşler yoldan çıkınca da dua edip Tanrı'ya sığınırlar."
Kader, bir kalbi acıyla sarsmak için her zaman güçlü bir darbeye ve etkisi şiddetli olan bir güce ihtiyaç duymaz; özellikle kaçamak sebeplerle yıkımı ortaya çıkarmak için onun müthiş yaratıcılık arzusunu kamçılar.
Kendi kitabımdan
Diyorum ki: ben yaşamıyorum günde ortalama yirmi üç bin kez nefes alıp yaşam döngüsü içindeki görevimi tamamlıyorum. Ben olmasam kim geceleri karbondioksit, gündüzleri oksijen salgılayıp bu dünyaya bir fayda da bulunacak.
Sayfa 30
Hırslı bir kuşku kadar başka hiçbir şey zekâyı işletmez, karanlıklara kaçan bir av kadar başka hiçbir olanak, olgunlaşmış bir düşünceyi çalıştırmaz.
Sevginin gücü, kalbin bütün büyük olaylarda sığınıldığı yalnızlık ve hayal kırıklıklarının bu içi boş ve karanlık odasındaki gerginlikten sonra değil de olaylara göre değerlendirilirse yanlış ölçülmüş olurdu.
Beceriksiz davranışları, güçlükle baskı altında tuttuğu kendi hırsları nedeniyle duyduğu korkudan olmalıydı.
Reklam
Doğru dürüst bir tahsil göremeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan insanlığa doğru dürüst bir mirasta kalmamıştı. Bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeğe çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına baş sağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: merhumun cenazesi önce uzun yıllar yaşamış olduğu hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı ümit apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade törenden sonra toprağa verilecektir.
İletişim yayınları