Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Arkadaşlar selam.
Uzun bir süre oldu, sanırım 1.5 yıldır inceleme yapmıyorum. Bunun sebebi zorlu bir dönemden geçtim, kafa olarak iyi değildim; yeni yeni toparlanabildim.
Aklımdan inceleme fikri geçmiyordu, ancak son zamanlarda yazdığım bazı incelemelerden çok güzel dönütler aldım, kenarda köşede yazdığım bazı lakırtıların okurlar tarafından
Ve bitti!
Öyle bir ikilemdeyim ki şimdi...
Bir tarafım neden bu kadar geç kaldım diyor, bir tarafım nereden okudum seni!
Ben şimdi nasıl unuturum okuduklarımı ve nasıl devam ederim eskisi gibi!
Nereden başlayacağımı, nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Okurken nasıl okuyacağımı da bilemedim. Dinlene dinlene okudum eseri. Daha iyisi gelmedi elimden.
Ah, kadın bedeni! Ne kadar ihtişamlı bir şeysin sen!"
Bingenli Hildegard, insanı kirletenin regl kanı değil savaş kanı olduğuna inanıyor ve açık bir biçimde dünyaya kadın olarak gelmiş olmanın mutluluğunu yaşamaya davet ediyordu!
Merhabalar!
Tam 5 ay önce okumaya başladığım ve 4 defa okumaktan vazgeçip, sonunda bitirdiğim bu kitabı sırf çok okunuyor diye bende kendi düşüncelerimi yazmak istedim.
Yazarın bu kadar çok Klişeyi bir araya nasıl getirdiğini merak ediyorum. :))
Bu aşk mı? Asla değil. Olsa olsa takıntı ya da bağımlılık. Başka türlüsü benim düşünce yapıma ters.
Freud'un yardımcısı Wilhelm Reich'ten son derece keskin bir kitap. Neden keskin bir kitap? Çünkü küçük adam olduğunuzu düşünüyorsanız ya da okuduğunuz şeyleri üzerinize alınacaksanız bir yerleriniz kanayabilir, canınız yanabilir veya küplere binip kitabı atabilirsiniz. Ama bunları yapmazsınız çünkü kimse kendini "Küçük adam"
Kitabı bitirdiğim gibi bu incelemeyi yazmaya karar verdim. Etkisi hâlâ yüreğimdeyken. Uçurtma Avcısı'nda olduğu gibi savaşın acı yüzünü bu kitapta da görüyoruz. Bu sefer karakterlerimiz hayatları kesişen iki kadın. Meryem ve Leyla... Acı dolu iki hayat. Bitmek bilmeyen bir savaş. Ardından Taliban'ın katı kuralları. Afganistan'da 1980'ler 2001 yılları arası yaşamış bir kadın olduğunuzu düşünün. Öyle ki kadının hiçbir hakkı yok. Bir eşyadan bile değersiz görülüyor. Küçük yaşta evlendiriliyor. Yüzü bile kapalı olan burka giymek zorunlu. Dünyayı bir kafes ardından görüyorsunuz. Yanınızda mahreminiz bir erkek olmadan dışarı çıkamıyorsunuz. Çıkarsan ve yakalanırsan dövülüyorsun. Eğitim, okumak, kitap yazmak, çalışmak yasak! ve daha bir sürü akıl almaz kural... Böyle bir hayata mahkûm edilmek... Okurken bu zihniyetlere öyle sinirlendim ki yüreğim daraldı. Yazar bu kitabıyla kesinlikle savaşın acı yüzünü çok iyi yansıtmış. Dostluğu ve aşkı da öyle. Ah Meryem... Meryem gibi kadınların çok olduğunu bilmek daha da çok acıtıyor canımı. Erkek egemenliğine boyun eğmeye mecbur bırakılmış sessiz, çaresiz kadınlar... Bir gün... Bir gün gerçekten dünyadaki tüm bu savaşların, adaletsizliklerin son bulmasını diliyorum...
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,7bin okunma
"Yalnız, anlatmak istediğimi anlatabilmek de pek güç."
İnceleme yazmak istiyorum ancak tam olarak yukarıdaki satırlardaki gibi hissediyorum. Ah
Jane Eyre nasıl bir kitaptın sen! Dili lâl olmuş aşık gibiyim, nasıl anlatayım şimdi ben seni?
Kitabı okurken fikrimi paylaşmayı incelemeye saklayamayıp alıntılarımın altında yorum olarak sık
"Bazı aşklar bitmesi için yaşanır.
Bazı doğum günleri kötü geçer.
Bazı Romeo'lar Juliet'leri iplemez.
Boşver. Kim aşktan ölmüş ki!"
İncelememe büyük şair, kıymetli dostum merhum Derman İskender Över'in -namı diğer Küçük İskender- dizeleri ile başlamak istedim. Aşktan kim ölmüş ki! Aşk öldürür mü, senin için ölürümler
Ah Aziz Bey ah! Ne vardı bu kadar inatçı, dediğim dedik, burnu havada, bencil ve umursamaz olacak? Böyle davranınca sana daha mı çok "erkek" dediler? Yoksa daha mı güçlü göründün, daha mı mücadeleci oldun hayata karşı? Peki başı dik bir yaşam uğruna kaybettiklerine değdi mi? Yaşayamadığın hayatın, sevgini gösteremediğin karın, evi terk
1) GOGOL' UN RAHATSIZLIĞI VE BUNUN ÖLÜ CANLAR KİTABIYLA BAĞLANTISI
Gogol'un "Manik depresif psikoz" diğer adıyla "Bipolar bozukluk" adındaki bir hastalığı vardı. Bu hastalığın gerek akademik gerek sosyal hayatı ne kadar ciddi bir biçimde etkilediğini hepimiz biliriz. Gogol da bu hastalıktan çok çekti; Manik
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir!
Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca