Elazığ Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’nde tedavi gören ve 1965 yılında vefat eden fotoğrafta ortada olan ve deli denilen velinin Allah'a yazdığı muhteşem mektup;
“Ben dünya kürresi,
Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden,
El-Aziz (Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz,
Çaresiz ve kimsesiz
''Akıllı iki kız kardeş varmış, bilgiye açlarmış ve okullarındaki, etraflarından aldıkları bilgi yetersiz olmuş.
Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler.
Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar.
Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi.
Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım.
Kızlardan biri avucu kapalı bilgeye uzatmış ve sormuş:
– Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü?
Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş:
– Senin elinde kızım senin elinde…
Hayat akarken; iyi veya kötü, güzel veya çirkin, doğru veya yanlış, mutluluk veya hüzün, avucunuzdaki kelebek gibi senin elinde.''
Bir süredir yel değirmenlerini izliyordum. Üstelik uzun zaman önce Necip Tosun’un ‘Dünya Romanı Kitaplığı’nı alıntı olarak paylaşmıştım. #47001886 Ve listede bu kitap birinci sıradaydı. Daha fazla kitaplığımda bekletmeyi doğru bulmadım. Benimle birlikte okuyan arkadaşlarımın sayısı arttıkça mini bir etkinlik haline
Orhan Pamuk'u nasıl seviyorsam, Peyami Safa'yı da öyle seviyorum.
Çoğu "okur"a garip gelebilir bu düşünce; ama her iki yazarı da sadece edebi yönüyle ele alırsak, aralarında ciddi benzerlikler olduğunu ve her iki yazarın da muazzam geniş kelime zenginliği ile lezzetli bir edebi dile sahip olduğunu görebiliriz.
Peyami Safa, okuduğum
Neden hep kadınlar fedakarlık yapmaya mecburdur?
Doğdukları andan itibaren mücadele etmek zorundadırlar... Korunmak ya da kollanmak... Peki ama kimden?
Kızdır o... İsmi budur... Korumak zorunda olduğu bir zarı vardır çünkü, namusunun garantisi... Evlenene kadar büyük bir özenle korunmalı, saklanmalıdır...
Biliyorum... kızlar evlenirken kız olmalı... olmazlarsa çok fena olur... kızlar el değmemişliklerini, kullanılmamış olduklarını ancak böyle kanıtlayabilirler sahiplerine..S/52
Böyle tarif etmiş Duygu Asena 'kız' olmayı eserinde... Daha neler yazmış, yasaklanmış, toplatılmış. Ama mücadele vermiş yazdıkları uğruna, her kadının verdiği mücadeleler gibi...
Kız çocuğunun dilinden başlamış eser. Genç kız olmuş, kadın olmuş, dul olmuş... Her kalıba sokulmuş kadın... İçine konuşmuş, fısıldamış, çığlık atmış... Kime ne kadarını duyurabilirse... Kim ne kadarını anlayabildiyse... Bazen küçücük bir tebessüme mutlu olmuş, bazen de küçücük bir söze... Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söyleyen bir tatlı dilin peşinden gitmiş mesela. Ya da işinde terfi almasının güzel olduğundan değil de akıllı olduğundan gerçekleştiğini kanıtlamaya uğraşmış. Okumak için mücadele etmiş, çalışmak için daha da fazlası. Kendini kanıtlamak, sadece kendi olmak için koşmuş, koşmuş... Hep mutluluğu aramış, aşkı, sevgiyi.. küçük bir kız çocuğu kırılganlığıyla...
Hep bir isim verilmiş kadına bu hayatta...
Yazarın dediği gibi "Kadının Adı Yok" değilmiş. Varmış adı, önce "İnsan"mış onun adı... İNSAN
Sevgiyle...
“Kadın bir avrettir (kendisine karşı haya beslenen bir varlıktır). Dışarı çıktığında şeytan onu erkeklere süslü göstermeye çalışır.” (bk. Tirmizî, Rada’, 18;)
Not : Şeytan dışarıda kadınları erkeklere süslü gösterir de , sosyal medya da süslü göstermez mi ? Kadınlar Kendisiyle nikah düşecebilecek bütün erkeklere karşı ve sapıklık ta şüphelendiği
Kitabımızın kahramanı Nazneen ve onun kız kardeşi Hasina tüm kadınları anlatan karakterlerdir. İki kardeşin hayatı ve aralarında ki diyalog; kadınların yaşamı, yaşadıklarını anlatıyor bize.
Cahil bırakılan kadınlar, düşüncesine önem verilmeyen köleleştirilmiş kadınlar. Ve daha nice kadınlar.
Nazneen tanımadığı bir adamla evlenmiş, adı ise Chanu.
Öğrencilerimize okullara verilen ara sebebiyle bireysel ödevlerin yanında her çocuğa uygun öneriler hazırlıyoruz. Evde yapabileceği bazı etkinlikler, etkinlik örnekleri, faydalı linkler ve en önemlisi etkileşimli kitap okuma için öneriler var. Önerilerin sonunda Tematik Çocuk Kitapları Listesi var. Bu öneriler sadece özel gereksinimli çocuklarımız
Genelde Sabahattin Ali denilince akla ilk ”Kürk Mantolu Madonna” gelir ama benim için ilk sırada İçimizdeki Şeytan var. Başından sonuna kadar içine çeken, bağlayıcı ve sürükleyici bir tadı bulunmaktadır. Eserde Sabahattin Ali toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" etkileyici bir