Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gene en güvenilecek insan, bunu söyleyebilendir
Hiç kimseye güvenme. - Ah, bari yalan söyle. Hayır! Doğruyu söyleyeceğim. Güvenme bana, güvenme. Sana bir vazife fikriyle bağlanamam. Hislerime gelince onlara güvenilmez. Fakat dikkat et ki, gene en güvenilecek insan, bunu söyleyebilendir. Buna rağmen güvenme.
Jodl, Skorzeny'ye bir kağıt uzatmıştı. Üzerinde Alman Kartalı ve yaldızlı Gamalı Haç bulunan bu kâğıtta şunlar yazılıydı Führer ve Devlet Şansölyesi Hitler Tarafından Binbaşı Skorzeny, bizzat tarafımdan çok önemli ve gizli bir vazife ile görevlendirilmiştir. Asker ve sivil herkes, her çeşit olanak ve vasıtaları ile Binbaşı Skorzeny'ye gerekli yardımı yapacak ve isteklerini yerine getirecektir. A. HİTLER İşte güvenin ta kendisi. Hitler, Skorzeny'nin eline Almanya'nın altını üstüne getirebilecek bir koz veriyordu. Genellikle 20 Temmuz suikas- tinden beri en yakın bildiklerine karşı bile za- man zaman şüphe duyan Hitler'in, Skorzeny'ye gösterdiği bu olağanüstü güven üzerinde ne kadar durulsa yeridir... Hitler, sevdiğini sever ve ona gönülden bağlanırdı. Genellikle de iyi insanları seçerdi. Seçer ve onu layık olduğu mevkiye yükseltirdi. (Kuşkusuz, hataları da olmuştur.) Ancak bir iki defa, o da çok kısa süreli gördüğü, sadece binbaşı rütbesindeki bu adama, gerçekten büyük bir koz vermekte ve gözünü kırpmamaktadır.
Reklam
Nankörlük, nimeti Allah’ın razı olmadığı yollarda harcamaktır.
Bütün güç, kuvvet ve kudret Allah’a ait olduğundan, öncelikle O’na tam olarak bağlanmak ve O’nun yardımını celbetmek esastır. Bütün başarıların temelinde bu gerçek yatmaktadır. Bu bakımdan Allah Teâlâ bize üç mühim vazife vermektedir: Zikretmek, Şükretmek ve Nankörlük etmemek.
Söz:Gazali, Bakara, 152Kitabı okuyor
360 syf.
9/10 puan verdi
·
28 günde okudu
Vazife adamı Murtaza
Önce bekçi sonra fabrika kontrolü olarak çalışan, vazifesini her şeyden ve herkesten üstün tutan Yunanistan muhacirlerinden Murtaza... Şehit dayısı Kolağası Hasan Bey'in kanını taşımakla sürekli övünen, dayısı gibi bir oğlan doğuramadığı için karısından sürekli dert yanan tuhaf bir garip adam. Trakya şivesi ile yazılmış bu romanda, şiveden kaynaklı oldukça eğlenceli bölümler vardı, ancak trajikomik denebilecek çok hüzünlü bölümler de vardı. . Demokrat Parti iktidara gelmeden önceki 1940-50 yılları arasında geçiyor roman. Orhan Kemal kendisi de pamuk/çırçır fabrikasında işçilik yapmış, o nedenle fabrika işçilerinin jargonuna son derece hakim. Romanda işçiler ve ustalar arası diyaloglar okura film izletircesine ustalıkla ve son derece doğal bir dille aktarılıyor. . Türk edebiyatının en iyi 100 romanından biri olması sebebiyle kitap kulübümüz ile seçtiğimiz bu eseri çok severek okudum. Orhan Kemal büyük bir edebiyat ustası, Tersine Dünya, 72. Koğuş
72. Koğuş
72. Koğuş
Tersine Dünya
Tersine Dünya
kitaplarını da severek okumuştum, Murtaza 'yı da çok sevdim. Adanalı bir yazar olarak Trakya şivesi ile bu kadar başarılı bir eser yazması da ustalığının delaleti. Türk edebiyatı severlere mutlaka tavsiye ederim. ♡ Kitapla kalın... ♡ #240918212 #240913737
Murtaza
MurtazaOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20183,415 okunma
Zîra bir mürşide ikrar vermek demek, insan olarak taahhüt etmek mevkiinde kaldığımız vazîfe ve mesûliyetleri, bu dünya planında bir kere daha hatırlayıp o ezel mukavelesini yeniden imzâlamamız ve mührümüzü bastığımız bu mukaveleyi de, bir ruh inzibâtı içinde, kendimizden safra ata ata îfâ etmeye başlamamız demekti.
Avrupa milliyetçiliği dünyanın geri kalan parçasını "medenileştirme misyonu" nu hak ve vazife olarak görüyordu.Sorun , büyük devletler arasında kimin hangi dünya parçasındaki kavimlere öğretmenlik ve ebeveynlik(!) yapacağı meselesiydi.
Reklam
Insan bir realitede tümüyle yaşadıktan sonra, orada kendisini tatmin etmemeye başlayan noktalarla karşılaşınca ve daha üstünü aramak ihtiyacını duyunca, içinde bulunduğu realite, artık ikinci plana düşmesi gereken, nefsaniyet haline giren bir unsur olur. İşte böylece eskimiş, geriye bırakılması icap eden bir realiteden silkinmek için yapılan mücadelelerden doğan olaylar ve bu olaylardan ahnan dersler: öz bilginin sürekli olarak artmasına, idrakin genişlemesine ve sonuç olarak ruhun tekamülüne neden olmaktadır. Böylece, realiteler aşağıdan yukarılara doğru, art arda sürüp gider. Yani, herhangi bir kademenin vazifeye yönelik unsuru, üst kademenin nefsaniyet unsurunu, nefsaniyete yönelik unsuru da alt kademenin vazife unsurunu oluşturur. Tekrar edelim ki, bu realiteler değişmeyen bir sıra içinde birbirini kovalamaz. Kişinin tekamül Ihtiyacına ve idrak kapasitesine göre değişerek birbirini izler.
“Benzemez bir vazife, yemeye peynir hem da ekmek.”
Sayfa 313 - Everest Yayınları 20. Baskı, Nisan 2013.Kitabı okudu
Şu halde, yükselmek için hedefe yaklaşmak için, özetle, vazife plânına gerekli olan liyakat leri, idrakleri kazanmanın yolunu tutmak için, alt kademelerin nefsaniyetleri içinde gömülüp kalmamak ve onların ağırlıklarından silkinip kurtulmak gerekir.
Çok kitap okumak
"Çok kitap okumak, anlamak yeterli olmaz. Öğrendiğin ilimle amel etmelisin, yani öğrendiklerini hayatında tatbik etmelisin. Sonra da bunları başkalarına öğretmelisin. Ögrendiklerini tatbik etmen de yetmez. Ne vazife yaparsan yap, ihlâs ve samimiyetle yapmalısın. Yoksa koca koca kitaplar taşıyıp içindekilerden haberi olmayan, kitaplardan fayda görmeyen merkebin hâlinden bir farkın kalmaz."
Reklam
Batıcı devlete hizmet eden bir grup ilahiyatçı, dinimizi Batılı anlayışa göre anlamayı ve anlatmayı bir vazife gördüler. Bunların önlerinde akademik ve idari kariyerler açıldı. Gerçek âlimler kenara itilirken bunlar öne çıkarıldı.
Sayfa 52 - Savaş BarkçinKitabı okudu
Bütün varlıkların gayesi tekamül olduğuna ve insanlık safhasındaki tekamülün manası da dünya üstü vazife planına hazırlanmak olduğuna göre, tarifi vazifeye hazırlık kavramına dayanan vicdan mekanizmasının dünyada bütün varlıkları kapsıyor olması gerekir. Diğer taraftan "idrak" ile "vicdan"ın gelişimi arasında birlik vardır. Halbuki varlıkların, gelişim kademelerine göre, idrakleri çok değişiktir. O halde idrakleri farklı varlıklar arasında da vicdan anlayışları ve vicdan tatbikatı o oranlarda farklı olacaktır.
Vicdan: varlıklar için, bütün fiil ve hareketlerin gayesi demek olan "vazife"nin gerçekleşmesine yönelmiş bir hazırlık mekanizmasıdır.
Halvet, irâdesi zayıf olanlar, tabiatı iktızâsı kolaylıkla menâhîye meyil edebilecekler için bir istisnâ olarak kabul edilebilir. Onları basîret sahibi mürşitlerle, kendileri bilirler. Fakat tarîk olarak mutlaka halkın içinde vazife görürken hiçbir zaman Hakk'ı unutmamak ve bunun efâlini onun rızâsına uygun olarak yapmak, "Halvet-i sahiha"dır. İstisnaî halvete "Halvet-i ârıza" demek yerinde olur. Onun için "Halvet" kelimesi ıstılah olarak tasavvufta, halk arasında zebanzed olduğu gibi bir köşeye çekilmek demek değildir. Kezâ "Uzlet" kelimesi de böyledir. Halktan kendisini uzak tutmak demek değildir. Uzlet ihtilât içinde yapılacaktır. Menhiyyattan, yâni kaçınılması lâzım gelen şeylerden halk ile münâsebette bulunurken bile dikkat edilmesi lazım gelen haslet ile demektir. Bunlar her yerde, her mürşit tarafından böyle anlatılmadığı için cemiyeti ve halkı bir tarafa bırakarak yalnız kendini düşünmek, kendini kurtarmak için çalışmak hodgâmlıktır. Dervişlik ile alakası yoktur. Peygamber Efendimiz'in sünneti ile de bağdaşamaz. Menâkıp kitaplarında görülen vak'alar ferdîdir Onlar başkasına ne örnek, ne de düstûr olur. Şahsın husûsiyetiyle alâkadardır, hususî sebeplere bağlıdır.
Sayfa 335
... ... Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. ... ...
Kronik KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.