Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aristoteles memleketinin bir deyimine göre birisini iyileştirmenin öldürmek anlamına geldiğini söyler.
Grekçede "anayasa" anlamına gelen Politeia, Aristoteles'e göre bir devlette mevcut bulunan çeşitli meşru güçler arasında uygun bir dengeyi kurmanın teorisidir.
Sayfa 48 - Bilge Kültür Sanat.
Reklam
Unutkanlık ilgisizlikten kaynaklanır, ilgisizlik de bir nevi aşağılamadır.
Çünkü ister, "zaman zaman çıldırmak da hoştur," diyen Yunan şairine inanıyor olalım, ister "aklı başında olan, şiirin kapısını boş yere çalmış olur," diyen Platon'a, isterse "deliliği katmadan büyük bir yetenek asla var olmamıştır," diyen Aristoteles'e inanıyor olalım, kışkırtılmış bir ruh olmadan, diğerlerinin üzerinde, yüce bir şey söylemek de mümkün olmaz.
Sözcükler bilge insanların araçlarıdır, sadece onlarla düşünebilirler: fakat sözcükler, onları bir Aristoteles'in, bir Cicero'nun veya bir Tommaso’nun veya bir başka bilginin otoritesiyle ölçen aptalların harcadığı, paradır aynı zamanda.
"Eğer ruhla beden iki ayrı varlıksa, yaşayan tam olarak kimdi, şimdi ölen tam olarak kim?"
Sayfa 8 - Pinhan Yayıncılık
Reklam
Aristoteles ve Sokrates’i aktaran Platon, Anaxagoras’ın, zihni ortaya attıktan sonra onu pek az kullanmasından yakınır.
. "Kendi öfkesini yenen kişi sağlam bir düşmanı da yener..."
Sayfa 35
Aristoteles der ki bütün dâhi insanlar melankoliktir.
Her şey diger her şeyin bir kısmın içerir ve bir şeyin büyük bir parçası, büyüklukleri Hakhak gösterse de, onun küçük bir parçası olarak da pek çok parçayı içerir, ama her madde sonsuz sayıda maddeyi eşit oranlarda içermez. "Bu yüzden" diyor fr. 12'nin sonmunda: "Zihin de tamamen buna benzer, hem daha büyük hem de daha
Reklam
"Nasıl yaşamalıyız?" Bu sorunun cevabı ile yola çıkan insan,ne yapacağını bilen bir insandır. Ve ne yapacağını bilen bir insan da mutlu bir insandır. -Aristoteles
Aristoteles, ailelerin fiziksel biçim bozuklukları olan çocukları büyütmesini engelleyecek bir yasa çıkarılmasını teklif etmişti. Sparta'daki yasalarsa aileleri biçim bozukluğu olan bebeklerini terk etmeye mecbur bırakıyordu. Bebekleri öldürmeyi öngören bu gibi uygulamalar muhtemelen efsanelerde anlatıldığı kadar yaygın değildi, üstelik bazı kültürel uygulamalar daha kucaklayıcıydı.
"Bir zamanlar Sokrates adında bir adamın yaşadığı, insanlığa ne kadar anımsatılsa azdır; zamanında kendisiyle yasal yetkililer ve kamuoyu arasında kayda değer bir çatışma olmuştu. Büyük insanların bol olduğu bir çağ ve ülkede doğmuş bu adam, hem onu hem de o çağı en iyi bilenler tarafından, dönemin en erdemli kişisi olarak aktarılmıştır bize; biz ise onu, kendisinden sonra gelen bütün erdem öğretmenlerinin başı ve ilk örneği, hem Platon'un yüksek ilhamının hem de Aristoteles'in dengeli yararcılığının kaynağı olarak tanıyoruz, “i maestri di color che sanno” (hocaların hocası) diyebileceğimiz, etik ve tüm diğer felsefe kollarının iki hayat pınarıdır bu düşünürler. Ondan bu yana yaşamış bütün önde gelen düşünürlerin bu saygı duyulan ustası -aradan iki bin yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen ünü hala büyüyor, doğduğu şehre şan katan tüm diğer isimlerin toplamından daha ağır basıyor- kendi ülkesinin insanları tarafından, mahkeme önünde dine saygısızlık ve ahlaksızlık yapmaktan suçlu bulunarak öldürüldü. Dine saygısızlığı, devletin tanıdığı tanrıları reddetmekti; gerçekten de onu suçlayan kişi, hiçbir tanrıya inanmadığını öne sürdü (bkz. “Apologia”). Ahlaksızlığıysa, öğretileri ve yönlendirmeleriyle “gençliği kötü yola sevk etmek”teydi. Mahkeme onu bu eylemlerden suçlu buldu, bunu dürüstçe yaptığına inanmamız için de her türlü gerekçe var; herhalde o zamana kadar doğmuş olanlar arasında, insanlığın elinde en iyi muameleyi görmeyi hak etmiş bu insan, mahkeme tarafından, bir suçlu olarak öldürülmeye mahkum edildi."
Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını. o zenginlerin arkadaşları birkaç finansçı, üç beş holding yöneticisi. Üstelik içtenlikten her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. Oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı ve en yaratıcı insanları: Aristoteles, Platon, İbn Rüşd, Faulkner, Homeros, Nietzsche, İbn Haldun… bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin?
Ölümlülerin büyük bir bölümü doğanın kötü karakterinden şikâyet eder, zira kısa bir ömürle doğuyoruz, bize bahşedilen bu zaman aralığı öyle hızlı ve öyle çabuk tükeniyor ki, az insan hariç, herkes daha yaşama hazırlanırken yaşamdan ayrılıyor. Sanıldığı gibi, bu yaygın kötülükten sadece sıradan insanlar ve budala avam şikâyet etmez, aynı his seçkin kişilerden de böyle şikâyetler yükselmesine yol açar. Nitekim hekimlerin en büyüğünün şöyle ünlü bir sözü vardı: "Yaşam kısa, sanat uzun." Keza Aristoteles de nesnelerin doğasını incelerken, doğaya bilge birine yakışmayan şu suçlamayı yöneltir: "Doğa ömür konusunda hayvanlara öyle cömert davranmıştır ki, onlara beş ya da on ömür vermiştir, birçok büyük şeyi başarmak için doğmuş olmasına rağmen, insana çok daha kısa bir süre vermiştir." Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz. Yaşam yeterince uzun ve tamamı iyi düzenlenirse, en büyük işlerin başarılmasına fazlasıyla yetecek kadar bahşedilmiştir, buna karşılık yaşam herhangi bir iyi şeye adanmadığında, lüks ve umursamazlık yüzünden tükenir ve kaçınılmaz sonun baskısıyla, bizden uzaklaştığını anlamadığımız yaşamın çoktan geçip gittiğini kavrarız. Tam da böyledir, kısa yaşam bulmayız, onu biz kısaltırız, ondan yoksun değiliz, onu tüketiyoruz. Nasıl krallara layık büyük bir malvarlığı kötü bir sahibin eline geçince bir anda dağılır da mütevazı bir malvarlığı iyi birine emanet edilince o kişinin dikkatli idaresiyle artarsa, yaşamımız da kendini iyi düzenleyen biri için oldukça uzundur.
Sayfa 45
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.