Ve bitti...
Bir an hiç bitmeyecek sandım!
Öyle güzel iç içe hikayeler vardı ki her an bir başkasının içine düşebilirim diye düşündüm ama olmadı! Kayıp gitti ellerimden
Puslu Kıtalar Atlası...
Çok kitap inceledim bu uygulamada. Ama itiraf ediyorum en çok bu incelemeyi kafamda kurmakta zorlandım. Postmodernizm, iç içe anlatım, üst kurmaca...
Ne çok hikayeye
Merhaba Dostlar, sizlere elimden geldiğince, dilimin döndüğünce anlatmak istediğim yine muhteşem bir kitap var. Sadece kitap mı? Tabi ki hayır! Kitabın yazarı Fakir Baykurt'u anlatmadan geçmek olmaz.
Fakir Baykurt, köy çocuğu olarak dünyaya gelmiş, Köy Enstitüsünde yetişmiş, köy öğretmenliği yapmış değerli bir yazarımızdır. Hayatı köylerde geçen
Dergi okumayı sever misiniz?
Var mı takip ettiğiniz süreli yayınlar?
En sevdiğim duyguların başında gelir bir şeyi en başından başlatıp sonuna kadar götürmek... Bir yazarın mesela, sırayla bütün kitaplarını okumak, sevdiğim bir diziyi ilk bölümden itibaren götürüp bitirmek... Ve aylık yayımlanan bir dergiyi takip etmek! Harika bir duygu yaşatır
Gelelim Fuzûlînin Şikâyetnâmesi’nin hikâyesine... Fuzûlî, o tarihte Bağdat civarında yaşayan fakir bir şairdir. Kanuni'ye yazdığı bir mektupta geçim darlığı çektiğini bildir miş ve kendisine devlet hazinesinden makul bir maaş bağlanmasını istemiştir. Bunu dikkate alan padişah, Fuzûlîye, Bağdat'taki vakif gelirinin, masraflar çıktıktan sonra,
Es-Selam Dostlar..
Öğrencilerim her daim derslerde gerçek sevgiye,aşk'a dair rivayetleri dinlemeyi severler ve isterler:))
Ve büyük bir heves ve merakla dinleyip bir ahh çekerler:))
Sizleri Hifa Hatun ve Süveyb'in sevgilerine dair an'ları ile başbaşa bırakmak istiyorum;
Hifa Hatun Medine’nin en güzel kadınlarındandır.
Öylesine
“1928 Yılının Kasımı, İstanbul’un inci misali yapılarından Sirkeci Garı her zaman olduğu gibi hareketliydi.
Peltek Sabahattin (Ali), kendini yolcu etmeye gelenlerin ortasında yerini almış, her zamanki gibi parlıyordu. Titizlikle taranmış saçları, gözlüğü, takım elbisesi, paltosu, kravatı ve fötr şapkasıyla, tam bir salon beyfendisi gibi görünüyordu. Neler anlatmıyordu ki geçmişe, bugüne, geleceğe dair ve Otuz İki Kısım Tekmili Birden*…”
*Otuz İki Kısım Tekmili Birden:
Osmanlı’nın son dönemlerinde Darülbedayi’de Şehir Tiyatroları ‘Arkası Yarın’ türündeki tek sahnelik tiyatro oyunlarını bir araya toplayıp bütün halinde sahneye koyarlardı. Böyle zamanlarda gişelerin önündeki ‘Çığırtkanlar’, ellerindeki çıngırakları çalarak, ‘Otuz İki Kısım Tekmili Birden!’ diye bağırır, bu durumu halka duyururdu.
Yeni haberim olan genç bir yazarımızın kaleme aldığı kısa deneme tarzında hikaye kitabı. Elinize aldığınızda hemen bitirmek isteyeceğiniz tarzda 26 kısa bölümden oluşan kitabı okurken (şimdi ki teknoloji çağının gençleri çok bilmez ) eskiden TRT radyosunda dinlediğimiz arkası yarın sesli hikayeleri olurdu ona benzer bir tat aldım. Merak edenler için okunabilir seviyede tavsiye ederim.
Kitabın sayfalarını karıştırırken
okuduğum bu cümle, ruhuma sirayet ederek bütün varlığımı esir altına aldı. İşte! O an, anladım ki,
" Tamam! Şimdi, okuyacağım kitabı buldum!" dedim, buruk bir sevinçle!...
Yorgo Seferis'in yıllar sonra iskeleyi gördüğü zaman zihnine dolan bu cümle, maziye gömdüğüm anılarımı ortaya serdi, birdenbire.
Rahman ve Rahim Tanrı Adıyla...
Böyle başlıyor eser. Ve ben de böyle başlamak istedim incelememe. Zira işlerin en hayırlısı O'nun adıyla başlananlar. En başta da okumak...
Son yıllarda sahaftan kitap almaya merak sardım. Bu kitap da öyle buluştu kitaplığımla. Ve fark ettim ki içinde bir adet kurutulmuş çiçek... Kim bilir ne duygularla
Mavi kelebekleri bilir misiniz?
Takvimler 1995’i gösterdiğinde Sırplar Bosna halkını emsali görülmemiş bir biçimde katleder. Soy kırmaktan çok daha öte bir katliamdır bu. İşkence, tecavüz ne varsa barındırır içinde. Ve öldürdükleri Bosnalıları toplu mezarlara gömmek üzere yine Bosnalı kamyonculara taşıtırlar. Onların sonu da farklı olmayacaktır,