Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Rückert’in Mevlâna’yı Anlama Tarzı Üzerine
Friedrich Rückert, Mevlâna Celâleddin âşığı bir Alman şairidir. Onu Alman/Batı dünyasına tanıtmak amacıyla Divan"ından ve Mesnevî"sinden çeviriler yapmış, ömrünü bu aktarım faaliyetiyle anlamlandırmıştır. Yaptığı iş, sadece bir çeviri değildir; fakat aynı zamanda bir karşılaştırmalı edebiyat araştırması, bir metinler arasılık
148 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
İki arkadaş, iki Brahman oğlu Siddartha ve Govinda’nın bilgeliği öğrenmek, ona ulaşmak ve hayatın anlamını bulmak adına yollara düştüğü bir hikaye. (Brahman, Hint felsefesi geleneğinde, hem içkin hem de aşkın olan, hem evrende ve hem de kendisinde var olan en yüksek varlığa kendisiyle birleşmenin nihai ve en yüksek hedef olarak addedildiği dünya ruhudur. Ayrıca; Hindistan’daki dört kastın ilki olan kast, din adamları kastı.) Gençken başladıkları bu arayış, kitapta yaşlanıncaya kadar işlenmiş ve bu yolda Budizm, Samanalar, Çileciler gibi bir çok farklı felsefe ve arayış ile tanışıyorlar. Yazarın Doğu edebiyatı ve mistisizmine düşkünlüğü ve Doğu felsefesine merakı, ayrıca daha önceki tecrübe ve maraklarından sonra zenginleştiği söylenen şiirsel iç dünyası, kitabın her cümlesine ve her kelimesine de sirayet etmiş. Kitabın şiirsel yazım anlayışı, alışkın olmayanlar için başlarda biraz tuaf ya da sıkıcı gelebilir ama okudukça farkında olmadan alışıyorsunuz. Zaman zaman durağanlaşsa da keyifli bir kitaptı. Yaklaşık son 20 sayfası ve özellikle yine bu bölümde geçen Nirvana üzerine yazılan kısımlar bana göre en keyifli iki bölümdü. İmrendiğimden mi yoksa onun gibi olabilme hayalinden mi bilmem, ben en çok Vasudeva karakterini sevdim. En beğendiğim alıntı ise; “Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez.” oldu.
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,8bin okunma
Reklam
Geleneksel Metafizik Nihai Gerçeklikten ya mutlak olan Aşkın ya da mutlak olan İçkin olarak sözeder. (-ki bunlar aynıdır, çünkü Brahman Atman ile aynıdır-) Ancak Hint metafiziği daha çok içkin dilini kullanırken, İslam metafiziği aşkın dilini kullanır, fakat biri diğerini dışlamaz. Dipnot14
Sayfa 58 - insan yayınlarıKitabı okudu
288 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Amak-ı Hayal, Filibeli Ahmed Hilmi tarafından 1910 yılında yazılmış olan, Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra eser bilhassa tasavvufi içerikler muhteva etmektedir ve temelde sufi metafiziğinin başlıca düşüncelerinden "vahdet-i vücud" düşüncesini ele almaktadır. Vahdet-i vücud inancına göre
A’mak-ı Hayal
A’mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Ketebe Yayınları · 202116,7bin okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
sonsöz (veya cesur yeni dünya üzerine) david bradshaw (syf: 371-282) ilk olarak 1932'de yayınlanan cesur yeni dünya "F.S. 632'de, bu istikrar yılında" geçmektedir -yani amerikan araba kodamanı henry Ford (1863-1947)'un gelişinden 632 yıl sonra; henry ford ki onun çok başarılı olan T Modeli (1908-1927) taşıma bandı ve
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,1bin okunma
"Din, İnsanın Mutlak Sonu'na ilişkin bilinçli ve zekice meşgalesi, içkin Tao ya da Logos'un, aşkın Tanrı ya da Brahman'ın birleştirici bilgisi olurdu, der.
Sayfa 266 - İTHAKİ YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Bana kalırsa, Tanrı'nın insanları değil, insanların Tanrı'yı yarattığı yönünde ilginç bulgular vardır. Örneğin ABD'de 20.yüzyılda doğmuş olmanız halinde, Yahve'nin evreni yarattığına, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir varlık olduğuna ve Nasıra'lı İsa aracılığıyla insan bedenine büründüğüne inanan bir Hıristiyan olma ihtimaliniz çok yüksektir. Hindistan'da 20.yüzyilda doğmuş olmanız halinde, Brahman'nın bütün madde, enerji, zaman ve mekanın değişmez, sonsuz ve aşkın yaratıcısı olduğuna ve Hindistan'da en çok tapınılan mavi fil tanrı Ganeşa aracılığıyla insan bedenine büründüğüne inanan bir Hindu olma ihtimaliniz çok yüksektir. Mars'tan gelen bir antropolog için, bu analiz düzeyinde bütün dünya dinleri arasında hiçbir ayrım yoktur.
Sayfa 193 - AlfaKitabı okudu
Dolayısıyla aşkın bir bakış açısından bakıldığında/ Brahman'dan daha başka bir evren yoktur. Brahman, nedensellikten bağımsız olduğundan burada yaratılış sorgulanmaz. Hiçbir şey hiçbir zaman yaratılmamıştır.
Aşkın Brahman, maya olarak adlandırılan incelenemez kudretiyle, İçkin Brahman haline gelir. O, her an iyiliğini, felakete uğradıklarında ona dua eden kimselere bağışlar, Kişisel Tanrı olur. O, değişik dinlerde Gökteki Baba, Yehova, Allah ya da İşvara olarak adlandırılan İçkin Brahman'dır. Evreni yaratmış olan, onun devamını sağlayan ve sonunda onun içine karışan O'dur. Yaratma, koruma ve yok etme İçkin Brahman'ın ya da Kişisel Tanrı'nın etkinlikleridir.
Son söz
1946 tarihli önsözde Huxley, romanı yeniden yazacak olsa Vahşi'ye üçüncü bir seçenek; ekonominin merkezsiz, politikanm anarşist, bilim ve teknolojinin insanlığı baskı altına almak yerine, ona hizmet etmek için kullanılacağı bir toplulukta yaşama seçeneği sunacağını açıklar. "Din, Insanın Mutlak Sonuna ilişkin bilinçli ve zekice meşgalesi, içkin Tao ya da Logos'un, aşkın Tanrı ya da Brahman'ın birleştirici bilgisi olurdu," der. Okuyucular olarak romanda bu satırlanı gözden geçirip değiştirmediği için Huxley'e müteşekkir olmalıyız, çünkü eğer öyle yapsaydı, Cesur Yeni Dünya, kuşkusuz, uzun süreli cazibesini yitirirdi. Paradoksal biçimde, Cesur Yeni Dünya'nın bir yirminci yüzyil klasiği olma özelliğini güvenceleyen şey, 1931'de Britanya'yla Huxley'yi kuşatan ve romanının derin çift yönlülüğünü doğuran kaygı ile belirsizliklerdir.
Sayfa 266Kitabı okudu
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.