Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Durun tahmin edeyim.” Pherl koltuğunda sabırsızca kıpırdandı. “Geminizde taşıdığınız o şeytan işi küçük aygıtlar sayesinde bana servet ve güç sunmayı öneriyorsunuz, değil mi?” “Farzedelim ki öyle. Bunu neye dayanarak reddederdiniz? Sadece iyi ve kötü ölçütlerinize mi?” Pherl olumsuz yönde başını salladı. “Hiç de değil. Bakın, benim yabancı dostum, dinsizliğinizden ileri gelen cehaletten dolayı hakkımızda istediğiniz gibi düşünebilirsiniz... ama her ne kadar öyle görünsem de, ben halkımızın mitolojisini sorgusuz sualsiz kabullenmiş değilim. Ben iyi eğitim almış biriyim, bayım ve aydın bir kişi olduğuma da inanıyorum. Dini geleneklerimizin derinine inildiğinde, bunların halk kitleleri için ahlaki bakımdan çok törensel olduğu görülür.” “O halde teklifime itirazınız nedir?” diye kibarca bastırdı Ponyets. “Söyledim ya işte. Kitleler. Sizinle anlaşmaya varmak isteyebilirim, ama küçük aygıtlarınızın işe yaraması için kullanılmaları gerek. Sözgelimi bir şeyi... adı neydi... bir usturayı ele alalım; onu elim titreyerek gizli kapaklı kullanmam gerekecekse ben bundan nasıl yarar sağlayabilirim ki? Belki çenem daha temiz ve güzel traş edilmiş olur, fakat bu beni zengin etmez. Hem bunu kullanırken yakalanırsam gaz odasına atılma veya kitleler tarafından linç edilme korkusuyla nasıl yaşarım?”
Sayfa 226 - 227Kitabı okuyor
302 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Oğuz Atay, ilk baskısı 1987 yılında yapılan Günlük’ü ile de edebiyat araştırmacıları ve okuyucuları için önemli otobiyografik malzeme sunmuştur. Oğuz Atay, günlüğünde öncelikle bir roman yazarı olmakla birlikte okuyan, düşünen ve eleştiren bir şahsiyet olarak karşımızdadır. Eserde söz konusu süreçleri yaşarken aldığı notlar Oğuz Atay portresini
Günlük
GünlükOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20205,7bin okunma
Reklam
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 saatte okudu
Bir Edebi Saplantının Öyküsü
''Jacques, bu mobilyaları kendi iradesi dışında sürüklendikleri sefil sondan bir rehine kurtarır gibi kurtardığına inanmaktadır; kaderin onu asla kaçamayacağı bir ödevle görevlendirdiğini hissetmektedir; içinde kimsenin yaşamadığı odaya bir göz attığında yatağın, yazı masasının, kitaplığın, o kişisel eşyaların bir ölünün yadigârlarını
Proust'un Paltosu
Proust'un PaltosuLorenza Foschini · Kırmızı Kedi Yayınları · 201268 okunma
Şapka
Bir hayli sonra, meselâ İzmir gibi aydın çevreler varken, ilk şapkayı niçin Kastamonu taassubu içinde giydiğini Mustafa Kemal'den sormuştum. Şu cevabı verdi: İzmir tarafı halkı beni birçok defa gördü. Eğer orada şapka giysem, bana değil, şapkama bakarlardı. Beni ilk defa görenler ise şapkamla olduğum gibi kabul ettiler. Ad koyma hâdisesi için şöyle demişti: Fena uyumuştum. Sinirli ve rahatsızdım. İnebolu'da halk toplantısına gittiğim vakit simsiyah bir kalabalık bulunca sinir gerginliğim büsbütün arttı: "- Nedir bu milleti bu geriliğe mahkûm etmek?" diye düşünüyordum. Söze başlamadan önce su içmek istedim. Elim titredi, bardağı dudağımda güç tuttum. Bu da bende şiddetli bir aksülâmel (tepki) yaptı. Bildiğiniz nutku söyledim ve başımdakini halka göstererek: - " Bunun adına şapka derler,"dedim.
Sayfa 503 - PozitifKitabı okudu
517 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Jack London, ya da doğduğunda kendisine verilen işimle John Griffith, 12 Ocak 1876’da SAN Francisco da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçiren London bunun eksikliğini her zaman hissetti. İlkokul sıralarındayken Oakland Kasabası’ndaki abonesi olduğu kütüphanede “edebi annesi” Ina Coolbirth’ü keşfetti. Yaşamı boyunca ona eşlik
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,1bin okunma
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Reklam
kültürel birikim, bir alanda en iyisi olmak, uzmanlaşmak yerine herşey de ortalama insanlar oluyoruz veya zihnimizi zorlamamak için basit kitaplar okuyuruz, söz gelimi bir politika, tarih, felsefe bilmeden bir roman okuyarak birşeyler öğrendiğimizi varsıyoruz ve bildiğimizi düşündüğümüz şeylerle kendimizi aydın sanıyoruz, vladamir bartomol alamut kalesi okuyup hasan sabbah şunu bunu yapmış diyoruz, zülfü livaneli okuyup yezidilik şöyle böyle diyoruz, çünkü vasatın değer gördüğü uzmanlığın, entelektüelliğin aşağılandığı bir dönemde az bilmek bize yarar sağlıyor, üzülüyorum böyle insanlara sadecee edebiyat okuyur, Edebiyat okumayı bilmeden, metodoloji, metinler arası okuma, yazarın dönemi, hayatı, amacı nedir bilinmeden herkes nietzche, sartre, camus, zweig vs okuyur, bence herkes okumamalı nitelikli olmadıktan sonra....
Dinsel formların bu dönem bir hayli uzağında kalan aydın ázınlık, insanları kendi inandıkları evrende tutmak amacıyla, inançlı gibi davranmıştır.
" ... Anadolu'da köylü kadınları şuhluktan, naz ve işveden o kadar yoksundur ki, onların hangi biriyle, böğür böğüre, koyun koyuna yatsam, vücudumun hiçbir şey duymayacağını tahmin ediyorum. İhtimal ki çok da fena kokarlar. Kendileri hakkında, bu hislerimi içgüdüleriyle sezdikleri için midir, nedir bilmiyorum, onlar da, bana her rastgelişlerinde, arkalarını çeviriyorlar. Yahut - eski Yunanlılar devrinde yas tutan kadınlar gibi- yere çömelip başlarını örtüyorlar. Ve benden başka hiçbir erkeğe bu hareketi reva görmüyorlar. Buraya geldiğimin bilmem kaçıncı haftası idi. Mehmet Ali'ye sordum: - Kadınlarınız niçin yalnız benden kaçıyorlar? - Yabansınız da ondan, beyim. Bu "yaban" lafı önce beni çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri tıpkı eski Yunanlıların kendilerinde başkasına "barbar" lakabını vermesi gibi her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün ... Bir gün, onlara, ispat edebilecek miyim ki, ben bir "yaban" değilim. ... Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum Türk"entelektüel"i, Türk aydın, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir. ..."
Sayfa 35 - İletişim Yayınları
Bu yılları boşuna beklemişim günler solup giderken damlarda, odalarda Gençliğim göster yüzünü bana: Bakarım korkularım, kuşkularım silinir Nedir bu kitaplar, bu şiirler Nedir kayalaşmış sıkıntılar, uçup giden sözler Nedir aklımın ermediği şu olup bitenler?..
Reklam
Yardım dediğin nedir?Sahip olduğunu paylaşmak.En sevdiğinden vazgeçebilmek.
Sayfa 257Kitabı okudu
Bu yılları boşuna beklemişim günler solup giderken damlarda, odalarda Gençliğim göster yüzünü bana: Bakarım korkularım, kuşkularım silinir Nedir bu kitaplar, bu şiirler Nedir kayalaşmış sıkıntılar, uçup giden sözler Nedir aklımın ermediği şu olup bitenler?.. - Süreyya Berfe
"Erkekler de incinir mi?.. Erkekler... endişe, korku, güvensizlik yaşıyor mu? 'Ya giderse' diye titriyor mu içleri? Yollara dalıyor mu gözleri? İç çekerken çok ağlamış bir çocuk gibi titriyor mu göğüsleri? Aldırıyorlar mı karşısındakilerin suskunluğuna? Affediyorlar mı, susuyorlar mı, bekliyorlar mı?.. Sormak isterken soramamak, koşmak isterken koşamamak boğar mı onları da?.. O zaman neden anlaşamıyoruz, nedir yani bu kadar benzer kederler yaşarken paylaşamadığımız?.. Biz ateşin gücünü ölçerken unutttuk ateşin devamı için uğraşmayı... Beni ne kadar seviyor? Taş kalbi hiç mi acımıyor? Kim daha çok özlüyor? Suskunluktan belki de incinmekten."
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
202 syf.
8/10 puan verdi
Ray Bradbury - Fahrenheit 451 Nedir bu Fahrenheit 451 sorusuna yanıtla başlayalım; kitap kağıtlarının tutuştuğu ısı derecesi. Konusu faşit yönetimin aydın kesimi hedef alması olayıdır. Nazi Almanya’sı, keza 1980 darbesiyle ülkemizde de kitaplar yakılmadı mı? Baskıcı tutumun yanında kişinin yaşadığı çıkmazı de es geçmemek lazım. Kitabın konusunun geçtiği tarih çok ileri yıllar, itfaiyeciler yangın söndürmüyor, yakıyor! Hem de kitapları! Peki neden yaktığını sorgularsa ne olur veya bir kitap okuduğunda “hata yapıyorum” der mi? Bilim kurgu tarafından baktığımızda farklı isimlerde kullanılan mekanik araçlar olayı başka boyuta taşıyor. Kitap zor ilerledi, bazen tıkandığım noktalar oldu. Konu çok iyi ama anlatım konusunda daha güzel olabilirdi. Yine de okuyup mantığını anlamak lazım. “Kendine gel! Bu kitaplardaki insanlar asla yaşamadı.” “İyi yazarlar hayata sık sık dokunur. Vasatlarsa elini hayatın üstünden çabucak geçirir. Kötüler hayata tecavüz eder ve onu sineklere bırakır.”
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,4bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.