Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsan, yeryüzünün en değerli yaratığıdır. O, Tanrısal yaratılışın baş tacıdır. Bu dünyada her şey insan içindir. Sanat, bilim, teknoloji, bütün bu güzellikler ve zenginlikler insanları daha güvenli, huzurlu ve mutlu etmek için ortaya konulmalıdır. Bunlar insanı daha aydınlık günlere götürmelidir.
“Okuyorsun, öğreniyorsun, falanca yılların felaket yılları olduğundan, insanlığın büyük felaketler yaşadığından, sonra gücünü topladığından, çalışmaya başladığından, çok sıkıntılar çektiğinden, uğraştığından, sonunda güzel günlere kavuştuğundan başka bir şey yok… İşte geldi o günler, tarih dinlenecek artık diyorsun… Hayır, tekrar bulutlar çıkıyor ortaya, bina gene çöküyor, tekrar çalışmaya, sıkıntılar çekmeye geliyor sıra… Aydınlık günler bir türlü sürekli olmuyor, bu arada hayat devam ediyor, kırıla döküle tekrarlanıyor…”
Reklam
"Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler!" Diyen Nazım Hikmet'e öykünerek, "Kadınlar ölmesin, yeni ve aydınlık günlere çıkabilsinler!" diyor, şair ruhlu bir katılımcı da.
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
Karanlığın içinde yürürsen, karanlık da senin içinde yürür. Ertesi sabah. Erken uyandığı için suçluyordu kendini. Yarım kalan güzel bir rüya ya da kaygılarından sıyrılacağı bir vakti tüketmemişti çünkü. Yastığı başına hırsla bastırıyor, azimle kapatıyordu gözlerini. Çünkü yabancısıydı şehrin, caddelerin, ayaküstü sohbetlerin. Bankamatik kuyrukları
Dinen dalgalar gibi kayalık kıyılarda Sonlarına koşuşur ömrümüzün anları, Hızla yuvarlanırlar çırpınarak art arda Tutmak istercesine öne atılanları. Doğan varlık aydınlık günlere erer ermez Olgunluğa ilerler, tam kıvamını bulur, Ama şom karaltılar şanına aman vermez, Zaman, armağanını yok etmeye koyulur. Gençliğe vergi olan süsü zaman didikler, Derin çizgiler kazar güzelliğin alnına, En gözde varlıkları canavarlar gibi yer, Kimse karşı duramaz amansız tırpanına; Ama o gaddar ele rağmen, seni över de Dimdik durur şiirim umut dolu günlerde.
Reklam
Daha aydınlık ve daha tarihimizin bilindiği günlere...
Oysa kadınlar için durum böyle değil; onlar, aidiyetleri ne olursa olsun, sırf cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve tarihin yazılması ve yorumlanması işleminden, daha genel olarak sembol yaratma işleminden dışlanıyorlar ve tarihin yapımına etkin olarak katılan özneler oldukları halde, kendi tarihlerini bilmekten alıkonuyorlar.
*** Devrimin geçici bir heves olmayıp hayati bir seçim olduğundan, belki kendilerinin göremeyeceğinden ama çocuklarının bir gün mutlaka devrimin şafağında omuz omuza gelecek aydınlık günlere bakacağından dem vururlardı. ***
Sayfa 27 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Şimdi -biraz evvel olduğu gibi- bir şarkı, az sonra kaldırım taşında kımıldanan bir aydınlık, bir konuşmada geçen tek bir cümle, yolunun üstündeki bir çiçekçi dükkânı, bir başkasının gelecek günlere dair bir tasavvuru, bir çalışma kararı, her şey geçmişe ait bir hayalle onu bir sene evveline götürür, orada uyandırırdı.
Şimdi -biraz evvel olduğu gibi- bir şarkı, az sonra kaldırım taşında kımıldanan bir aydınlık, bir konuşmada geçen tek bir cümle, yolunun üstündeki bir çiçekçi dükkanı, bir başkasının gelecek günlere dair bir tasavvuru, bir çalışma kararı, her şey geçmişe ait bir hayalle onu bir sene evveline götürür, orada uyandırırdı. Hakikat şuydu. Mümtaz Binbir Gece'deki eskicinin hikayesine benzeyen ikiz bir ömrü yaşıyordu. Bir taraftan güzel günlerinin hatırası zihninden ayrılmıyor; fakat o güneş doğar doğmaz, ayrılığın gecesi bütün azaplarıyla içinde kuruluyordu. Hulasa hemen hemen muhayyilesinde yaşayan genç adam cennet ve cehennemini beraberinde gezdiriyordu. Bu iki haddin arasında, uçurum kenarlarında şiddetli uyanışlarla dolu bir somnambül hayatı vardı. Bu iki zıt ruh haletinin arasından etrafta konuşur, dersini verir, talebelerini dinler, yapacaklarını tarif eder, dostlarının işleriyle uğraşır, yakalandığı zaman münakaşa eder, hulasa kendi hayatını yaşardı. Genç adam bu kadar kalabalık ve kesif yaşamanın sıkıntılarını adım başında çekerdi. Zaman olurdu ki bütün hayatı sadece kaçışlardan ibaret kalırdı. Zavallı Mümtaz, İstanbul sokaklarında bir nevi hayalet gemi gibi yaşıyordu. Her özlediği yerden biraz sonra kendi içindeki rüzgar onu kovuyor, haberi olmadan yelkenler alınıyor, yelkenler şişiyor ve uzaklaşıyordu.
Sayfa 61 - BİRİNCİ BÖLÜM: İHSANKitabı okudu
Reklam
Bir kelimeye bin kelimenin anlamını verebilsem; söylediklerim belki biraz yaklaşırdı duyduklarıma. Belki o zaman; ellerinden tutar seni daha mutlu, daha aydınlık günlere götürebilirdim. "Gel," dediğim zaman bu üç harfli kelimenin taşıdığı anlam seni sarar ve gelmeni gerekli kılardı. Gelirdin, hiç gitmemecesine... Gelirdin, bütün imkansız gördüğün şeyler ayaklarının altında ezilir, engeller gözlerinin önünde bir bir yıkılırdı. Gelirdin ve o zaman her şey en güzel olurdu, en değerli olurdu. Gelirdin, yeni bir dünya kurardık seninle.
Sayfa 262Kitabı okudu
Aydınlık günlere ⸙
~ ❝ —N' olur şu karanlık dağılsın, bir yol açılsın önümüzde! ❞ ~
Sayfa 121 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dehşet, kafasında durmadan yankılanıyor, kendini egzersiz tekerliğine yakalanan bir fare gibi hissetmesine neden oluyordu. İleriye, daha güzel ve aydınlık günlere bakmaya çalışıyor ama sadece karanlıkları görüyordu.
329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.