"Güldüğüme bakma benim. Kalbim kırıktır benim. Her gülüşüm, gizli bir hıçkırıktır" diyor ya. İşte aynen öyle..
Öyle Güldüğüme bakmayın, benim de canımı yakan bir çok şey var. Herkesin olduğu gibi, bu dünyadaki herkesin canını yakan birşeyler olduğu gibi. Elbette benim de canımı yakan bir şeyler var.
Ama pes etmiyorum sadece. Pes etmiyorum hiçbir şekilde. Çünkü pes edersem, yok olup gideceğim. Yok olup gitmek de en kolayı. Bunu yapmayacağım ben işte..
Emin Yılmaz
Robin Sharma'nın okuduğum ilk kitabı. Bir kişisel gelişim kitabı. Kişisel gelişim kitaplarındaki klişe "kendini sev"," kendini keşfet" temaları burada da karşımıza çıkıyor. Kendi adıma hayatın yorgunluğundan uzaklaşmak, kendimi dinlemek için okurum kişisel gelişim ve severim de.
Toplumun en küçük yapı taşı olan aile yaşantısına vurgu yapıyor. Eğitim ailede başlar okul bir araçtır.
Uçak kazasından sağ kurtulmayı başaran, Catherine başarılı bir CEO ancak aile yaşantısında sıkıntıları bulunmakta. Kardeşi Julian ise başarılı zengin bir Avukattır. Kazada kızını kaybetmesiyle hayatı alt üst olur. Ve sonunda tüm mal varlığını satıp, Hindistan ' a gider. Orada bilgelerden edindiği deneyimlerle hayatın amacını bulur. Kız kardeşine aile yaşantısında lider olmak ve çocuk yetiştirmekle ilgili rehber olur.
Kitabın arka kapak yazısını aynen paylaşarak içerik hakkında bilgi vermek isterim.
Robin Sharma, yaşamda kılavuz olacak pratik derslerle olduğu kadar, derin anlayışı ve içten coşkusuyla biz okurlara AİLE LİDERLİĞİNİN BEŞ USTALIĞI' nı öğretiyor.
*Çocuğunuzun doğal yeteneklerini ve üstün becerilerini çözerek hayata salıverin.
* Sevdiklerinizle aranızdaki bağları derinleştirin.
*Çocuklarınızı karakter açısından güçlü, zihinsel açıdan akıllı olmaya teşvik edin.
* Çocuklarınıza büyük düşler kurmayı ve gerçek başarıyı bulmayı öğretin.
* Hayatınıza dengeyi geri getirerek daha sade, daha neşeli ve daha huzurlu yaşayın.
Hayatta neyin önemli olduğunu yeniden düşünün ve size vereceği armağanların keyfini çıkarın.
Keyifli okumalar.
Aile BilgeliğiRobin Sharma · Goa Basım Yayım · 2008564 okunma
"Satranç hayat gibidir David," demişti babası. "Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamları iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."
Kötü birinin hata yapmamasını isteyen biri, incirlerden acı özsu çıkmamasını, bebeklerin ağlamamasını, atın kişnememesini veya kaçınılmaz olan diğer şeylerin olmamasını isteyen birine benzer. Kötü karakterli birinden başka ne beklenebilir?
Kendi kelimelerimizi aynen kendi şehirlerimiz, kendi ilimlerimiz, kendi büyüklerimizi yıktığımız gibi "mâlumat" kelimesini de buruşturup çöpe atmış durumdayız.
Felsefenin de aynen dinler gibi ölüme ihtiyacı olduğu için,
eğer felsefe. yapıyorsak, bu öleceğimizi bildiğimizdendir, montaigne
bey demiştir ya, felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir.
İşin özü ne biliyor musunuz:
İktidarlar, politikacılar gelip geçiyor ama tarım politikaları hiç değişmiyor. IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, AB ne diyorsa aynen uygulanıyor! ....
İnsanların çoğuna gelince: Onlar ilimlerdeki artıştan, an- cak sermayelerinin olmayışından dolayı mahrum oldular. Bu sermaye de ilimleri semere vermesine vesile olan mari- fetlerdir. Tıpkı ticaret eşyası olmayan bir kimse gibi... Böyle bir kimse kår etmeye muktedir değildir. Bazan ticaret eşya- sını elde eder. Fakat ticaret sanatını güzelce bilmediğinden hiçbir kâr etmez. İşte aynen böylece bazan kişinin berabe- rinde ilimlerin sermayesi olan marifetler vardır. Fakat on- ları güzelce; kullanmayı, telif etmeyi, netice vermeye götü- rücü tertibi yerli yerinde yapmayı bilmiyor.
Merhabaaa
Bugün size okurken asla bitmesin isteyip, sonunu deli gibi merak ettiğim bir kitapla geldim
Gökçen kız masalını bilir misiniz ? Kalbi sadece sevdiğine olan Gökçen kız...
İki asker ailenin çocukları olan Gökçen ve Murathan. Daha çocuklukta aşıktılar birbirlerine. Babaları Yusuf ve Ali silah arkadaşıydı. Askeri lojmanda asla birbirlerinden ayrılmayan Murahtan ve Gökçen babalarının aynı gün, kol kola şehit olmasıyla hayatları tuzla buz olur. Gökçen 6, Murathan 8 yaşındayken ayrılırlar birbirlerinden. Herkes kendi memleketine döner. Kepçük ve Pamuğun hikayesi de burada başlar aslında...
Yıllar geçer Murathan babası gibi Özel Kuvvetler Askeri olur. Gökçen küçükken Kepçüğüne söz verdiği gibi doktor olur. Tayininin Murathanin olduğu yere çıkmasıyla tekrar kavuşurlar.
Peki sizce yıllar sonra Murathan Pamuğunu, Gökçen'ini tanıyabilmiş midir?
Gökçen Kepçüğünü, Murathan'ını tanıyabildi mi ?
Hiç unutmamışlardı ki...
Hani bazen kendinizi o kitabın içinde hisseder, yeri gelir kahkahalarla güler yeri gelir hıçkıra hıçkıra ağlarsınız ya aynen öyle oldu benim içinde. Asla bitmesin dediğim ama sonunu çok merak ettiğim bir kitaptı. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen çok güzel kaleme alınmış. Okuyucuya o duyguları çok güzel yansıtmış. 2. kitabına çabuk kavuşmak dileğiyle diyorum
Elinize, kaleminize sağlık.