Deniz uzakta değildi. Belki de odanın içindeydi. Puhu kuşu dünyayı uykulara boyamıştı. Perçem Çayı, sarmaşık köprülerle iki yakasını seviyordu. Ay ışığı, göğsünde bir bir murat mahyasıydı. Yıldızlar tanrıyla konuşuyordu. Saçların ormanların uğuldusu, topuklarında Hafız’ın bahçesi, kırmızı bir zaman oluyordu ağzın. Şarabın Samanyolu, içimdeki arzuyu kekeme bir merhamete çeviriyordu. Ayrılık bir kuyu suyuydu henüz. Üstündeki tüllerden çıplak bir sesle döndün: ”Hayatın gecesi, lambasını da beraberinde getirir.”
Kirpiklerinden, dudaklarına, uzak ıssız yollar düşüyordu. Bunu çok erken biliyordum ben. Sevgisiz kadınlardan, soğumuş erkeklerden, evler ölüsü çocuklardan biliyordum.
Gülümseyen bir acıyla tutundum soluğuna.
Ey gönül haresi keder, insan kendinden ne kadar uzağa gider.
Ey kıyâmet gönlüme sorma hesâbın cevrinin
Elli bin yıldan uzundur bir şeb-i hicrân âna
Ey sevgili, acılarının hesabını gönlüme sorma,
Elli bin yıldan uzundur, bir ayrılık gecesi ona.
Ahmed Paşa
Bir şey söylemeden gidenler
Bir şey söyleyip de unutanlar
Sokak köpeklerinin ıslık çalan gecesi
Ağaçların sabah rüyası yollar boyunca
Yoksulluğun çarşılarda döktüğü yaprak
Ayrılık dedim, kavuşma dedim
"İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi" dedim.
Yüzünde bulurum ilham ışığı, sen ki bir sabah rüzgarı,sonsuz günlerimin doğan güneşisi,şu ölümlü dünyanın çöl gülü
o çöl'e bir yağmursun
hür bir bahçe bülbülü
son ağlayan gözümsün
ağlayan gözüme merhemsin
ruhuma esen sonbahar rüzgarı
sonbahar mevsimin de bahar mevsimini yaşatanımsın
ey gönlümün çılgın aşığı
bu ölümlü sana düşkün,ayrılık gecesi bırakma uyanır ızdırabım
gönül çekici yüzüne,kalbe ferah veren sesine,hasret tahlihsizim
Cemre Erkara.
sabit dudak ruju epeyce telefon
kirpikleri devirip göğüs geçirmeler
burnu rendelenmiş memeleri silikon
ağızlıkla çakmağın alevini içmeler
yarı ömrü meyhane yarısı berber
aşk faslını unuttuk
hay Allah pardon
yuvası aşk yuvası görkemli salon
kapısı vızır vızır spor mercedes’ler
zar saydamı bluz bluejean pantolon
kadın erkek farketmez asıl olan çekler
lafı hiç uzatmaz sevişmeye geçer
az buz kazanmıyor
gecesi üç milyon
kalk gidelim kadınları bu ne ilk ne son
HOŞ GELDİN
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....
N.Hikmet
1932 Birinciteşrin 5, Çarşamba gecesi
_Biz kimiz? Nereden gelip, nereye gidiyoruz?
_Biz insanlar, bir kapının önüne bırakılmış yeni doğan bebekleriz. Sepetlerimize bebeklerin kim olduğuna, nereden geldiğine dair ya da atalarının kimler olduğuna dair bir not da iliştirilmemiş. Bu yetim bebeklerin sicilini öğrenmeyi özlemle bekliyoruz. Pek çok kültür sürekli olarak ebeveynlerimizle
Kış gecesi ıssız sokakta üşürken
Yüreğinde çöl ateşini hissetmektir ayrılık
Bir gayeye yönelip doğru yolda yürürken
Nereye gittiğini bilememektir ayrılık
Ve parlak yıldızlar olacağız.
Özgür bırakıldı sevgi,
Ve ayrılık da yok bundan böyle.
Yaşam, tüm gücüyle,
Dalgalanmakta sonsuz bir deniz gibi.
Hazzın yalnızca tek bir gecesi-
Sonsuz bir şiir-
Yıllarca hep tartışıldı,aşk geçici, sevgi kalıcı diye.Bu hikayeyi çok değerli bir dostumla ele aldık.Aşktan darbe aldığı için aşkın geçici olduğunu dile getirdi.Bende Şair olarak her ne kadar sevgi kalıcı olsa da aşktan yana tavır takındım.
Sevgi de aşkın bir alt dalı.
Bir zaman sonra Sevgi aşka der ki :Ey beni uçuruma iten illet,senden ayrılıp gönüllere el sallamak istiyorum.Aşk, bu söz üzerine Sevgiyi alt dal olmaktan çıkarır.
İki düşman gibi yaşarlar.
Neyse aşk halk dilinde 3 harfliler gibi kılık değiştiren tuhaf bir şey.
Sevgi artık insanların gönlünü feth eder.
Aşk ise uzaktan bakar sevginin bu hallerine.
Hak verir sevgiye.
Sevgi,aşka der ki;Gel vazgeç bu inadından.
Aşk,gurur yapar kendini karamsarlığa iter.
Sevgi bu duruma bayağı üzülür.
Elinden de pek bir şey gelmez.
Yolları ayrılmak üzere iken Sevgi aşka der :Biz ayrılmaz ikiliyiz.
Sen yoksan benim var olmamın bir anlamı yok.
Tamam, belki sen insanları uçuruma sürüklüyorsun ama senin suçun değil ki bu.
Seni böyle bildi insanlar ve sen değişmek istemedin.
Aşk ise sevgiye :Benim var olmam da senin payın büyük belki ben arada gidip geliyorum ama sen hep olacaksın.
Son olarak insanlar düştükleri durumdan aşkı hedef alırlar ve ayrılık,karamsarlık,melankolik üzerine şiirler yazılır.
Ve bu da demek oluyor ki sevgi her ne kadar kalıcı olsa da şiirlerde hep aşk konusu işleniyor.
Bu yüzden Aşk şiirlerin hem derdi hem dermanı,hem yarası hem sargısı,hem umudu hem sonu,hem gecesi hem gündüzü,hem varlığı hem yokluğu...🍁🍁