Sonra kilisenin arasındaki büyük bahçeden gelen nefis çorba kokusuna kapıldım. Kemal Reis'in leventleri buraya yerleşmiş, çorba kaynatıyorlardı. Bir köşede sıkıca bağlanmış onlarca esir sessizce sonlarını bekliyordu. Acıktığımı fark ettim. Aşçının yanına gidip selam verdim. Bir tas çorba alıp alamayacağımı sordum. Adam bana şöyle bir bakıp, "Sana çurba vermeyeni Allah çarpar be yav," dedi. "Ele azıcık dur, oroz pişsin. Al biraz ekmek ye. İte dönmüşsün be yav!"