Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bu çağın insanı
Sen bu çağın insanı, hangi renksiz kendi ülkende? ... Dışarıda kopan fırtınayı içimize sığdırmaya çalışırız bazen. Konuşacakken sessizliğe teslim oluruz. ... Sen bu çağın insanı, seni seviyorum, sarılıyorum çünkü biz insanlar sarılırız dakikalarca, biz insanlar böyle çıkarız yola. Bedia Ceylan Güzelce(Wikibedia Kafası)
Sayfa 19 - KafaKitabı okudu
"Ben ezeli bir mağdurum, coğrafi kader, siyasi kader, biyolojik kader... Anlaşılmadım, anlaşılmadım, anlaşılmadım... Hayatım bir bozgunlar silsilesi. Hiçbir kavgam zaferle taçlanmadı. Ben ezeli bir mağlubum." (sf.74) ***** Burada mazlum bazen, evet Türk-İslam medeniyetini, yenik düşmüş bir Osmanlı'yı, haysiyetini yitirmiş bir "bu ülke"yi, gurur kırılmış bir "biz"i, hatta doğrudan doğruya fikir savaşında yenik düşen Meriç'in kendisini anlatır. Ama bazen de çok daha geniş bir Doğu'yu, Avrupa'nın talan ettiği aç Asya'yı, hatta iyice genişleyip bütün dünyanın "makhur* ve mağlup kavimler"ini, hakir görülmüş ve yenilmiş, esir düşmüş ve aşağılanmış, tarih denen savaşı kaybettikleri için kendilerini ifade etme hakkından mahrum bırakılmış halklarını anlatır. O halde Meriç'in yazdıkları en azından böyle bir mağlupluk çerçevesinden değerlendirilmeyi hak eder. (sf. 82) * Kahredilmiş. Mahvedilmiş. Bozguna uğratılmış.
Metis Yayınları, 1. Basım, Mart 2008Kitabı okudu
Reklam
Zavallı olduğumu söylüyordum değil mi? Bütün açıkgözlülüğümün budalalıktan başka bir şey olmadığını açıkça görüyorum; ama bazen, büyük bir adama yakışır düşüncelerle hareket ettiğim oluyor, eğer içerideki Zorba'nın emrettiğini yapabilirsem, dünyayı şaşkın bırakıyorum. Hayatımda vadeli anlaşmam olmadığı için, en tehlikeli uçuruma vardığım zaman freni laçka ederim. Her insanın hayatı inişli yokuşlu bir çizgidir ve her akıllı adam kendini frenle idare eder; fakat ben patron, değerim buradadır, frenimi çoktan attım, çünkü karamboller, beni korkutmuyor; biz işçiler yoldan çıkmaya karambol deriz. Yaptığım karambollere dikkat ediyorum Allah belamı versin! Gece gündüz koşuyor, keyfimi yaşıyorum ve isterse, kırılıp paramparça olayım. Yitirecek neyim var? Hiç! Sanki kendimi uslu idare etsem kırılmayacak mıyım? Kırılacağım; öyle ise toplara ateş!.. Şimdi sen bana gülüyorsun patron, ama ben sana budalalıklarımı, -ya da haydi düşüncelerimi yada zaaflarımı diyelim- vallaha, bu üçü arasında ne fark var, bilmem; yazıyorum, işin yoksa gül sen. Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175 - Can YayınlarıKitabı okuyor
‘Bazen kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi dedi çocuk. Ben de dedi. köstebek ama biz seni seviyoruz.. Sevgi insana yuvasını buldurur.
Daha iki gün önce, iddialı bir şekilde "Ruh dediğin nedir ki? Her şey ona atfedilebilir. Bir insandaki en önemli iki şey irade ve bilinçtir!" diye beyan eden bir okuyucuyla polemiğe giren bir makale yazmıştı. Şöyle demişti makalesinde: "İşte belki böyledir ama ruhumuzda bazen olup bitenlerin önemini, biz o önemi fark etmesek bile, göz ardı edemeyiz. Manevi arzular, tarihsel olaylarda bile çoğu zaman belirleyici bir faktör hâline gelirler. Ruh, iyi ve kötünün ilk nüvelerinin çıktığı kaynaktır. Ruh, bilinçaltının akümülatörüdür!.."
Sayfa 44 - Ketebe YayıneviKitabı okudu
"Bazen kadınlar kadınlardan hoşlanır."
"Chloe, Olivia'dan hoşlanıyordu..." İrkilmeyin. Yüzünüz kızarmasın. Burada biz bizeyken, bazen böyle şeylerin olduğunu itiraf edelim. Bazen kadınlar kadınlardan hoşlanır.
Reklam
Aşk bazen şifadan çok zehir oluyordu yüreklere ve biz o zehri birbirimizin gözlerine baktığımız ilk anda içmiştik.
Sayfa 519
"Ama her zaman döneriz... Biz her zaman döneriz. Ve bazen kendimize bile."
“Ama her zaman döneriz. Su Krallığı öyle yapar. Biz her zaman döneriz. Ve bazen kendimize bile.”
Sayfa 19
Bana öyle geliyor ki biz bütün rengimizi sevgiden ve sevgisizlikten alıyoruz. Kalp mi, gönül mü, bazen şaşırıp kalıyorum bu hazineye isim vermekte. Biliyor musun, insan tanrısını içinde taşıyor ama hep uzaklara dua ediyor.
Sayfa 20
Reklam
Hayat hepimizden daha akıllı. Bize, kendi potansiyelimize ulaşmamız için sürekli fırsat verir. Bazen bu fırsatları görmez, bazen bu fırsatları görüp kaçırır, bazense bu fırsatlarla savaşırız... Ama hayat vazgeçmez, biz vazgeçmediğimiz sürece.
Sayfa 69
Haçlı teşebbüslerinin gayesi İslam dünyasının kuvvet kaynaklarını eritmeyi istihdaf (hedef)ediyordu.Bir zamanlar üstünlüklerinin sembolü olan unsurlar tahrip edilmek suretiyle zaaf haline getirilmeliydi.Kısaca,haçlılar,ahlaki değerlerin dejenerasyonu suretiyle İslam sosyal hayatını ortadan kaldırmayı gaye edinmişti.Haçlı emperyalist kadına hürriyet verirken,onu tekamül ettirmeyi değil, ifsat etmeyi düşünüyordu.Böylece cemiyeti de kadının arkasından dejenerasyona sürükleyecekti.Ümidi buydu.Kadını yetiştirmekten maksadı ona fesadı öğretmekti.Tatbik edeceği şeytani metotlarla bu husustaki becerikliliğini geliştirmeyi arzuluyordu.Tabiatıyla bu halin devamlı bir kanun haline gelmesini sağlamak için de onu bir prensip'e bağlamalıydı.Bu prensib bazen bir terbiye kaidesi idi.Bazen da psikolojik ve sosyolojik gerçekleri içeriyordu.Zaman zaman da beşeri idealler şeklinde takdim ediliyordu.Zahirdeki iddiası"kadını psikolojik ve sosyal yönden geliştirmekti".Gerçekte ise onu gayriahlaki fitne uçurumlarına yuvarlamak istiyordu.Ve itiraf etmeliyiz ki, bu arzusunda Haçlı emperyalizmi muvaffak olmuştur.Bir defa düşmeye başlayanlar kimbilir ne zamana kadar yuvarlanmaya devam edecektir
Sayfa 147
Yaşanan onca şeyin telaşından acılarını bir kenara atabiliyordu insan. Bir kenara atıyor ve aklına geldiğinde yüreğinde büyük bir çarpıntıya sebep oluyordu. Kaybedilenlerin kalplerdeki yerleri asla değişmiyor, sadece acılar yaralara dönüşüyor ve kabuk bağlıyordu. Biz insanlar da hatıralarımız gözlerimizde canlandığında, bazen o yaralarımızı kaşıyor ve kanatıyoruz. O an bizi rahatlatsa da izi kalıyor, kaşıdıkça daha derin izler bırakıyordu bizlerde. Araçlardaki sessizliğin sebebi de izi kalacak olan hatıralarım sessiz çığılıydı. Herkes içinde çığılık çığlığaydı. Büyük bir çığlıktan sonrası her zaman derin bir sessizlikti.
...Her karşılaşmanın mutlaka bir sebebi vardır. Karşımıza çıkan her şey mutlaka bir sebepten dolayı çıkar. Bazen bir şey öğretir, bazen de biz onlara öğretiriz. Bazen bir ders,bazen bir ceza.. Ama hep bir imtihan .
"Sen bütün viskilerden, bugüne kadar yediğim ve içtiğim her şeyden daha lezzetlisin. Kalmaya geldin değil mi?" diye sordu Clay. Cevabı bir de ondan duy- mak istiyordu. Julia evet anlamında kafasını salladı. "Kalmaya geldim." "Artık kaçmak yok." "Artık kaçmak yok," diye tekrar etti
Sayfa 300
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.