Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kadınlar genellikle eşlerini sorumsuz ve beceriksiz bularak bu yöndeki söylemleriyle kocalarını pasifize ederek kendilerinden uzaklastirirlar. Bir süre sonra kadın , kocasından birşey talep ettiğinde erkek artık oralı olmaz . Zamanında kocasını ezip bütün sorumluluğu kendi üzerine alan kadın artık yorulduğunu hissetmiştir. Halbuki zamaninda eşini bu şekilde pasifize edip güç savaşının galibi olmuşken şimdi neden mutsuz ki ?!
Ben de akılsızın, duygusalın, beceriksizin biriyim aslında. Tek marifetim, dayanabildiğim için, dayanabileceğim kadar, dayanmak galiba!
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Peki bu durumda kimlere görev düşüyor? Kimlere ve hangi bilinçle görev düşüyor? Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar belli, Islam dini de tek. Kur'an dini de bütün Müslümanları birbirine bağlayan tek ve ortak dil. Hıristiyanlıkta böyle bir olgu var mı? Yok. Müslümanların 1400 yıldır böyle bir avantajları olduğu halde bugün bu avantajı niye kullanamıyorlar? Galiba burada siyaset üretememe eksikliği var. Beceriksizlik değil, bilgisizlik de değil, Fakat doğru zamanda doğru siyaset üretememek var. Bunun altın da bu yatıyor.
Sayfa 162Kitabı okudu
Trabzon, kıyıda demirlemiş, her biri aşağı yukarı ikişer grostonluk dört paslı askerî nakliye sefinesi ile, mazı ve akçaağaçlar içinde âdeta kaybolan Fâtih Câmii ve çevresindeki, herbiri mütevâzı birer mimârî şâheseri olan küçük evler ile, başta Zağnos Paşa’nınki olmaküzere taş köprüleri ve nice câmi ile, Küçük Ayvasıl Kilisesi, hükümet binâları,
Öte yandan, en beceriksiz cinayetleri pek uzun sürede ve bir sürü laf kalabalığına boğarak çözen Shakespeare'i olsun, Dostoyevski'yi olsun sıkılarak okuduğumu hemen itiraf edeyim.Bu klasiklerin ortak bahtsızlığı galiba:yani, genellikle ev ödevi olarak okumaları.İyi eğitim kurbanları, dünya edebiyatının önemli yapıtlarını , bunları doğru dürüst anlayamayacakları on beş-yirmi yaşlar arasında okuyorlar ve belki de hemen oracıkta edebiyata karşı bağışıklık kazanıyorlar.
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Reklam
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Henüz hiçbir şeye dokunmamış, hiçbir şeyden bir mut- luluk duymamış, hiçbir şey elde etmemişken böyle bir kapış- la bir av yapıp kenara çekilme halini anlayamıyordu. Üstelik avlanan olmak da pek vahşi, pek sevimsiz bir şeydi. Kendine alıştırmak, ehlileştirmek, sahip olmak varken, bunları yapa- bilecekken avlanmak ne çirkin bir şeydi. Üstelik başka hiç- bir çaresi olmayan, açlıktan ölecek olan ya da kendisine hiç- bir şey sunulmayacak olan, Allah'ın herkese verdiği ağaç kō- kü, yaprak, filiz, meyve, bal... gibi şeyleri de iştahına uygun bulmayan ancak avlanırdı. Leylâ niye ava çıksındı ki, o kadar mı, o kadar mı çaresizdi? Sonra avlar hep daha masum, gü- zel, silahsız şeylerken, avlayanlar çirkin, vahşi, sinsi ve yanı- na kolay kolay varılmayacak mahluklardı. Leylâ avları avla- nandan çok beğeniyor, dişleyeceğine dişlenmeye rıza göste- receğini anlıyordu. Ama kadınlardan pusuya yatıp avlanma- ları, kendilerini bir peynir parçası kadar tehlikesiz gösterip hareketsiz durmaları, sadece az bir şeyle iştah açmaları, avla- n kandırmaları, türlü hileleri ile hüner göstermeleri bekleni- yor, bu halin üzerine övülüyor, takdir ediliyor, yoksa bir şe- ye tutulmuyorlardı. Bununla övülecek olsa, "ne güzel kafes- ledin, şimdi rahatına bak" dense yerin dibine gireceğini, za- ten de yerinin ancak orası olacağını anlıyordu. Aksi halin ya- ni bir başka yaramazın, uğursuzun avı olmayı da titretici bir şey olarak görüyor, derin bir beceriksizlik kabiliyeti ile diş tırnak donanmiş olduğunu anlamasa da sanki seziyordu. Ne avlanacağını, ne av olacağını sanmıyordu. Sanmamak nedir? yor, Galiba, yapmamak. Yapmadı. Kıpırdamadı.Seyretti.
Sayfa 109
Ey okur sen ömrünü nereye veriyorsun? Hiç ve her. Bu ikisi arasında gidip geliyoruz nihayet. Hem hiçiz hem her. Katıksız bir çocuk merakıyla soruyorum ey okur, sen ömrünü neye veriyorsun? Yormasın seni bu soru. Kızdırıp üzmesin. Küsecek bir şey yok. Kimin sebebi daha önemli ki! Yok öyle bir sebep. Çünkü ömür, kimseninki, o kadar da mühim değil
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.