Kesin olan çok az şey var, ama hiçbir zaman birlikte yaşayamayacak olmamız bunlardan biri; aynı evde, beden bedene, aynı masada, asla olmayacağız, aynı şehirde bile yaşamayacağız..
Halil Cibran'ı ilk kez okuyorum ve iyi ki okumuşum diyorum.Gezgin kitabında insana özgü duyguları, yanılgıları ele alır. Her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar.
Kitabında en çok beğendiğim öyküler : İnci,Beden ve Ruh ,Barış ve Savaş,Rakkase,Düşler,Kırmızı Toprak.
GezginHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201711bin okunma
"Aile insanoğlunun hayatına hem anlam katan hem de teselli eden bir ortam olmalıdır." cümlesiyle başlayan bu kitapta modernizmin dayattığı ilişki biçiminden doğan yanlışlıklarla aile hayatını tahribata uğrattığı yalın bir dille anlatılmış. Kadın ve erkek fıtratlarının birbirinden farklı olduğunu eğer buna uygun davranılırsa mutlu olunabileceğini vb. birçok konuya kısa kısa değinilmiş. Kitapta evlilerin de bekarların da ders alabileceği nitelikte kısa bilgiler var. Bekar olduğum için evliliğe hazırlık süreci ve eş seçimi konuları daha çok ilgimi çekti. Evliliğin zihinsel ve maddesel hazırlık olarak 2 kategorisi vardır. Önemli olan zihinsel hazırlığı tamamlamaktır. Bunu tamamlayan kişi,nasıl iletişim kurması gerektiğini daha iyi bilir. İletişimin de türleri vardır. İletişimin %30'u konuşarak %70'i konuşmadan yani beden diliyle olur. Beden dili her zaman dikkatimi çeken bir konu olmuştur. Beden dilinin etkisini burada bir kez daha görünce bu konu ile ilgili daha farklı kitapları okuma isteği oluştu.
Eş seçiminde tanışma nasıl olmalı? Uyumluluğu kriterleri nelerdir? Eş adayını tanımak için ne yapmalı? Vb. konularla aklımdaki sorulara kısmen cevap buldum. Kısmen diyorum çünkü anlatımı yüzeysel. Bence evlilik için asıl önlem evlenmeden önce kendimizi tam olarak tanımlayabilirsek, ne istediğimizi, hayattan beklentimizi net olarak anlayabilirsek bu doğrultuda eş seçimi yapabiliriz. Bu konuda ayrıntılı bilgiler de içeren çok daha fazla kitap okumalıyız.
Mutlu insan, mutlu evlilik...
Son Sığınak AileNevzat Tarhan · Nesil Yayınları · 2010287 okunma
Peyami Safa'dan okuduğum ikici kitaptı. 5 -6 Sezonluk bir diziye başlarsın da ilk sezonunda bir cacık olmadığı için sıkılırsın ya o diziden. Bende de aynen öyle oldu. İlk 100 sayfasında beni kitaba bağlayan bir şey olmadı. Sonra kendini zorlarsın dizinin ikinci sezonunu da izlersin "hah işte tamam dizi şimdi başlıyor" dersin. İşte bu
Kendilerinden sayıca çok kalabalık olan yerel halkı idare edebilmek için Spartalı çocuklar küçük yaşlardan itibaren ailelerinden alınır ve bir kışla yaşamı sürmeye başlarlardı. Beden eğitimine önem verilir, çocuklar en zorlu şartlara hazır olsunlar diye kötü yiyeceklerle beslenir, sazlıklardan toplanan otların üzerinde uymaları beklenirdi.
Spartalı kadınlar da benzeri bir beden eğitimine tabi tutulurlardı. Güçlü kadın bedeninde güçlü erkek savaşçı geliştireceğine inanılırdı. Özel mülkiyet genelde silahlarla sınırlıydı. Tüccar ve yabancılar Spartalıların ahlakını bozacakları gerekçesiyle şehre sokulmazlardı. Edebiyat olarak Homeros'un eserleri dışında Sparta uğruna ölmeyi yücelten şiirler öğretilirdi.
Aslında anne ve bebek ilişkisi herhalde meme emme, kalp sesleri, beden ısısı ve kokusu gibi etmenlerden çok daha karmaşık ve henüz bilemediğimiz bazı diğer ögeleri de içermekte.
Luther'in deyişiyle şu “iğrenç hayvan”; her yerde geçmişi geviş getirmek, edimi saptırmak, tüm eylemliliğe karşı haset; her yerde acının, yaşamın içeriği haline getirilmiş olan yanlış-anlama isteği; acının suç, korku ve ceza duygusu olarak yorumlanımı; her yerde kırbaç, kıldan tövbekâr gömleği, açlıktan kırılan beden, pişmanlık; her yerde günahkârın, huzursuz ve hastaymışçasına-tutukulu bir vicdanın dehşetli çarkında kendi-kendini-ezişi; her yerde sessiz bir azap, son kerte korku, işkence görmüş bir yüreğin can çekmesi, bilmedik bir saadetin sancıları, “kurtuluş” arzısu feryadı. Bu işlemler dizgesi sayesinde, o eski çöküntünün, ağırlığın ve yorgunluğun iyiden iyiye üstesinden gelindi gerçekten de; yaşam yeniden çok ilginç oluverdi; uyanık, sonsuza dek uyanık, uykusuz kalmış, kor gibi kızgın, kömüre dönmüş, bitkin ama yorgun değil - böylesi bir görünümdeydi insan, bu gizemlere ortak edilmiş olan “günahkâr”.
Varoluş sancısı beni yerle bir ediyor. Gerçekten yoruldum çok fazla şeyden. Kimse zerre umrumda değil bu beden bana ağır geliyor. Hayatımdaki her şey çok yolunda ama ben yerle yeksanım işte. Bu ruh bu bedene ağır geliyor sadece işte. Neyse ne iyi geceler
Pek çok terapist halen kendi ebeveynine sayısız ip ile bağlıdır, buna sevgi denen içinden çıkılmaz bir gönül bağı derler ve bir çözüm olarak başkalarına bu tür bir sevgi gösterirler.
İyileşmenin bir yolu olarak ‘Affetme’ hakkında vaaz verirler ve görünüşe göre bu yolun, kendilerinin düştüğü bir tuzak olduğunu bilmezler. Affetmenin asla şifa verici bir etkisi olmamıştır.