Öncelikle belirtmek istediğim bir husus var. Dünya'da şu ana kadar 109 milyar insanın yaşamış olduğu iddia ediliyor. Nasıl ki herkesin gülüşü, yüzü ve parmak izi farklıysa, düşüncelerinin de farklı olması, öyle absürt bir husus değildir. Şahsımca asıl absürt olan, bunu kabul edemiyor olmaktır. Asıl absürt olan inançlardan ziyade insanların
Bu kitabı okumalı mısınız ?
"Herkes bu konuyla ilgili birden çok düşünceye sahiptir." (alıntıdır :D ) benim naçizane düşüncemi merak ediyorsanız buyurun okuyun.
Öncelikle burada yazdıklarımın hiç biri edebi eleştiri değildir. (Zira ne bu kitap edebi bir eser olabilir ne de ben nitelikli bir eleştirmen olabilirim)
Sadece kitap
uçurumdan kendimi atmam ama biri ittirse fena olmaz.. aferin derim benim cesaretim yoktu, takdir ederim.. tabi beni duyar mı bilemiyorum, aşağıya doğru düşerken el sallayamam ki.. bende şans da yok coyoto gibi tekrar tekrar canlanırım. road runner misali dünya telaşını peşinden koşarım.. yazgıma nasıl ulaşayım ulan.. yetişemem..
yolu yok
youtube.com/watch?v=sHsGGYD...
Absürt klibini bir kenara bırakacak olursak, kitaba inceleme yazmaya geçtiğim an aklıma bu şarkı geldi. Ki gerçekten de bana göre kitaba "cuk" oturacak türden bir şarkı seçtim yine. Helal olsun bana :P
Murakami'yi severim. Alışveriş listesi dahi yazsın, okurum diyecek kadar da değil
Şâyet, "Nefsim istediğim evrâdı yerine getirme hususunda bana itâat etmiyor. Buna göre ben nasıl davranayım?" dersen derim ki;
Yapacak olduğun, bu hususta cehd u gayret gösterenlerin faziletlerine dair rivayet edilen haberleri ona duyurmaktır. Ayrıca bu hususta en müessir ilaç, ibâdette cehd u gayret gösteren sålih bir kimseye arkadaş olmak, sözlerini dinleyip ona uymaktır.
Nitekim birisi: "İbâdette bana ağırlık geldiği vakit, Muhammed b. Vâsi'in durumuna, cehd ü gayretine bakar ve bir hafta bu hevesle çalışırdım. Ancak bu çâre, bâzen zorlaşabilir. Çünkü bu zamanda eskiler gibi ibâdet eden az bulunur. Onun için böyle bir adam aramaktansa, eski âbidlerin ibâdetleri hakkında duyduklari ile meşgul olmalıdır. Çünkü hakkında en hayırlısı, onları düşün mek, onların cehd u gayretlerini hatırlayıp ona göre hareket etmektir. Onlar gitti, fakat ibâdetleri ebedî olarak defterlerine kaydedildi. Bu ibâdetleri sayesinde ebedî nîmetlere ulaştılar. Onlara uyanlara ne mutlu? Onlara uymayıp üç günlük dünyayı nefisterinin arzusu istikametinde geçirip ebedî hasretlere düşenlere de ne yazık? Bundan Allah'a sığınırız.-
Daha doğmadan istenmeyen bir çocuktum, sonra beni sevimli buldular ilk günlerde, beslediler, üzerlerine düşen her şeyi yaptılar... Beni bir köşede büyümeye bıraktılar. Unuttular... Sizi de unutanlar vardır, kızıp terkedenler, istemeden unutanlar, inadına unutanlar... Unutulmak bazen güzeldir. Ama bebekken güzel değil. Yalnızlığı doğal gelişimimin
Şâyet, "Nefsim istediğim evrâdı yerine getirme hususunda bana itâat etmiyor. Buna göre ben nasıl davranayım?" dersen derim ki;
Yapacak olduğun, bu hususta cehd u gayret gösterenlerin faziletlerine dâir rivayet edilen haberleri ona duyurmaktır. Ayrıca bu hususta en müessir ilâç, ibâdette cehd u gayret gösteren sâlih bir kimseye arkadaş olmak, sözlerini dinleyip ona uymaktır.
Nitekim birisi: "İbâdette bana ağırlık geldiği vakit, Muhammed b. Vâsi'in durumuna, cehd ü gayretine bakar ve bir hafta bu hevesle çalışırdım. Ancak bu çâre, bâzen zorlaşabilir. Çünkü bu zamanda eskiler gibi ibâdet eden az bulunur. Onun için böyle bir adam aramaktansa, eski âbidlerin ibâdetleri hakkında duydukları ile meşgul olmalıdır. Çünkü hakkında en hayırlısı, onları düşünmek, onların cehd u gayretlerini hatırlayıp ona göre hareket etmektir. Onlar gitti, fakat ibâdetleri ebedî olarak defterlerine kaydedildi. Bu ibâdetleri sayesinde ebedî nîmetlere ulaştılar. Onlara uyanlara ne mutlu? Onlara uymayıp üç günlük dünyayı nefislerinin arzusu istikametinde geçirip ebedî hasretlere düşenlere de ne yazık? Bundan Allah'a sığınırız.
BEYAZ GEMİ KISA ÖZET:
Beyaz Gemi kitabı, annesi babası ölen bir çocuğun hayallerinden ve yaşantısından bahsediyor. Onu da sırayla, zavallı ihtiyar Mümin dedesi, dedesinin ikinci eşi, teyzesi, Orozkul adlı zorba eniştesi takip ediyor. Kırgızistan’ da geçen olay bize Orta Asya’nın çetin koşullarından bahsediyor. Boynuzlu Maral Ana diye bir
Kafamı salladım. Ben kafamı epey sık sallarım. "Vay canına!" dedim. Ben sık sık böyle, "Vay canına!" da derim. Bu, biraz ağzımın bozuk oluşundan, biraz da, bazen yaşımdan küçük biri gibi davrandığımdan.
En ciddi siyasi analizlerimden birini yazıyorum, yazının başlığı hafif gelmesin sakın. Başlık, okunduğu kadar hafif değil; aşk hiç değil.
Bu yazımda Ömer Faruk’un "Aşk ve Ereksiyon Aşk’ı" kitabından alıntılar yaptığımı belirtmeliyim. Emeğe olan saygımın ötesinde, kitabın girişinde izinsiz ya da kaynak göstermeden alıntı yapanlar için
Kafamı salladım. Ben kafamı epey sık sallarım. " Vay canına!" dedim. Ben sık sık böyle "vay canına" da derim. Bu biraz ağzımın bozuk oluşundan, biraz da, bazen yaşımdan küçük biri gibi davrandığımdan. O zaman on altı yaşındaydım, şimdi on yedi oldum, ama bazen on üç yasindaymişım gibi davrandığım da oluyor. Çok gülünç bu, aslında. Çünkü boyum bir seksen dokuz ve saçımda aklar var. Gerçekten var. Başımın bir yanında -sağ yanında - milyonlarca ak saç var. Çocukluğumdan beri böyle. Ama yine de ben hala on iki yaşındaymışım gibi davranmaktan hoşlanıyorum. Herkes söylüyor bunu, özellikle de babam. Bu biraz doğru sayılır, ama tümüyle de doğru değil. İnsanlar bazen bir şeyin tümüyle doğru olduğunu sanırlar. Ben böyle şeyleri pek sallamam, ama birileri bana yaşıma uygun davranmam gerektiğini söylediğinde canım sıkılır. Bazen yaşıma göre daha olgun davrandığım da olur -ciddi söylüyorum -ama buna kimse dikkat etmez. İnsanlar hiç bir şeye dikkat etmiyorlar zaten.
Benim muakkiplerim benim için İsmail Kara diyince akan suların duracağını bilirler. Bu sene koyduğum hedeflerden bir tanesi de Ismail Kara Hoca'nın yazdığı bütün eserleri mütalaa etmek. (eskiden okuduklarımı tekrar okuyarak.)
2022 yılına Kara Hoca'nın "Din ile Modernleşme Arasında" adlı kitabını girmiştim. Fakat kitabın