Heyet adına söz alan Esat Toptani’nin konuşması bitince Sultan Abdülhamîd Han:
“Allah düşmanlarımı kahretsin. Bu âna kadar kânûndan zerre kadar ayrılmadım. Bu işleri yapanları Allah kahretsin. Benim bu işlerde hiçbir tesirim yoktur. Hattâ ayaklanma günü söyledim, “ben atıma bineyim, askerin ortasına çıkayım, ne olursa olsun, isterlerse beni öldürsünler.” dedim. Ben bunca senedir, devletimin, milletimin saâdeti için çalıştım. Dört, beş şaşkın bu fesatları çıkardı. Dolap çevirdi. Fakat kıyamet benim başıma koptu. Vallâhi benim kabahatim yoktur. Fakat, ne çare benim de kaderim böyle imiş. Allah bu fenalıklara sebebiyet verenleri kahretsin. Benim hizmetlerim meydandadır. Ben söylemeyeyim, tarih bunları yazacaktır. Pâdişah olduktan sonra îdâm cezasını kaldırdım. Ben merhametime ve hüsnüniyetle bu kadar hizmetlerime karşılık böyle hakâretler görüyorum. Kaderim böyle imiş. Bu hâdisede dahi kan dökülmemesi için pek büyük bir hizmet etti. Uğraştım, ne yapayım. Allah, milletimi, vatanımı muhafaza etsin. Zararı yok. Bu fenâlıklara vesile olanları Allah kahretsin, başka bir şey de demem.”
Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın bu bedduası çok kısa bir zaman sonra bu işi yapanların başına felaket getirmiştir. Ermenilerle kol kola gezen bu kişilerin her biri, bir Ermeni’nin silahından çıkan kurşunla can vermiştir.