Evet! -asabi- hep çok, çok, dehşetli asabiydim, şimdi de öyleyim, ama kim demiş deliyim diye? Bu illet duyularımı yok etmek, köreltmek şöyle dursun, daha da duyarlı kılmıştı. En çok da işitme duyumu. Yedi İklim dört bucak her şeyi işitiyordum. Cehennemden pek çok şey işitiyordum. O zaman nasıl deli olabilirim ki? Şimdi kulak verin bana! Ve görün
...
Gökyüzüne bakmak,
Tek kişilik bir meseledir biliyorsun
İçimin dumanıyla karışıyor bu zifir
Telafisi olmayan bir incinmişlik,
Tekrarı olmayan bir hayat fikri
Düşüyor üstüme
Çok ağır bir kızım şimdi,
İstesem de dillenmez, bu ağır betim
...
Kaymakam’ın bu ziyareti Yusuf üzerinde çok hoş olmayan bir tesir bırakmıştı. Onun, baktığı yeri kirletiyormuş hissini veren yapışkan mavi gözleri ve masanın üzerine yerleşip bir müddet orada kımıldayan korkunç derecede çirkin elleri, bir türlü zihninden çıkmıyordu.
Orta Yunanistan'daki Megara kentinden Marmara Bölgesi'ne gelen kolonistler, İstanbul Boğazı'na vardıklarında, önce boğazın Anadolu yakasına yani bugünkü Kadıköy'e yerleşip Kalkhedon'u kolonize etmişlerdi. Herodotos (MÖ 5. yüzyıl), aynı Megaralılann 17 yıl sonra bu kez Byzantion'u kolonize ettiklerini anlatır. Megaralılann, boğazın Trakya yakasının
Dinleyici: Tanrı nedir?
Krishnamurti: Size hakikatin tanımını verebilirim ama o sizin kendi başınıza deneyimlediğiniz şeyle aynı olmaz. Bütün kutsal kitaplar Tanrı'nın ne olduğunu betimler ama betim Tanrı'nın kendisi değildir. Tanrı sözcüğü bizzat Tanrı değildir, öyle değil mi? Doğru olanı bulmak için asla kabullenmeyin, asla kitapların, öğretmenlerin ve başka insanların söylediklerinin etkisinde kalmayın. Eğer onlardan etkilenirseniz yalnızca onların sizden bulmanızı istediği şeyi bulursunuz. Ayrıca zihninizin istediği şeyin imgesini yaratabileceğini de unutmayın; zihin Tanrı'yı sakallı veya tek gözlü hayal edebilir; onu mavi veya mor tasavvur edebilir. Öyleyse kendi arzularınızın bilincinde olun ve kendi isteklerinizin ve özlemlerinizin yansımalarının sizi yanıltmasına izin vermeyin. Eğer Tanrı'yı belli bir surette görmeyi isterseniz göreceğiniz imge isteklerinize uygun düşecektir; ama o imge Tanrı değildir. Eğer ıstırap çekiyorsanız ve rahata kavuşmak istiyorsanız veya dinsel yönelimlerinizde duygusal ve hülyalıysanız, sonunda isteklerinizi yerine getiren bir Tanrı yaratırsınız ama o, Tanrı değildir.
Ben sana rehber değil ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimizde bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka elimizden bir şey gelmiyordu.
Ama çoğunluk,bulanik,kapalı bir gökyüzünün altında durgun sulardan yükselen ağır bir kokunun duyulduğu kasvetli bir hava olduğu,o felaket aninda,tıpkı Santiago Nasar'in ruyasindaki o ormanda gördüğüne benzer ince bir yağmurun ciseledigi konusunda soz birliği ediyordu. Bense düğün eglencesinin ertesinde Maria Alejandrina Cervantes'in o muhteşem koynunda,telaşla çalınan çan seslerinin samatasiyla daha yeni uyanmış,kendime gelmeye çalışıyor, çanlari piskoposun şerefine çalıyorlar sanıyordum.
Yıldızlar ahlâka bağlıdır, erdem karşısında eğilmekten çekinmezler: çekine çekine haber verilen düş kırıklıkları karşısında cesaret, sabır, neşe, kendine egemenlik her zaman gereklidir. Çelişki bu salt gerekircilik evreninin hemencecik kişilik özgürlüğüyle dizginlenebilmesindedir: fal bir istem okuludur. Bununla birlikte, çıkış yolları salt aldatmaca da olsa, davranış sorunları es de geçilse, hanım okurlarının bilinci karşısında gerçeğin kurulması olarak kalır: kaçış yolu değil, bayan memurun, tezgâhtar kızın yaşam koşullarının gerçekçi apaçıklığıdır.Öyleyse, hiçbir düşsel karşılık getirmez gibi göründüğüne göre, bu kuru betim ne işe yarayabilir? Gerçeği adlandırarak kovmaya. Bu niteliğiyle, gerçeğin aldatıcı yönlerini ortaya çıkarmaya dek gitmemekle birlikte, gerçeği nesnelleştirme görevini yüklenen bütün yarı-yabancılaştırma (ya da yarı-kurtarma) girişimleri arasında yer alır. Bu adlandırmacı girişimlerden hiç değilse birini iyi tanırız. Bu da yozlaşmış biçimlerinde, yaşanmışı adlandırmaktan öteye geçmeyen Yazın'dır: falın da, Yazın'ın da görevi gerçeği "geriden" kurtarmaktır: fal küçük burjuva dünyasının Yazın'ıdır.
Dinleyici: Tanrı nedir?
Krishnamurti: Bu sorunun cevabım nasıl bulacaksınız? Başka birinin bilgisini mi kabul edeceksiniz? Yoksa Tanrı'nın ne olduğunu kendi başınıza mı keşfedeceksiniz? Soru sormak kolay ama hakikati deneyimlemek büyük ölçüde zekâ, sorgulama ve araştırma gerektirir.
Öyleyse ilk sorumuz şu: Başka birinin Tanrı hakkında