ankara hükümeti meclisleri meclisin açıldığı 1920den 1922ye dek gerek ulusal gerekse uluslararası politik, toplumsal, idari konularda aynı anda birçok mücadele vermiş, 1923 yılına da aynı mücadeleci kimliği ile girmiştir.
1923 yılının başlarında lozanda itilaf devletleri ile ekonomik konularda anlaşamayan ankara hükümeti lozanda görüşmeleri
Râyiha: Koku. Daha ziyade hoş koku manasında kullanılır. Arapça “ruh” kelimesinden türetilmiştir. Bu sebeple güzel koku olmanın ötesinde güzel nefestir; soluktur.
Tumturak: Gösteriş, İhtişam.
Nâmütenâhi: Sonsuz. Nihayeti olmayan.
Tahammülfersâ: Dayanılmaz. Çekilmez.
Fevkalbeşer: Üstün nitelikli insan.
Mülhem: Gönlüne doğmuş. İlham
"Batı İran'ı ezmek istemez, hatta sever"
Ş.Teoman Duralı
Daha önce "Lübnan bataklık olur" diyerek uyarmıştı. Felsefe profesörü Teoman Duralı şimdi de "Lübnan savaşı İran'a saldırının ön hazırlığı mı" sorusunu yanıtlıyor. "Yahudilerin en çok sevmeleri gereken millet Fars milleti olması lazım"
"Eşkâli hükumetin tâdadına lüzum yok. Hakimiyet bilakaydüşart milletindir, dedikten sonra kime sorarsanız, bu cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!".
Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hakimiyeti milliyeye müstenit(dayanarak), bilâkaydüşart (kayıtsız şartsız) müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!
Misak-ı Milli... Bu milletin, bu devletin, hangi şerait dahilinde hangi arazi üzerinde, hangi hudutlar dahilinde yaşayabileceğini, bilakaydüşart hür ve müstakil olarak idame-i hayat edebileceğini gösterir bir rapordur...
“Bilakaydüşart”
Kayıtsız ve şartsız olarak, herhangi bir kısıtlama olmaksızın
Köken: Arapça
Cümle içinde kullanımı
Hakimiyet, bilakaydüşart milletindir.
- Atatürk
#BirKelimeBirAnlam
Eldeki veriler gözden geçirildikten sonra ikinci adım sorunun çözülmesi için ortaya bir varsayımın atılması, yani bir çözüm teklifinin yapılmasıdır. Bunun için Nutuk'ta Atatürk, problemi bir kez daha, anahatlarını daha iyi belirleyebilecek daha dar bir çerçeve içerisinde sunup, daha önceden öne sürülmüş olan muhtelif kurtuluş çarelerinin niçin işe yaramayacağını da bir defa daha özetledikten sonra kendi teklifini dile getirmiştir:
“Umumî manzarayı dar bir çerçeve içinden görüş
Düşünülen kurtuluş çareleri Benim kararım. Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyeti milliyeye müstenid (ulusal egemenliğe dayanan), bilâkaydüşart (kayıtsız şartsız) müstakil (bağımsız) yeni bir Türk Devleti tesis etmek.”
Bu kararda dile gelen varsayım, yani Türk devletinin ve milletinin sorunlarının ancak milli egemenliğe dayanan tam bir bağımsızlıkla çözülebileceği fikri, o zaman Atatürk hariç hemen herkese tam bir deli saçması gibi geliyordu.
“Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyeti milliyeye müstenid(ulusal egemenliğe dayanan), bilâkaydüşart(kayıtsız şartsız) müstakil (bağımsız) yeni bir Türk Devleti tesis etmek.”
Sen bana yalnız yapmadığım muhakkak olan meselelerden değil ,yapmaya “bilakaydüşart” imkan olmayan şeylerden bahsediyorsun...Benim tabiatım bunları yapmayı istesem de müsait değildir!Bunları söylemek bile bana tasavvur edemeyeceğim kadar azap veriyor .Bunlara inanmanın bana doğrudan doğruya hakaret demek olduğunu anlamıyor musun?
“Efendiler bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i milliyeye (millet egemenliğine) dayanan bilakaydüşart müstakil (tam bağımsız) yeni bir Türk devleti kurmak.”
“İşte daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.”
☆☆☆