Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir devrimin ya da bir savaşın her oluntusu ruhsal ve bireysel bir yığın deviniye dönüşür; bu devinilerin her biri bilinçdışı evrimleri dile getirir, bunlar da. göndermeleri fiziksel ve kimyasal türden olan beyinsel, hormona!, sinirsel olgulara dönüşür.
Savaşlar, göçler, iflaslar, iftiralar, ani kayıplar, ani ölümler, öldürmeler, öldürülmeler, intiharlar, büyük nefretler, kinler, düşmanlıklar, kavuşamamış âşıklar, muradına erememiş yakınlar, aile içinde kalmış sırlar, tutulmamış yaslar, kapanmamış hesapların hepsi, bugün bizim yaşadığımız hayatı ve kaderimizi bir şekilde etkiler. Hatta bazen o dönemde kapanmayan hesapları kapatmak, ödenmeyen bedelleri ödemek bize düşebilir. Kim bilir Kolektif Bilinçdışı dediğimiz yedi göbek ötenin ayak izlerini bize kadar taşıyan güç hangi esrarengiz yollardan geçti ve hangileri bize kadar ulaştı. Kuşaktan kuşağa aktarılabilen acılar kadar yine ayrı yolla bizlere intikal edebilen iyilik, fedakârlık, dayanıklılık, çalışkanlık, mücadele gücü, çevresine yardım eğilimi gibi olumlu özellikler de var. Geçmişimizi, kendi tarihimizi bilmenin daha pek çok getirisi var bizlere
Reklam
Sorumluluktan kaçış amacıyla kullanılan bir diğer bilinçdışı mekanizma ise kendini ortadan silme biçiminde görülür. Aşırı bağımlılık genellikle bu duruma eşlik eder. Bu mekanizmada kişi, bir diğer insanı yaşamının merkezi ve varoluşunun tek anlamı durumuna getirerek kendisine yabancılaşır ve varoluş alanlarını daraltır. Böyle biri başka bir insanın isteklerini kendi isteklerinin yerine koyarak benliğinden uzaklaşır ve kendine karşı sorumluluklarını görmezden gelir. Bu gibi durumlar bazı kadın-erkek ilişkilerinde ya da anne ya da baba-yetişkin evlat beraberliklerinde daha sık görülür. Mazoşizm, bu olgunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu insanlar çevrelerindeki diğer kişilere karşı da benzer tutumlar gösterirler. Kendilerini ortaya koymadıkları için çevreleri tarafından ezilirler ve sömürüye açıktırlar. Kendini ezdirme eğilimi bazen cinsel bir nitelik kazanabilir ve çeşitli cinsel davranış sapmalarına dönüşebilir.
Travmanın etkisi tümüyle bilinçli olmamakla birlikte bütünüyle aktif olduğu kesin. Travma sinsice hareket ederek davranışlarımıza dair güdü ve dürtüleri etkiler. Bunun anlamı çocukken darbe alan birinin yetişkinken de kendini darbe almak zorunda hissetmesidir. Başarısız olma ihtiyacının arka­ sındaki enerji travma semptomlarının içerdikleri enerjiden başka bir şey değildir. Bu bilinçdışı zorlanımın üstesinden gelmek ancak söz konusu enerji boşalıncaya kadar eyleme dökülen iradeli davranışlarla mümkündür.
Ego idealini kendimizin dışında arar, daha iyi bir benlik arzularız.
Bu kişi karşı cinsten biri olduğu zaman cinsel dürtü, yolu gösterir. Erkek kadında, kişileşmiş ego idealini görür, ona imrenir, hatta ondan nefret eder (aşktaki psikolojik yönden önemli bilinçdışı nefret öğesi buradadır) ve sonunda âşık olarak onun dayanılmaz çekiciliğine teslim olur. Bireyin kendisinden hoşnutsuzluğu, yerini sevinçten uçuran bir duyguya bırakır, çünkü aşk nesnesi ego idealinin yerini almıştır; ego ideali sevilen kişide yerini bulmuş görünmektedir ve bu insanın, öteki kişiyi kendisinin bir parçası yapmasıyla gerçekleşir.
Sayfa 23 - SAYKitabı okuyor
İdealindeki Kendi, Gerçek Kendi. Karşı tarafa ideali sunar, gerçeği yaşatır.
Her birimiz çocuklukta ve ergenlik döneminin başlarında olmak istediğimizi yansıtan bir resim çizmişizdir. Bu arzulanan imaja ego ideali deriz. Her birimizin, aynı zamanda, onun gerçekten kim olduğuyla ilgili muğlak, bilinçdışı bir fikri vardır ve hepimiz bu gerçek benlikle ego ideali arasındaki mesafeyi devamlı olarak ölçen eleştirel bir duyuya sahibizdir.
Sayfa 21 - SAYKitabı okuyor
Reklam
Dost çehreli akıllı sömüren iktidar :
Akıllı iktidar bilinçli ve bilinçdışı düşüncelerimizi okur ve de­ğerlendirir. İnsanların kendi iradeleriyle kendilerini düzene sok­masını ve optimize etmesini bekler. Böylelikle de üstesinden gel­mesi gereken bir dirençle karşılaşmaz. Bu tahakküm büyük bir çabaya, zor kullanmaya gerek duymaz, öylece gerçekleşiverir. Hoşa gitmeye çalışarak ve bağımlılık yaratarak hükmetmeyi amaçlar. Bu da "Beğendim" kapitalizmi için şu uyarıyı gündeme getirir: İstediğim şeyden koru beni.
Sayfa 25 - Metis Yayınları , 3.baskıKitabı okuyor
Yalnızca gerçekten acı çekenler tam anlamıyla bir ağırbaşlılık sergileyebilirler. Ötekiler, içten içe, saf bir aşk ya da şehvetli bir bilinçdışı için, umutsuzluğun, can cekişmenin doğurduğu metafizik aydınlanmalardan vazgeçmeye hazırdırlar.
Yaygın olarak görülen psikoterapi yaklaşımlarının hepsi -bilişsel davranışsal (BDT), sistemik aile, psikodinamik ve hümanist- doğru terapist doğru danışanla doğru zamanda buluştuğunda işe yarayabilir. Benim önerim en az iki psikoterapi yaklaşımı üzerine iyi bir eğitim almanız ve hangi yaklaşıma yakın durduğundan bağımsız olarak, mümkün olan en iyi
Sayfa 228 - Psikoterapi Enstitüsü Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Pek çok danışan terapiye geldiğinde bilinçdışı dileği tedavinin ücretsiz olmasıdır. Başkalarının ellerinde acı çektikten sonra bir de tedavi görmek için para ödemek zorunda olmak haksızlık gibi görünür.
Sayfa 141 - Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, 3. Baskı, Aralık 2021
Reklam
Kolektif bilinçdışı
Hem bilinç hem de blinçdışı insan yaşantılarının bir ürünüdür.
Yapısal Kişilik Kuramı
Freud, kişiliğin üç temel birimi olduğunu ifade etmiş ve yapısal kişilik modelini bu birimler ekseninde şekillendirmiştir. İd (Altbenlik) Freud "id" terimini bilinçdışı kavramını sıkıkla kullanan hem meslektaşı hem dostu olan Georg Groddeck tarafından yazılan "Das Buch vom Es" adlı eserinden almıştır. Süper Ego (Üst benlik) Süper ego bireye, ilk çocukluk yıllarında, davranış kurallarının, içerisinde ödüllerin ve zararların sindirildiği bir sistem yoluyla ebeveyn tarafındnan öğretilmesiyle gelişen ve toplumsal değerler sisteminin, doğru ve yanlış kavramlarının kaynağını teşvik eden bir yapıdır. Ego (benlik) Ego'nun temel işlevi id'i gerçeklekle tanıştırmaktır. Bir başka deyişle insanın dış dünya ile uyum içersinde yaşamasını sağlamaktır.
Karşı aktarım
Karşı aktarımın ilk belirtileri kendimizde tarafsız duruşumuz ya da terapötik stratejilerimiz ile bağdaşmayan düşünceler, duygular ve davranışlar fark ettiğimizde ortaya çıkar. Jamie'nin durumunda, seansta mizahın kapladığı yer, sessizliğe izin verilmemesi, aktivitelerin çokluğu ve danışanın duygu ve ihtiyaçlarına gösterilen ilgisizlik gibi şeylerin tümü karşı aktarım belirtileriydi. [...] Diğer karşı aktarım belirtileri, seansı iple çekmek ya da tam tersine bir seans hiç gelmesin istemek gibi duygular olabilir. Bir seansta durmaksızın yorum üstüne yorum yapmak ya da bir arkadaşımın yaptığı gibi belli bir danışan gelmeden önce kapının kilidini açmayı "unutmak" da karşı aktarım belirtileri arasında sayılabilir Karşı aktarımın bilinçdışı kaynağını çoğunlukla kabul görmeme, terk edilme, travma ve utanç ile bağlantılı erken döneme ait olumsuz deneyimler oluşturur.
Sayfa 192 - Psikoterapi Enstitüsü Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Terapide taraf tutmak
Danışanlarımızla aynı tarafta olma eğilimimizin yarattığı taraflılığın yanı sıra, karşı aktarım sebebi ile de tarafsızlığımızı kaybedebiliriz. Genç terapistlerin ebeveynlere karşı çocukların tarafını tutma, daha yaşlı terapistlerin ise çocuklara karşı ebeveynler ile taraf olma eğilimi vardır. Erkek bir terapist -özellikle kendi evliliğinde de problemler yaşıyorsa- danışanının karısına karşı danışanı ile taraf olabilir. Romantik ya da erotik karşı aktarım, terapistin danışanının ilişkisini kıskanmasına yol açabilir. Bu durumda, terapist, eşine karşı danışanın tarafını tutarak, bilinçdışı bir şekilde söz konusu ilişkiyi baltalamaya çalışabilir. Bu örneklerin hepsinde terapötik tarafsızlığın ihlal edilmesinin terapiye verebileceği zarar ortadadır. Fakat bununla beraber, bir hata yapacaksanız, bu hatayı danışanın tarafını tutarak yapın. Danışanınızla ittifak kurmak ve onu savunmak, ilk etapta, ikiniz arasında kurulan bağı güçlendirir. Bu bağ bir kez güçlü bir şekilde kurulduktan sonra danışanınızın anlattıklarının doğruluğunu gözden geçirmek için nasıl olsa vakit olacaktır.
Sayfa 173 - Psikoterapi Enstitüsü Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Bir sürü bilinçdışı öğenin saldırısına uğrayan, bir o kadar başka öğenin yok saydığı ahlak bilinci, var olan bir niteliktir, her zaman da varolagelmiştir, Dördüncü Zaman filozoflarının, ruh denen şeyin henüz basit, belirsiz bir taslak olduğu sıralarda icat ettiği bir şey değildir. Birlikte yaşamanın getirdiği etkinlikleri ve genetik değişmeleri bir yana bırakacak olursak, bilincimizi giderek damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve gözyaşlarımızın tuzuna bulaştırdık, bu da yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimize dönük birer aynaya dönüştürdük, sonuçta gözlerimiz, ağzımızla yadsımaya çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç sakınmadan gözler önüne serer hale geldi. Bu genel olguya bir de işlenen suçun basit zihinlerde yol açtığı pişmanlığa çoğu zaman en eski atalarımızdan miras kalan her türlü korkunun da karışmasının getirdiği özel durum eklendi, bunun sonucu olarak da, suçlunun işlediği suç, henüz sopayı yemeden ya da taşa tutulmadan önce, cezası iki kez hak edilmiş bir suç haline geldi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.