...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Oysa ben bir akşamüstü oturup Turuncu bir yangının eteklerine, Yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
Öyle bir tüketmek ki sonucu yepyeni bir "ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...
Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklanına insanların.
Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım?
Susmak yalnızlığın anadilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum.
Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde,
Kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...
Yalnızım Ömür Hanim, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik öyle üzgün, yalnızım...
Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor.
Binlerce taş saklanıyor içimde.
Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
"Şimdi geriye bakmak bana acı da vermiyor, zevk de vermiyor. Yalnızca bakmak işte. Sefere çıkmış gibi değil. Yolculuğa çıkmış gibi bile değil. Rasgele bir yürüyüş gibi. Akşamüstü, birazcık yorgun olduğun saatte kırlarda yürüyüşe çıkmışsın gibi."
Cumartesi akşamüstü bilgisayarın başına oturdun, ya da akşam yemeğinden sonra açtın telefonunda 1000 kitap uygulamasını. Akışında gezinirken başka bir inceleme gördün. Özellikle incelemelere de bakıyor olabilirsin, ya da can sıkıntısından geziniyorsundur sadece sitede. https://1000kitap.com/yazar/Italo-Calvino diye bir yazar, İtalyan muhtemelen.
Ve Güz Geldi Ömür Hanım
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı...
“ Bir öğle vakti bağlanan telefonda karşıma Oğuz Atay çıktı. Söze derhal sen diye başladı:
-“Sen rakı içer misin?”
+“Arada evet...”
-“Peki şalgam suyuyla birlikte içtin mi ?”
+“Hayır”
-“Güzel. O halde bu akşamüstü saat altıda Atlas Sineması’nın girişinde ol. Seni bir yere götüreceğim. ”
Dediği saatte buluştuk. “bir yer” dediği, Ağa Camii’nden
Yazın gelişi benim için kedileşmeyi de beraberinde getirir. Nedir kedileşmek? Yaz havaları bastı mı bir hâller gelir, oradan oraya koşturmak yerine serin ağaçların, ya da evin içinde dolanasım, biraz oraya biraz buraya bakasım, sabahları güneşin altına, akşamları gölgeye uzanasım gelir. Sokaktan geçenleri izlerim, Cihangir'de yere yakın
> Merhaba, bilmem farkında mısın? Ama bugün seninle yollarımız yine kesişti ve sen benim bir incelememi daha okuyacaksın. Ama maalesef üzülerek ifade etmem gerekir ki, bugün bu incelemem pek keyif verici geçmeyecek gibi görünüyor. Konu başlığından da anladığın gibi, bugün burada konumuz Zezé! Evet, evet o masum, kendi halinde, iç dünyasında