Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
Akşamüstüydü. Güneşin sarıdan kızıla döndüğü, tül perdelerin arasından yaşlı bir çizgi halinde evlere sokularak insanda derin bir bir çekiş, maziyi hatırlayıp dertleniş arzusu uyandırdığı bir akşamüstü.
Sayfa 63 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Evleniniz, çocuğum... Benim yaşımda yalnız yaşamanın ne olduğunu bilmezsiniz. Akşamüstü, evde, ateşin karşısında, yalnızlık, o vakit bana öyle gelir ki ve yüzünde yapayalnız, meçhul şeyler, belirsiz tehlikelerle çevrili, müthiş surette yalnız ve tanımadığım komşumdan beni ayıran duvar, penceremden gördüğüm yıldızlar kadar onu benden uzaklaştırır
Kuğular ölmeden önce şarkı söylemez
"Her gün, tam yirmi gün, onu nehre, nehirden de eve taşıdım durdum. Kuğu hemen hemen benim kadar büyüktü. Bir akşamüstü, her zamankinden daha düşünceli bir hâli vardı. Yapma balıklarla ona avlanmasını öğretmeğe çalışmama aldırmıyordu. Çok durgundu. Bunun üzerine yine kucağıma alıp, eve doğru yola koyuldum. Birden göğsüme yasladığı boynunun düştüğünü, kollarıma değdiğini hissettim. O gün, kuğuların ölmeden önce şarkı söylemediğini öğrendim." Pablo Neruda
Dün akşamüstü: " Sendedir avere gönlüm sendedir" diye son mısraı tekrar ederken hiç sebepsiz ağlamaya başladım. Bu adi şarkı parçasının ne güftesinde, ne bestesinde ağlanacak hiçbir şey yok. Dedim ya, sinir. Bir daha bu şarkıyı söylemeyeceğim.
Reklam
Çünkü orda sokakları dolduran kalabalıktan insanı çeken, etkileyen bir şey vardır. Akşamüstü otelden çıktığında, sokakların insanla dolduğunu görürsün. Sen de bu kalabalığa karışır, onunla kaynaşır, belirli bir amacın olmadan gelişigüzel dolaşır durursun. Kendini bu kalabalığın bir parçası hisseder, evrensel bir ruhun varlığına inanmaya başlarsın.
Yoksulluk ve hürriyet arasındaki ilişki
Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulmak şartıyla ve şüphesiz muayyen bir derecesinde zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildi. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim. Ne yeni, süslü elbiselerim, ne su geçmez potinim, ne sıcak paltom vardı. Daima diz kapaklarım yamalı, daima dirseklerim biraz dışarıya fırlamış gezdim. Hiç kimse mektebe giderken bin türlü sıkı tembihle beni öpmedi, ne de akşamüstü yolumu dört gözle beklediler. Hattâ eve ne kadar geç gelirsem etrafımdakiler o kadar rahattı. Bununla beraber mesuttum. Bütün bu şeylerin yokluğuna karşılık hayatı ve sokağı kazanmıştım. Mevsimler, insanlar, hayvanlar, eşya en munis, en değişik yüzleriyle benimdiler.
Nasıl insan gerçekten sevdaya düşmez de o, onun sade­ce başının üstünden geçer, hakkında cılız ve ezici olmayan bir fikri olur ancak, nasıl iş yapmıyorsa günün yorgunluğu bir günün daha geçişini bile idrak edemeden akşamüstü tu­haf bir seyir yaşamak ve yeterince yorulmamanın verdiği o garip yorgunluktur; benim yaşamım da üstüme alınmadı­ğım ama aklımdan da çıkmayan kırıcı bir söz gibi başımın üstünden geçti. Ona geçerken bile şöyle doğru dürüst bak­madım.
Kalbimi bıraktım..
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim...
Reklam
Bir akşamüstü, Antony denizin üstünde kanat çırpıp dalgınlıkla hayatın boş olduğunu düşünüyordu. Boş demek anlamsız demek olduğundan, yapabilecek tek doğru hareket okyanusa doğru pike yapıp boğulmaktı. Bir yosun gibi anlam ve neşeden yoksun bir şekilde var olmaktansa, hiç olmamak daha iyidi.
Akşamüstü serinlikte teferrüce çık... Ve Yahya Kemal beyi asrileştir biraz, yaz: "Şöyle rahat bir küşeye sığındık da biz Dehrin bu hayı huyuna meclubu handeyiz..."
Her akşamüstü sanıyorum ki artık dünyanın sonu gelmiştir. Üzerinde yaşadığım bu toprak, ya içindeki gizli dert ile şişip çatlayacak ya da bir dehşetli gürültü ile yerin dibine doğru çöküp gidecektir.
~Van gölü maviliğinde~
Bana yüreğini ver; Van Gölü maviliğinde özgürleşelim Erciş'ten Edremit'e kadar Sana yasak şiirler okuyayım akşamüstü Ahlat 'ta gün batana kadar...
İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki bizzat iyilik dahi ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. Günde iki defa Edirnekapı ile Fatih arasındaki yolu en uzun zaman içinde, her adımı ayrı ayrı hayaller peşinde atarak gider gelirdim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.